Hazal Özvarış
T24
AK Parti Hükümeti ile Cemaat arasındaki gerilimli bir sürecin yaşandığı şu günlerde, AK Parti’nin bugününü, geçmişi eşliğinde konuşmak için bir dönem partinin Genel Başkan Yardımcılığı da yapmış olan Dengir Mir Mehmet Fırat ile gerçekleştirdiği röportaj ile okurlarının karşısına çıktı Özvarış.
"Kurucuları arasında olduğunuz AKP, sizce bugün ülkeyi iyi yönetebiliyor mu?" diye de sordu, "Orduya Kumpas" sözlerini de yorumlattı deneyimli siyasetçiye. Ama en çarpıcı olan yorumlar Mir Mehmet Fırat'ın medya ile ilgili söyledikleri.
İşte bizim Günün Muhabiri seçtiğimiz Hazal Özvarış'ın sorularından medya ve sahiplik yapısı ile ilgili olanlar ve Dengir Mir Mehmet Fırat'ın yanıtları:
MEDYA SAHİPLERİNE MEDYA DIŞI İŞLER YASAKLANMALI
Dengir Mir Mehmet Fırat: (...)ben 1999’da Fazilet Partisi’nden milletvekili seçildim. 2000 yılında tüm ticari işlerimi tasfiye ettim. Neden? Çünkü siyasete girdiğinizde size bir şey olabilir. Benim devletle hiçbir işim olmadı. O firmanın paketleme tesisi vardı, onun ortağıydım. Onu diğer ortağıma kiraya verdim ve dedim ki “Ortak değiliz.” Beni partiyi yıpratabilmek adına bana bu saldırı yapıldı.
Her ne kadar medya bugün ağlansa da, o gün de acıklıydı hali. Bence en önce ıslah edilmesi gereken kurumlardan biri medyadır. Bence, medya sahiplerinin medya dışında, başka işlere girmesi yasaklanmalıdır. Tüccar veya devletle ihale ilişkisi gibi işlerinin olmaması lazım. Dünyanın hiçbir medyasında da Türkiye’de olduğu kadar köşe yazarı da yoktur.
MEDYA DÜZENİ DÜN DE YANLIŞTI BUGÜN DE YANLIŞ
Hazal Özvarış: Kamu ihalelerini bu dönem daha çok alanlar, hükümete yakın gazetelerin-televizyonların sahipleri.
Dengir Mir Mehmet Fırat: Yapmayın. Diğer medyaları ve hangi özelleştirmelerin içinde olduğunu bilirsiniz. Bugünkü de yanlış, dünkü de yanlış.
Hazal Özvarış: “Daha önce medyada sorun yoktu, tüm yanlışlar AKP döneminde yapıldı” gibi bir düşüncemiz yok. Ancak bugün Çalık Grubu gibi hükümete yakın gruplara verilen kamu kredisi, ihale…
Dengir Mir Mehmet Fırat: Beni ilgilendirmiyor. İsterse babamın oğlu olsun, olmaz. Medya işinde olanlar sadece o işle ilgilenmeli, devletle, başka işle işi olmamalı. Çünkü en kuvvetli silahlardan biri odur. Ülkeyi yönlendirebilirsiniz, bir iktidarı tehdit edebilirsiniz… Her şeyi yapmak mümkün bu 4. kuvvetle. Demokrasinin olmazsa olmazı şeffaflığı sağlayacakların başında medya olmalı. Gazeteyi, televizyonu açtığım zaman bana haberi verecek, yorumunu değil, o yorumu ben yapacağım.
Ama benim hakkımda bir şey yazıp ispat edemediğinde de üç bin liraya değil, ağır bir tazminata mahkûm edilmeli kurum. Böylece o patron ve gazeteciler bir daha o haltı yemezler. Gazetelerin birinci sayfalarına bakıyorsunuz, sürmanşette bir fotoğraf ve altında iddialar. Tekzip ediyorsunuz ya yayımlamıyor ya da iç sayfaların altında bir yere yerleştiriyorlar. Sonra da hayali ihracatçı veya eroin kaçakçısı oluyorsunuz…
Hazal Özvarış: Bugünlerde manşetlerde olan iddialarla yer alan isim Zekeriya Öz.
Dengir Mir Mehmet Fırat: Ahmet, Hüseyin, Zekeriya Öz fark etmez. Bence yapılanlar yanlış. Dün de yapılmıştı, bugün de yapılıyor.
DÜNÜN
TETİKÇİLERİYLE BUGÜNÜN TETİKÇİLERİ
AYNI
Hazal Özvarış:- Sizce bugünün tetikçileri kim?
