Hep, ‘daha dün’ yaşayanlar ölür zaten…
"Sezar öldü... Napolyon da artık yaşamıyor... Büyük adamların hepsi zamansız öldüler... Ben de kendimi hiç iyi hissetmiyorum"...
Sevgili Ayşe Arman…
Ne yazık ki henüz “daha yarın
yaşıyordu” dediklerimizin, diyebileceklerimizin öldüklerine tanık
olmadık…
Her zaman “daha dün yaşıyordu”
dediklerimizi kaybederiz…
İşte o “daha
dün”lerdeyapamadıklarımızdır aslında yüreğimizi acıtan
da…
Tıpkı bugünkü yazında senin de
yüreğini acıttığı gibi…
Ne güzel yazmışsın Ayşe
Arman...
Ne güzel anlatmışsın…
Sabahın köründe, yaşı altmışı
bulmuş bizim gibileri ne güzel uyarmışsın yarınlar
için…
Sen var ol!...
Kalemin (laptopun)
Varolsun…
Sevgili Ayşe
Arman;
Mark Twain
bir gün ne demişti biliyorsun:
"Sezar öldü... Napolyon da
artık yaşamıyor... Büyük adamların hepsi zamansız öldüler...
Ben de kendimi hiç iyi hissetmiyorum"...
Biliyor musun?..
Biz de kendimizi pek iyi
hissetmiyoruz.....
Bu arada unutmadan…
Adaşın Özyılmazel’e verdiğin
içtenlikli ders için de seni tebrik ederiz…
Bizce de seni
dinlemeli…
Kalemi fena değil ama “özenti”
takıldı mı kendi kendini bozuyor…
İzninle, bu iki yazını köşemize
taşıyoruz…
Nahit Bey, özür dilerim o
röportajı yapmalıydım sizinle
NAHİT Kabakçı.
Bu ülkenin
misyoner koleksiyoncularından.
Bu işi kendine misyon ediniyor,
amacı Türk resmini yurtdışında tanıtmak. Aynı zamanda çok başarılı
bir iş adamı. Bakü’deki Natavan İş Merkezi, BP ofisi, Hyatt Regency
Oteli onun şirketi tarafından yapılmış ama onun için varsa yoksa
kızının adını verdiği Hüma Kabakçı Koleksiyonu.
***
Ben de onunla röportaj
yapacaktım.
Teklif onlardan
geldi.
Fakat baktım, herkes bir taraftan
arıyor.
Halkla ilişkiler şirketi,
tanıdıkları, dostları...
Üzerimde baskı
hissettim.
“Tamam” dedim, “Yapacağım. Bir
koleksiyonerle konuşmak zaten istiyordum. Ama şu anda tarih
veremiyorum, önümüzdeki günlerde İstanbul’a geliyorum” dedim, “O
zaman yaparız...”
“Üzerime gelmeyin, yapacağım
işte!” demek istedim.
Ne yalan söyleyeyim, biraz da işi,
“niş” buldum.
“Günler torbaya mı giriyor,
yaparım nasıl olsa” dedim....
Yapmadım.
*
Artık hiçbir zaman
yapamayacağım.
Çünkü Nahit Kabakçı
öldü.
60 yaşında kalpten.
Gazetelerde haberi görünce
inanamadım, “Nasıl olur?” dedim, “Daha dün yaşıyordu. Daha röportaj
yapacaktık...”
Hayat böyle bir şey.
Hiçbir şey ertelemeye
gelmiyor.
Gerçekten bugün varız, yarın
yokuz.
Bakın etrafınızdaki insanlara,
yarın olmayabilirler.
Benim onunla röportaj yapmam onu
mutlu edecekti.
Altı üstü bir
röportajdı.
Ama onun için
önemliydi.
Bu dünyada bir başkasını mutlu
etmekten önemli ne var ki?
Keşke yapsaydım.
Eşek kafam!
Ne kadar pişmanım
anlatamam.
Ailesine ve sevdiklerine baş
sağlığı diliyorum.
Boşveeeer niye resim alayım bu
parayı sevgilimle yerim!
NAHİT Kabakçı, 70’li yılların
başında Almanya’da üniversite okuyan ve Porche kullanan bir talebe.
Frankfurt’tan kalkıyor, aklına esti diye Cenevre’ye pizza yemeye
gidiyor. Ailesinin hali vakti yerinde. İşte o yıllarda, bir partide
iki Türk’le tanışıyor: Güher-Süher Pekinel kardeşler. Frankfurt’ta
müzik eğitimi alıyorlar. Kabakçı, bu iki genç kadın sayesinde
hayatının ilk sergisine gidiyor. Dali sergisi. Çok çok hoşuna
gidiyor. Hatta sonra, bir galerinin vitrininde 6 bin Mark’a bir
Dali resmi görüyor. “Alayım mı, almayayım mı?” diye çok tereddüt
ediyor, parası o kadar çok ki ne yapacağını bilemiyor. Sonra,
“Boşveeeer” diyor, “Ben sevgilimle bu parayı, bu hafta sonu
Paris’te yerim...” Öyle de yapıyor. İşte o eğlence, ona 5 milyon
dolara mal alıyor! Dali resimleri, yıllar içinde inanılmaz değer
kazanıyor. 80’li yıllardan sonra ise bir daha böyle bir hataya
düşmüyor, değer kazanacağına inandığı bütün resimleri satın
alıyor.
(Bu anekdotu Miraç Zeynep’e
verdiği röportajdan aldım / Milliyet)
Küçük Ayşe’ye
AYŞE Özyılmazel’e... Benim için
söylediğin güzel şeylere teşekkür ederim. Bu arada, okurun olarak
senden bir talebim olacak: Köşe dışında da iş yap, daha çok okumak
istiyorum seni. Şahane portreler yazıyorsun. Ben dahil herkes
soru-cevap yapıyor, oysa seninki farklıydı, eskiden yapıyordun, o
işe yine yüklen. Siyasilerin eşlerini anlat bize Ayşe, Ankara’ya
git, her hafta birini yaz, senden iyi kimse yapamaz!