Helin Avşar 'Sex and City' yollarında!
Son dönemin gündemdeki ismi Helin Avşar bu kez, Şamdan Plus için İstanbul sokaklarında Sex and the City conseptine büründü. İşte o özel çekimler...
Tüm kadınların hayranlık duyduğu Sex and the City dizisinin baş karakteri Carrie Bradshaw olarak objektifimiz karşısına geçen Helin Avşar bu kez konuşturtmadı ama konuştu. Hakkında çıkan tüm iddialara ve dedikodulara yanıt veren Avşar, gazetecilik mesleği ile ilk kez doğru yere dükkan açtığını ifade etti.
Türkiye'nin en ünlü kadınlarından birinin kardeşi o. Ablası elini
attığı her işten alnının akıyla çıkarken, o elini attığı her işi
eline yüzüne bulaştıran 'beceriksiz, şımarık' kız kardeş olarak öne
çıktı medyada. Ve Habertürk'le birlikte, haber olduğu medyanın
içine giriverdi aniden. Ve elbette biraz da tepeden...
Ama yaptığı her röportajla büyük ses getirmeyi başardı. Son
zamanlarda Türkiye'de en çok konuşulan, en çok tartışılan, en çok
gündem olan Pazar röportajlarında hep onun imzası vardı. "Ben bu
mesleğin içinde büyüdüm" diyor Helin Avşar. "Ablam sayesinde
hayatım gazetecilerle geçti." Ve ekliyor: "Biliyorum, daha yolun
başındayım. Ama başarabilmek için de çok çalışıyorum." Peki
birçoklarının dediği gibi Ayşe Arman mı olmaya çalışıyor, kendisine
Ayşe Arman'ı mı örnek alıyor? Bu konuda da çok açık sözlü: "Neden
yalan söyleyeyim, Ayşe Arman çok başarılı bir kadın. Keşke ona
benzesem..."Ama farklılıkları olduğunun da altını çiziyor: "Ben
esmerim, o sarışın. Ayrıca o evli ve bir de çocuğu var."Ya yaptığı
işe yani röportajlarına gelen tepkiler. "Hıncal Uluç'un yazısı beni
çok mutlu etti" diyor. "Kötü tepkilerse genelde kadınlardan
geliyor. Zaten kadın kadının düşmanıdır derler..." Uzun lafın
kısası bir süreden beri yaptığı röportajlarla ses getiren Helin
Avşar bu kez benim sorularımı yanıtladı. Üstelik çok beğendiği ve
kendisine benzettiği dizi karakteri Carrie Bradshaw kılığında. İşte
size gazeteci olmaya çalışan Helin Avşar'ın dedikodulara, iddialara
verdiği yanıtlar, hedefleri ve seksi pozlarının sırrı....
Daha önce birçok farklı iş denediniz ama hiç biri istediğiniz gibi gitmedi. Sizce bu defa ilk kez doğru yere mi dükkan açtınız?
Aslında çok fazla iş denemedim ama böyle yazıldı. Yurt dışında
okurken yaz tatillerinde İstanbul'a geliyor ve staj yapıyordum. Bir
dönem Kanal D'de ve bir reklam ajansında staj yaptım. Bunlar iş
değildi. Esas iş olarak tekstille ilgilendim. İki tane de mağaza
açtım. Onların arkasında atölyem vardı ama o zaman yaşım 25'di.
İşin içine çok fazla girmiştim ve her şeyiyle ilgilenmeye
çalışıyordum ama açıkçası altından kalkamadım. Tekstil çok zor bir
meslek ve o işi iyi bilmek lazım. Yoksa batarsınız . İyi ki de
olmamış, demek ki bana göre bir meslek değilmiş. Bundan ders
çıkarmış oldum. Gerçekten de dediğin gibi bu meslekle,
gazetecilikle ilk defa doğru yere dükkan açtığımı düşünüyorum.
Zaten benim bir internet sitem vardı ve orada da yazılar
yazıyordum. Şu an o kadar mutluyum ki. Güzel bir kurumda ve güzel
bir ekiple çalışıyorum. Kendimi ilk defa ifade
edebiliyorum.
Şöhretli insanların yakınları biraz maymun iştahlıdır derler. Birçok işe el atarlar, işten işe atlarlar. Siz de böyle biri misiniz?
