Hepimiz kandırılmaya o kadar hazırız ki!..

X kanalını izlerken öğrendiğimiz gerçekler… Y gazetesini açınca birden şekil değiştiriveriyor… İşin kötüsü… Emin olmak için girdiğimiz internet siteleri de aynı…

Çevrenize bir bakın...

Yüzlerce televizyon kanalı…

Onlarca gazete…

Sayısız kitap…

Ve…

Devasa bir internet ağı…

Bütün bunlar bize, “gerçeği” sunmak için hazır kıta bekliyor...

*

Ama…

X kanalını izlerken öğrendiğimiz gerçekler…

Y gazetesini açınca birden şekil değiştiriveriyor…

İşin kötüsü…

Emin olmak için girdiğimiz internet siteleri…

Ve…

Başvurduğumuz kitaplar da:

Ya birini…

Ya da diğerini doğruluyor...

Kanıtlar ve karşı-kanıtlar havada uçuşuyor...

Yorumlar,

demeçler,

görüntüler,

ek iddialar,

yalanlamalar,

alaylar,

hakaretler gırla gidiyor...

Ve…

En sonunda…

Halen…

Hangisinin daha gerçek olduğunu bilmediğimiz nice gerçekten biri; bizim için bir inanç, bir tercih veya bir zorunluluk haline geliyor…

Müfit Yüksel’cilerle, Erdoğan Aydın’cılar oluşuyor bir yanda…

Diğer yanda ise Ayhan Ogan’cılar, Aykut Erdoğdu’cular kümeleşiyor…

Kavga ha çıktı ha çıkacak…

*

Ve…

Bütün bunlar arasında…

Bazılarımız gerçekleri vicdanıyla seçiyor…

Bazılarımız sağduyusuyla...

Bazılarımız menfaatleriyle...

Bazılarımız ise sadece takıldığı ortama göre...

*

Derken…

Sadece kendi doğrularımızın gerçekliğine kapılmış buluyoruz aklımızı...

Aslında…

Pek “bulduğumuz” da söylenemez...

Çoğu zaman hissettirmeden kapıp götürüyor bizi olaylar, doğru-yanlış...

Ama…

Zamanla, gerçek dediğimiz şeyin aslında bizim kim olduğumuzu ifade eden bir tercihten ibaret olduğunu unutuyoruz…

Ve unutunca da…

Ona göre tavır belirliyor…

Ona göre ittifaklar kurup

Ona göre savaşlar açıyoruz...

*

Ve nihayet…

İnandıklarımız kadar gerçek…

Ve…

İnanmadıklarımız kadar yalan bir dünyada…

Allah’a Allah olduğunu…

Veya…

Kaos olduğunu…

Veya…

Sadece bizim tanrımız olduğunu…

Veya kapitalist olduğunu…

Veya…

Terörist olduğunu…

Veya öldüğünü

Veya…

Hiç var olmadığını kanıtlamaya çalışıyoruz...

*

Evet evet…

Aynen böyle yapıyoruz…

Ve tabii ki…

Her şeyi düzenleyenin o olduğunu unuttuğumuz için olsa gerek; ikna edemiyoruz…

Sonra da kalkıyor; ikna yeteneğimiz çok yüksekmiş gibi…

Birbirimizi aldatmaya çabalıyoruz…

Ve işte onu başarıyoruz…

Çünkü…

Hemen hepimiz, kandırılmaya o kadar hazırız ki…

Yakup MURAT

yakupmurat@gazeteciler.com