Dengir Mir Mehmet Fırat: Dünkü tetikçilerin aynısıdır. Hiç değişmezler.
- Nasıl?
Dengir Mir Mehmet Fırat: Aynıdırlar, isimler değişir. Mühim olan parmağı tetikte olmaktır, ben o yüze bakmam, tetiğe bakarım.
Hazal Özvarış:- Bugün herhangi bir gazeteyi okuduğunuzda doğru haber okuduğunuzu düşünmüyor musunuz?
Dengir Mir Mehmet Fırat: Düşünmüyorum, zaten hemen hemen hiçbir gazete okumuyorum. Sabah gelirken birinci sayfalarına bakarım (masasında duran Milliyet’i alarak), sonra bırakırım. Televizyon da izlemiyorum.
BU MEDYA İLE DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ OLMAZ
Hazal Özvarış:- Elinizdeki gazetenin sahibi Demirören’e dair Başbakan Erdoğan, gazeteleri alınca başına koyulacak kişiyi kendisine danıştığını, onun da Akif Beki’yi önerdiğini söylemişti. Erdoğan’ın medyaya tavrındaki son örnekse, geçen hafta sonu Dolmabahçe toplantısına çağırdığı gazetecileri kendisine destek verenlerle sınırlı tutması oldu.
Dengir Mir Mehmet Fırat: Bunu tartışmak istemiyorum.
"KOKUYOR"
Hazal Özvarış:- Neden?
Dengir Mir Mehmet Fırat: Çünkü kokuyor. Bir hikâye anlatayım size; bir gelin kaynanasının evine gidiyor. İki katlı ev pis kokuyor, ahır gibi. “Bizim kaynana dikkatli değil” diye düşünürken, ertesi gün geri gelip kaynanaya “Bugün git, gez” demiş. “Kızım ben biliyorum, sen evi temizleyeceksin ama bu ev kokar” deyince kaynana, gelin “Sen git” demiş. Sonra başlamış temizliğe, kokular sürmüş ve evin kokusu değişmiş hakikaten. Ve kaynana eve geldiğinde muzaffer bir edayla açmış kapıyı. Kaynana demiş ki “Kızım altı ahır buranın, kokar burası.”
Medya için de geçerli bu, oradan ahırı çıkarmazsanız, siz istediğiniz kadar yukarıyı temizleyin, tartışın, bunun kendi kendimizi tatmin dışında bir sonucu olmaz. Medya anayasal bir kurumdur, korunması, denetlenmesi lazım.
Bence, öncelikle medya patronunun diğer işlerle ilişkisi kesilmeli, ikincisi çalışanlara güçlü sendikal haklar verilmeli. “Gel sana 30 bin lira, köşe yaz ama benim dediğim gibi yaz” olmaz. O adam özgürce yazabilmeli, oradan çıkarılma şartları belirlenmeli. Haberin altında, gazetenin sahibinin ya da yandaşının, yanlısının katkısı olmaması lazım. Bunlar haber alma özgürlüğünün temelini teşkil eder. O yüzden bana göre, bugün düşünce özgürlüğü yoktur. Bu medya olduğu sürece düşünce özgürlüğü olamaz.
Hazal Özvarış:- Sizin tabirinizle “yandaş” medya da eleştirilerinizin hedefinde mi?
Dengir Mir Mehmet Fırat: Ben ayırmıyorum, belki T24 de öyledir. Bir yer pisse ve burası kokuyorsa, altı ahırsa “Bu köşesi temizdir, çünkü benimdir” diyemezsiniz. Bu akla aykırı, dolayısıyla sistemi değiştireceksiniz. Ahırı oradan çıkarmak lazım. Kirli ortama girdiğinizde siz de kirlenirsiniz. Demokratik bir hukuk devletinde yaşamazsanız kendinizi insan olarak hissedemezsiniz.
MEDYA SİSTEMİNİ
DEĞİŞTİRMEYE ÇALIŞMAK KÖTÜ
ALIŞKANLIK
Hazal Özvarış:- AKP’nin iradesini bu medya sistemini değiştirmek için kullanmamasını neye bağlıyorsunuz?
Dengir Mir Mehmet Fırat: Kötü alışkanlıklar bunlar. Eskiden Karacan ve Simavi ailesi vardı, bunların başka hiçbir işi gücü yoktu. Birisi Hürriyet’i, birisi Milliyet’i çıkarırdı. Ama başka işler yapan patronlar işe, devletle ilişkiye girdiği zaman bu iş bozuldu, kokmaya başladı. Ben demokratik, özgür bir ortamda yaşamak, çocuklarımı da böyle bir ortamda yetiştirmek istiyorum.