Öyle bir şey yok. Örneğin tıp okuyan bir insan da işsiz kalabiliyor ve başka meslekleri denemek zorunda kalıyor. Biz ünlü yakını olduğumuz için bize böyle bir yafta yapıştırılıyor. Artık ben hiç tınmıyorum, kim ne derse desin...
Birkaç aydır yaptığınız röportajlarla büyük ilgi uyandırıyorsunuz. O röportajları gerçekten de siz mi yapıyorsunuz?
Nasıl yani, aksi mümkün mü? Benim dışımda kim yapacak! Böyle söylentiler benim de kulağıma geldi ama inanın sadece şaşırıyorum. Ben yeni yeni röportaj yapmaya başladığım için sorularımı hazırlar, gazeteye götürürüm ve oradaki üstlerime danışırım. Onun dışında yaptığım işin her şeyiyle ben ilgileniyorum.
Bu kadar kısa sürede bu kadar ses getireceğinizi düşünüyor muydunuz?
Kısa dönemde ses getirmek kimine göre iyi kimine göre de kötü bir kavram. Çünkü ileride çok üst düzey işler yapamayabilir ve üzülebilirim bu yüzden ve bunun farkındayım. Ancak kendimi çok iyi tanıyorum ve kendime telkin edebiliyorum. Olmasa olmaz diyebiliyorum. Benim karakterimde başka biri olsa belki çok yıkılırdı.
Çabuk vazgeçen biri misinizdir?
İleride belki başka bir şey yapmak isteyeceğim. Kim bilir belki bir köşe yazmak veya daha başka bir şey.... Henüz işin başındayım atacağım adım çok.
Otuzlu yaşların başında genç bir kadın olarak 10 sene sonra kendinizi nerede görüyorsunuz?
Çok iyi bir köşe yazarı olmak isterim ama röportajlara da devam ederek. Çünkü röportaj yapmak bambaşka bir duygu. Her gittiğiniz insandan başka başka şeyler öğreniyorsunuz ve bu sizin ufkunuzu açıyor. Ayrıca çekimlerde çok eğleniyorum. Asla röportaj yapmayı bırakmak istemem.
Röportaj yaparken sizi en çok zorlayan hangisi? Konuşacağınız kişiyi bulmak mı, soru çıkarmak mı yoksa fotoğraf çektirme kısmı mı?
Fotoğraf çektirmek çünkü kafamda birkaç gün önceden güzel bir konsept yaratıyorum. O gün geliyor ve "Allah'ım şimdi bu konsepti nasıl söyleyeceğim" diyorum. O konuda biraz ter döküyorum açıkçası.
Hiç röportaj talep ettiğiniz ve kabul etmeyen kişi oldu mu?
Şu ana kadar olmadı. İkna etmenin bir yolunu buldum hep. Ancak hala iki-üç kişi var birkaç aydır peşinde olduğum ve her gün röportaj için aradığım.
Röportajlarınızda konuştuğunuz kişiden daha çok sizin fotoğraflarınız öne çıkıyor eleştirilerine ne diyorsunuz?
Bu iyi mi oldu kötü mü oldu bilemiyorum. Bundan sonraki röportajlarımda konuştuğum kişi öne çıkacak. Daha dengeli bir biçimde yapmaya çalışacağım.
Röportaj yapan öteki gazeteciler gibi sizin de büyük büyük fotoğraflarınız sayfada yer almasaydı yine tatmin eder miydi sizi bu meslek?
Bilmiyorum tatmin olur muydum. Çünkü bu başka bir konsept. Benim yaptığım sadece röportaj değil, resimli röportaj. Ama belki de içimde bir takım şeyler eksik kalabilirdi o zaman.
Göz önünde olmaya alışık bir insan olmanızın da etkisi var mı bu durumda?
Esasında benim sorularım da çok güzel. İyi hazırlanıyorum ama resimlerden dolayı es geçiliyor. Şu anda hangi durumun beni daha mutlu ettiği konusunu kavramış değilim açıkçası yani sorularım mı resimlerim mi bilemiyorum. Sadece yaptığımın değişik ve güzel olduğunu söyleyebilirim
Röportaj konuklarınızı nasıl belirliyorsunuz? Genelde gündemdeki kişileri seçiyor ve onlarla konuşuyorsunuz. Gazetecilik güdünüz mü gelişti, yoksa birileri size öneride mi bulunuyor?
