Hepsi bizim insanımız!...
Günümüzde “akıl” denilen şeyin, “çıkarların tespitine yarayan” bir değer olduğunu bilmezler…
ADNAN BERK OKAN -
“Çok iyi insan aabi… Valla öyle güler yüzlü, öyle
alçak gönüllü ki…”
Bu kez hanımı atılır:
“Bizimle birlikte yer soframıza
bağdaş kurup oturdu… Benim yaptığım kuru fasulyeye bir kaşık çaldı
ki görmeliydin amca…”
Akılla söylenmiş cümleler değildir
bunlar…
Hani, “içgüdüsel” desem yeri
var…
Çünkü öyle
yetiştirilmişler…
Onlar için insanlar “ya
iyidir”…
Ya da “kötü”…
Bunu nereden
anlarlar?..
Bakışlarından(!)…
Alçak
gönüllüklerinden(!)…
Kendilerini o kadar alçakta ve
düşük bir düzeyde görürler ki; “aabi ya, adam ( ya da
kadın) bizim seviyemize indi” derken duyduğunuzda içiniz yanar
ama şaşırmazsınız…
Bir insanın davranışlarını
“çıkarların” belirlediğini halen öğrenememişlerdir…
Günümüzde “akıl” denilen şeyin,
“çıkarların tespitine yarayan” bir değer olduğunu
bilmezler…
Peki, evlerine konuk olan kim
mi?..
Ya, seçimlerde oy isteyecek bir
politikacı…
Ya evin çok genç, güzel ve fakat
saf kadınını ele geçirmeyi kafasına koymuş zengin
veledi…
Ya da bizzat zengin babanın,
kendisi…
Bu, patron da
olabilir...
Bir de ikinciler var…
Yaşları belki de henüz onlu
yaşların ilk basamaklarında…
Onlara mendil satarken ya da
otomobil camı silerken rastlayabilirsiniz…
Ama öyle yetiştirilmişler ki çocuk
yaşta olmalarına rağmen, şeytana papucu ters giydirip, şişenin
içine hapsedecek kadar uyanıktırlar…
Sizi beni ceplerinden çıkarırlar
uyanıklıkta hem de…
Neden?..
Çünkü her yedikleri tokattan…
Bedenlerinde söndürülen her sigaradan sonra:
“Hiç kimseye;
yaşı, başı, giyimi, kuşamı ne olursa olsun acımayacaksın”
diye ezberletilmişler…
“İyi insan da fakir insan da yok;
üstünde parası veya çalınacak değerli eşyası olan insan var sadece
o kadar”…
Bunları dinledikten sonra tokadı
da yiyen veya yanağında sigara söndürülen bir çocuk, az önce
duyduklarını tekrarlaması istendiğinde bir daha o dersi(!) unutur
mu?..
Medyamız (ille de
televizyonlarımız)her iki insan modelini yetiştirmekte de pek
mahir…
Sanırsınız ki; “ütenler ve
ütülmesi gerekenler yaratmak birinci görevleri”…
Ve…
Türk medyasının üçüncü sayfaları
bunların haberleri ile doludur…
Bir de en çok okunan (!) köşe
yazarlarının geyikleriyle…