Haydi hep birlikte 'gazetecilik' için...
Haklıya hakkını verelim, adaletsize haddini bildirelim...
ADNAN BERK OKAN
Üç gündür kapalıydık bildiğiniz gibi...
Neden mi?..
"Teknik"(!) nedenlerden dolayı...
Neyse...
Teknik(!) sorun giderildi ve işte yine
buluştuk...
Olan...
Medyamızın gerektiği gibi allayıp pullayamadığı ve toplumsal
yakınlaşmayı sağlayacak bir haberi (Cumhurbaşkanı Erdoğan
Kılıçdaroğlu'nu yeniden CHP Genel Başkanlığına seçildiği için
kutlamış, Kılıçdaroğlu da nazik bir dille teşekkür etmişti)
okurlarıyla buluşturamadığı bir siyasi yumuşama haberine
oldu...
Ben de işte tam o gün yapmıştım analizimi...
Nasıl mı?..
İşte şöyle...
Dönün
bakın geçmişe…
Denemeleriyle ünlü Fransız düşünür Montaigne, “Silâhların
gürültüsü, kanunların sesini bozar” demişti…
Dönün bakın geçmişe…
Ne kadar haklı olduğunu göreceksiniz…
Hele Türkiye için ne kadar
geçerliydi Montaigne’in o özlü deyişi…
Şükürler olsun ki artık silahların gürültüsü kanunların sesini
bozamıyor...
Askerler "âli kıran baş kesen" değil, normal birer
devlet memuru...
Artık habere geçebilirim...
Cumhurbaşkanı Erdoğan Kemal
Kılıçdaroğlu’nun yeniden CHP genel
başkanlığına seçilmesini telgrafla kutladı…
Kılıçdaroğlu da bu nazik kutlamaya aynı şekilde ve yazılı olarak teşekkür etti…
İnternethaber.com bu haberi şu başlıkla verdi:
“Buzlar eriyor mu? Kılıçdaroğlu'ndan Erdoğan'a teşekkür!”
Çok hoşuma gitti başlık…
Montaigne’in az önce okuduğunuz sözünü hatırladım…
Ama…
Tam tersine özlem duyarak…
Yani…
Bu ”umut verici” yumuşamanın, silâhların gürültüsünü susturmak için bir vesile olmasını dileyerek hatırladım…
Biliyorum…
Küçümseyenler “karşılıklı mesajlaşmadan ne çıkar?” diyenler olacaktır…
Ama siz lütfen küçümsemeyin bu mesajlaşmayı…
Bu, karşılıklı nezaket alışverişini…
Bu “yumuşama” eğer medya ve kimi siyaset bezirgânları tarafından önemsizleştirilmez, arkasının gelmesi için gösterilecek çabalar kösteklenmezse, rüyalarımızda bile göremeyeceğimiz bir ulusal uzlaşma süreci başlayabilir…
Mevlâna, en küçük derelerin sonunda birleşip, filleri bile sürüklediklerini anlatır Mesnevi’sinde…
Umalım şu son yumuşama, karşılıklı nezaket ziyaretleriyle devam etsin…
Ve…
Umut doğursun…
Barış doğursun…
Huzur doğursun…
İnönü de Menderes’i Sirkeci’de karşılamıştı…
17 Şubat 1959…
İçinde dönemin Başbakanı Adnan Menderes ve ekibinin de bulunduğu THY’na ait uçak Londra’ya 40 km. uzaklıktaki Gatewick Havaalanı’na iniş yaparken görüş zaviyesinin olmayışı nedeniyle çam ormanına düşmüştü…
Bir ağaca vurduktan sonra ikiye bölünen uçak ters dönmüş o sırada uçakta bulunan Merhum Adnan Menderes bir ağaca takılı kalmıştı…
Uçakta bulunan 21 kişiden sadece altısı kurtulabilmişti Menderes ile birlikte…
Ve…
Adnan Menderes Türkiye’ye bu kez tren ile dönmüştü…
Başbakan ve arkadaşlarını Sirkeci Garı’nda karşılayanlar arasında neredeyse kanlı – bıçaklı olduğu CHP Genel Başkanı İsmet İnönü de vardı…
Ve…
O karşılama sadece iki lider arasında değil, liderlerin peşinden giden her iki taraftan halk arasında da yakınlaşmaya sebep olmuştu…
Ve…
O barış havası ülkenin bütün iklimine yayılmıştı sanki…
Ne var ki…
Bir yanda işi bozulan medya…
Diğer yanda önemleri azalan siyaset tacirleri her iki lideri ve sevenlerini öyle bir tahrik ettiler ki, ortam eskisinden beter oldu...
Ve…
Bir yıl sonra da kahır olasıca ihtilâl…
Ne yazık ki…
Ne demek
mi istiyorum?..
Söyleyeyim...
Ve herkese şöyle sesleneyim...
Ey güzel meslektaşlarım!..
Gelin bundan böyle sadece işimizi yapalım...
Haklıya hakkını verelim, adaletsize haddini
bildirelim...
Ama...
Bunu yaparken sadece ve sadece gerçeklere, kamu
yararına, vicdanımıza, aklımıza sığınalım...
Haklısınız...
Şartlar değiştiğinde elbette sorumluluklarımızın yönü de
değişir..
Ama...
"Sorumluluklarımızın..."
Sorumsuzluklarımızın değil yani...
Şimdi de şartlar (Cumhurbaşkanı ve Başbakanın değişmesi az şey mi?)
değişti...
Tabii ki sorumluluklarımız da değişecek...
Ama sorumluluklarımız değişirken sorumsuz olma lüksümüz de
hakkımız da yok...
Nedir sorumluluğumuz?..
Şartlarla birlikte kişilere de değişim hakkı ve fırsatı
vermek...
Karşılıklı kavgaları değil uzlaşmaları, uyumu, demokrasiyi,
hukukun üstünlüğü ilkesi ve insan haklarının savunulmasını
desteklemek...
İşte bu hepimizin "gazeteciliği"
olsun...
NOT: Karikatür için Uykusuz'a
teşekkürler...
adnanberkokan@gmail.com