Her şeyden önce kendim o insanı tanımak istemeliyim. Önce kendime soruyorum acaba ben bu kişiyi merak ediyor muyum diye. Eğer cevabım evetse, kalan kısmını da kendim yapıyorum. Konuşacağım kişiyi kendim buluyorum. Yani kimse ayarlamıyor. Ama sonuçta biz bir ekibiz ve sıkışırsam üstlerimi arar "Ben bu kişiyle röportaj yapmak istiyorum ama sıkıştım, ulaşmıyorum yardımcı olabilir misiniz?" derim. Eminim ki onlar da bana yardımcı olur. Ayrıca gündemi takip ediyorum. Günde en az beş gazete okuyorum, interneti takip ediyorum. Sonra ailemi, arkadaşlarımı da arayıp, fikir alıyorum. Kamuoyu araştırması yapıyorum bir nevi kendimce. Bunları yapamazsam bu işi yapamam ki zaten...
Ablanız Hülya Avşar'ın ünlü olması yaptığınız iş için bir avantaj mı yoksa dezavantaj mı?
İkisi de. Dediğiniz gibi çok ön yargılar oluyor bu yüzden. Soruları o hazırlamıyor diyorlar. Röportaj yapmak istediği kişiler hemen kabul ediyor diyorlar ama işin doğrusu zamanla ortaya çıkacaktır. Ben bu iş için gerçekten çok çaba harcıyorum. Çünkü kimse Hülya Avşar'ın kardeşi hemen kabul edeyim şu röportajı demez. Demiyor da zaten...
Tiyatrocular mankenlere mesleklerini ellerinden alıyorlar diye kızarlar hep. Size de böyle tepkiler geliyor mu dışarıdan? Sonuçta gazetecilik okulu mezunu değilsiniz ve kısa bir sürede birçok genç gazetecinin yapmak istediği işe sahip oldunuz?
Bu konsepti ben buldum, çıkardım. Ayrıca ekrandaki dizilere baktığımda da o işi gayet güzel yapan mankenler görüyorum. Birisi gazetecilik okudu diye bu işi çok iyi yapacak demek değildir ki. Ben senelerdir bu işin içinde büyüdüm. Okumak mı yaşamak mı diye sormak lazım aslında. Ben yaşadım... Ablam sayesinde senelerdir gazeteciler ile birlikteyim. Neyin, nerede ilgi çekeceğini, hangi lafın nerede kullanılacağını, kimin ne yapacağını iyi biliyorum. Benim hayat şeklim bu. Geriden değil 1-0 önden geliyorum bu nedenle, gazetecilerin elinde büyüdüm ben çünkü.
Ablanızın ve dolaylı olarak da sizin ünlü olmanız sayesinde gazetedeki işinizi daha kolay elde ettiniz denebilir mi?
Hayır, benim Habertürk'e girmemle ablamın hiçbir ilgisi yok. Ben kendim gelip gazeteye başvurdum. Dedim ki "Ben bu işi yapmak istiyorum." Onlar da "Bir ay deneriz, eğer güzel yaparsan devam edersin." Demek beğendiler ki hala devam ediyorum.
Medyada bir Ayşe Arman olma furyası var. Sizce, sizi de Ayşe Arman mı yapmaya çalışıyorlar?
Evet, herkes onun gibi olmak istiyor ama benim konseptim çok daha farklı. Bir yanıyla benziyor ama yine de büyük farklılıklar var. Ayrıca niye yalan söyleyeyim, Ayşe Arman çok başarılı bir isim ve keşke benzesem. Onun gibi olmak isterim ama birebir de o olmak istemem.
Farkınız ne Ayşe Arman'dan?
Ben esmerim o sarışın. Ben bekarım, o evli ve ayrıca çocuğu da var. Şaka bir yana kendisi bir fenomendir. Keşke ben de bir gün fenomen olabilsem.
Gazetecilik maddi açıdan mesleğe yeni başlayanlar için çok da cazip değildir. Siz de başlayalı birkaç ay oldu. Maaşınız ne kadar?
Söyleyemem. Ama ben hiçbir para konuşamam zaten.
Tatmin ediyor mu peki aldığınız para sizi?
O benim emeğimin karşılığı olduğu için o kadar mutluyum ki isterlerse 1lira versinler yine de değer. Çok severek harcıyorum kazandığım parayı. En azından yemek yiyebiliyorum. Miktarı önemli değil çünkü biliyorum ki başarılı oldukça para da artacaktır.
