Hayrettin Hoca'dan o 2 soruya yanıt!
Gazeteciler.com yazarı Levent Gültekin Hayrettin Karaman hocaya iki soru yöneltmişti. Hayrettin Hoca'dan cevap geldi.
GAZETECİLER.COM -
Muhafazakar camiada açıklamaları fetva niteliği taşılan Hayrettin
Karaman'a Gazeteciler.com yazarı Levent Gültekin 2 soru
yöneltmişti.
Medyada ve siyasette mesajların din üzerinden verilmesine dikkat
çeken Gültekin, Karaman hocaya köşe yazısında şu sualleri
sormuştu;
Birinci sorum. Sayın hocam Müslümanlığın,
ayetlerin, hadislerin, dini terimlerin bu kadar değersizleştirilip,
akçe gibi, pul gibi pazara sürülmüş olması sizi hiç rahatsız
etmiyor mu?
İkinci sorum: Din insanlara bir kalite,
bir ahlak, bir kişilik, bir değer katmak için var ise günümüzde tüm
olumsuzlukların, başarısızlıkların, ahlaki yetersizliklerin,
kişisel defoların giderilmesinde dini argümanların kullanılıyor
olmasındaki tuhaflığa dikkat çekmeyi düşünüyor musunuz? Bir
başbakanın "Bundan böyle trafik kazasında ölenler de 'şehit
sayılacak" demesi, sizce de acayip değil mi? Normal mi bütün bu
tuhaflıklar, sayın hocam?
SORULARIN
CEVABI
Yeni Şafak yazarı Hayrettin Karaman o soruların cevabını bugünkü
köşesinden vermiş. Demiş ki;
"Sevgili Gültekin'in sorularının cevabı yazısının içinde ve benim köşeme aldığım kısımda bütün fesahat ve belağatıyla var; nezaketen birkaç satır ekleyeyim:
Elbette rahatsız, muazzeb, mutsuz oluyorum. Riya ve istismar halis müminin en büyük, en sinsi iki düşmanıdır/şeytanıdır. Birçok kusur, günah, ayıp vardır ki, bunlar zahirdir, görünürdür; bu sebeple onlardan uzak durmak hem kolaydır, hem de ihlas imtihanı bakımından fazla not alamaz; çünkü Allah için mi, halk için mi olduğu belli olmaz. Riya ve istismara gelince kimin kavlinin ve amelinin bu iki illet ile muallel olduğunu bilmek imkansız gibidir; işte bu yüzden de dini dünyaya satanlar bu sermayeyi rahat kullanırlar.
Sevgili Paygemberimiz Efendimiz (s.a.) "müslüman nesillerin en hayırlısı benim içinde bulunduğum nesildir, sonraki iki nesil de aynı derecede olmamakla beraber hayırlıdır, daha sonrakiler ise –nesil olarak- karışıktır, örnek olamaz" mealinde bir açıklama yapıyorlar. Tarihi vakıaya da baktığımızda adı ve iddiası "İslam" olan birçok insanın, grubun, havas ve avamın "gerçek müslümana mahsus kemalat" bakmından döküldüklerini görüyoruz. Ama her asırda ve nesilde, her şeye rağmen örnek müslümanların, kamil ve mükemmil (kemale götüren, işad eden) insanlarımızın olduğunu da biliyoruz. Fuzulî, "Zayi olmaz gül temennâsiyle vermek hâre su" diyor. Şikayetnâmede vasıfları sayılıp dökülen sözde müslümanlar "hardır, gül böceğidir, dikenidir", ama İslam'ı gönderenin maksadı güldür. Bir gül için bu kadar dikene su vermeye değer.
İnsan nefsini levmetmelidir ki, kusurunu
kemale çevirebilsin. Biz de nefsimizi ve emsalimizin nefislerini
levmetmeye devam edelim, ama "insan"dan ve "İslam"dan ümit
kesmeyelim.
Yazının tamamı için