Sorularınıza nasıl hazırlanıyorsunuz?
Mesela Rasim Ozan Kütahyalı politik bir kişilik değil mi çevremde o konuda aklına güvendiğim kim varsa onunla konuşuyorum, insanları yokluyorum. İnternette araştırma yapıyorum, ekşi sözlüğe giriyorum, arşivdeki yazılarını okuyorum o kişinin röportajdan önce.
Siyaset ağırlıklı röportajlar mı daha kolay sizin için yoksa popüler kültür ile ilgili olanlar mı? İleride hangisine ağırlık vermek istersiniz?
Kendimi bir kalıba sokmak istemiyorum. Her kesimden insanla röportaj yapıyorum. Kendimi çok ağır röportajlar yaparken görmem çünkü öyle bir insan değilim. Politik insanlara, siyasetçilere onların özel hayatlarını sormak isterim mesela. Çünkü zaten etrafta politikayı okumuş ve bunu konuşabilecek çok insan var.
Bu ropörtajdaki konseptimiz tüm kadınların hayranlıkla izlediği Sex & the City dizisindeki Carrie Bradshaw. Siz de tıpkı onun gibi 30'lu yaşlarında, özgür ruhlu, bekar, tek başına yaşayan, köşeniz olmasa bile fotoğraflarınızda seksi kullanan birsiniz. Sizce gerçekten de onu andırıyor musunuz?
Özgür ruhlu olması, evliliğe karşı olması, her şeyi dilediği gibi yazması andırıyor. Benim röportajdaki fotoğraflarım bir konsept. Yoksa özel hayatımda böyle yaşayan biri değilim tabii ki. Sonuçta Müslüman bir ülkede, Türkiye'de yaşıyoruz. Ben de her gün fotoğraflarda giydiğim kısa eteklerle dolaşmıyorum sokakta. Zaten beş aydır kimse beni sokaklarda göremez çünkü sadece işime ve evime gidiyorum. İnsanlar bunu ayıramıyor.
O kadar mini giymeseniz ya da dekolte kullanmasanız yine de dikkat çeker misiniz röportaj fotoğraflarınızda?
Daha önce tanındığım için ilgi çekebilirdim yine bence. Ama başka biri mini giyse ya da dekolte kullansa belki de göze batabilirdi.
Dışardan nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Çok enteresan ama iki üç kişi haricinde bana gazeteciler kucak açtı. Mesela Hıncal Uluç'un yazısı beni çok mutlu etti. Kötü tepkiler genelde kadınlardan geliyor. Zaten kadın kadının düşmanıdır derler.
Kıyafetlerinizi neye göre belirliyorsunuz röportaja giderken? O kadar markayı bilerek mi insanların gözüne sokuyorsunuz?
Evet, o bir konsept zaten. Neyin nerede dikkat çekeceğini biliyorum ben. Buna bir hafta gece gündüz çalışıyorum. Hatta pozlarıma bile önceden karar veriyorum.
Öyleyse yakında sizi ünlü markaların reklamlarında görebiliriz desenize?
Evet keşke teklif gelse. Daha yapacağım çok röportaj var ve benim kıyafetlerim yetmez zaten.
Artık bir beklenti yaratmaya başladınız. İnsanlar "Acaba Helin bu Pazar ne yaptı?" diyorlar. Bu sizin üzerinizde bir baskı yaratıyor mu?
Kafamda çok değişik projeler var. Hepsi de seksi değil. Nasıl bir oyuncu her filmde başka bir karaktere bürünür, ben de öyle görüyorum bu işi. Resimler nasıl değişik olur, sorular nasıl olmalı diye kafa yoruyorum. Yoksa hep aynı şey olursa, yaptığım iş sıradanlaşır, basitleşir.
"Beş aydan beri dışarı çıkmıyorum" dediniz. Bu tercih işinizle mi alakalı. eski Helin Avşar'a ne oldu?
Çok yoruluyorum. Resmen beynim yoruluyor ve vaktim olmuyor artık. Arkadaşlarım bile küstüler bana.
Her gün gazeteye gidiyor musunuz?
Haftada dört gün gidiyorum.
İşteki ilk gününüzü anlatır mısınız?
Gazeteye ilk gittiğimde çok heyecanlıydım. Herkes bana bakıyordu. Gittim oturdum bir yanım magazin servisi bir yanım spor servisi. Hiç bir şey anlamıyordum ve "Allah'ım ben ne yapacağım" dedim kendi kendime. İlk üç gün çok zordu. Kimse beni tanımıyor, ben de onları tanımıyordum ama sonra kaynaştık herkesle.
Hayalinizde kiminle, hangi konseptte röportaj yapmak var?
Berlusconi ile havuza atlamak diyebilirim hemen. Birir de Tarkan ile röportaj yapmak istiyorum çok.
En çok kim zorladı sizi?
Abdurrahman Dilipak. Çünkü röportaja gitmeden önce herkes aman elini sıkma, aman şöyle davranma, aman bunu sorma dedi. Ancak oraya gidince çok şeker bir insan çıktı kendisi. Hayat görüşü farklı sadece. Giderken çok telaş yapmıştım. Soruları hazırlarken de tedirgindim. Ama çok güzel röportaj oldu.
Geçmişe dair pişmanlıklarınız var mı?
Hiç yok çünkü tüm yaşanmışlıklardan ders çıkardım ben. Bazen kafamı duvarlara vurduğum da oldu ama ileride çocuğum olursa onu çok güzel yetiştirebileceğime inanıyorum yaşadıklarım sayesinde.
Rasim Ozan Kütahyalı ile yaptığınız röportajdan çok fotoğraflarınız olay oldu. Daha sonra kendisi "Helin ile aramızda farklı bir elektrik var" dedi. Bu açıklamaya yorumunuz ne?
Öyle bir şey yok kesinlikle. Ama ona tepki göstermedim çünkü o da yolun çok başında ve kiminle ne konuşacağını bilmiyor. Ben yanlış anlaşıldığını düşünüyorum. Arkadaş olarak iyi anlaştık demek istedi sanırım.
Fotoğrafların çok 'fazla' olduğunu düşünüyor musunuz?
Eğer bir stüdyo çekimi yapsaydık bu kadar göze batmazdı ama biz ev ortamı seçtik. O hataydı belki. Ama zaten kafamdaki konsept de oydu. O an kendimi kaptırıyorum ben işe iyi olsun diye. Sonradan bakıyorum ve "Allah'ım ben ne yaptım" diyorum. Bir de editörüm diyor ki "Helin şu bakışını değiştir." Hakikaten bir bakıyorum bütün fotoğraflarda o bakış. Niye öyle yapıyorum inanın ben de bilmiyorum.
Ablanız bu röportajlarınız ve fotoğraflarınız hakkında ne yorum yaptı?
O çok eğleniyor... Beğeniyor.
Bir ilişkiniz var mı?
Hayır yok.
Bir ilişkiniz olduğunda da böyle pozlar vermeye devam eder misiniz?
Kesinlikle ederim çünkü bu benim işimin bir parçası.
Hiç çok aşık oldunuz mu?
Bir kere oldum. O yurt dışında okuyordu, ben ise buradaydım. Aramıza kara kediler girdi diyelim. Çok, çok yakışıklı bir çocuktu.
Sizin için erkeğin yakışıklı olması çok mu önemli?
Yalan söyleyemeyeceğim, biraz yakışıklı olmalı tabii. Ama benim eğlenebileceğim biri olmalı. Çünkü ben fırlamayım ve gülmeyi çok severim. Hep ben güldürmeyeyim, arada o da güldürsün isterim.
Bana bir cümle ile saydığım isimleri tarif eder misiniz?
Abdurrahman Dilipak: Uzun boylu, kendi düşünceleri olan, bilgili, iyi bir insan.
Ayşe Arman: Fenomen, akıllı, huysuz kadın.
Serdar Turgut: İyi niyetli, pimpirikli, işini iyi yapan, eğlenceli.
Rasim Ozan Kütahyalı: Genç, yolun başında, sözünü esirgemeyen
Helin Avşar: İyi niyetli, kıskanç, gazeteci olmaya çalışan bir kız.
Hıncal Uluç: Duayen, çoook başarılı, karizmatik
Nazlı Ilıcak: Hanımefendi, dışarıdan sert görünse de içi çok yumuşak bir kadın.
ÖYKÜ YAZICIOĞLU/ŞAMPAN PLUS