Hayatımda ilk kez üniseks tuvalete girdim ve ne gördüm

Bugün size bir Türk şirketini anlatacağım. Onu şöyle tarif edebilirim… “Bir Türk grubunun  sahip olduğu en büyük küresel şirket…”

Adı “Pladis…”

Yani Ülker Grubunun sahibi Yıldız Holding’in çikolata, bisküvi ve şekerleme alanında faaliyet gösteren şirketlerini bir çatı altında toplayan üst şirketin ismi.

Adını Pleidas takım yıldızından alıyor.

Merkezi Londra’da…

Yahu bu şirket tuvaletinden başlayarak mı anlatılır
Şimdi diyeceksiniz ki böylesine küresel başarıları olan bir şirketi anlatmaya tuvaletinden mi başlanır.

Başlanır…

Çünkü bir şirketin modernitesini, kadının iş hayatındaki yerine bakışını ortaya koyan sembollerden biri bu.

Önce size “Unisex” tuvalet nedir anlatayım.

Kadın ve erkeğin orak kullandığı tuvaletlere verilen isim bu.

Dünyada giderek yayılan yeni bir trend.

Apple Steve Jobs merkezinde gördüğün kadınlar tuvaleti
Neden derseniz şu örnekle anlatayım.

Bundan 5 yıl kadar önce Apple’ın Cupertino’daki yeni ve ultra modern binasında yeni ürünlerin tanıtımına  davetliydim.

Binanın Steve Jobs’un adını taşıyan kültür ve kongre merkezinde  tuvalete gittim.

Erkek tuvaletinin önü bomboştu.

Kadın tuvaletinin önünde ise çok uzun bir kuyruk vardı.

Daha önce aynı manzarayı , Madrid’de bir Real Madrid-Atletico Madrid derbisinde devre arasında görmüştüm.

O günden sonra en az üç yazı yazdım kadın tuvaletleri üzerine.

Daha önce bir tek Pixar'ın merkezinde görmüştüm
Dünyanın bir çok yerinde kamusal ve ortak çalışma, eğlenme  mekanlarında mimarlar kadın tuvaleti sayısını hesaplamada doğru davranmıyor.

O nedenle kadın tuvaletlerinin önünde giderek uzayan kuyruklar ortaya çıkıyor.

Bunun çözümlerinden biri de “Unisex” tuvaletler.

Bunu malesef Palo Alto ve San Fransisco’nun bir çok tech şirketinde de de görmemiştim.

Gördüğüm tek yer Disney’in Pixar merkezindeydi.

Kadınların çalışacağı ve bazı yerlere gireceği düşünülmemişti
Bu yazıyı yazarken yeni çıkan Meyhane İhtisas Kitabı” adlı çalışmada Pınar Öğünç’ün yazısından öğrendim.

Murat Belge’nin “Tarih Boyunca Yemek Kültürü adlı kitabında bir zamanlar Lefter adlı meyhanede bir pisuvar haricinde kadınlar için tuvalet bile yokmuş.

Nereden nereye…

Unisex tuvalete girdiğimde dikkatimi çeken üç şey
Türkiye’de başka yerde var mıdır bilmiyorum, ama bir Türk şirketinin kontrolundeki bir binada ilk defa unisex bir tuvalet gördüm.

Ve yine hayatımda ilk defa unisex bir tuvalete girdim.

Ne mi gördüm?

(*) BİR ne de olsa utangaç bir Türküm, dolayısıyla bu ilk deneyimime başlarken içimden “ İnşallah içerde bir kadın yoktur’ diye geçidim. Ama vardı.

Ben biraz utandım, ama o gayet normal ellerini yıkamaya devam etti.

(*) İKİ İçerde pisuvar yok. Biz erkekler için pisuvar dünyanın en pratik şeylerinden biridir. O nedenle bana biraz yadırgatıcı geldi. Ama sonra düşündüm ki bu son derece normal ve doğru.

(*) ÜÇ Tabii ki pisuvarlar olmayınca kadınların da kullandığı bir tuvalete giriyorsunuz. Erkekler işerken biraz salla partidir. O nedenle çok daha dikkatli olmalısınız ve hiç üşenmeden kapağı kaldırmalısınız.

Şimdi geleyim geçen hafta bir gün geçirdiğim bu Türk şirketinin merkezini anlatmaya…

Kadın kotasına inanmayan şirkette üç başarılı kadın
Pladis Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker 2014 yılında verdiği bir mülakatta “Ben kadın kotasına inanmıyorum” demişti.

Ben de o görüşe katılanlardan biriyim.

Çünkü kadınların kotaya ihtiyaç duymadan bileklerinin hakkıyla nerelere gelebileceğini medya sektöründe yaşayarak gördüm.

Önemli olan kendine güvenen erkek yönetici takımının onların önünü kesmeye çalışmaması.

Nitekim ben oradayken dünyanın her yerinden gelmiş 50 yaş altı 40’a yakın kadın yönetici merkezde bir toplantıya katılıyordu.

Ayrıca Yıldız Holding’in sahibi olduğu dünyanın en güçlü çukolata markalarından Godiva’nın başında bugün Nurtaç Ziyal Afridi adlı genç bir Türk kadını oturuyor ve şirketi bütün dünya pazarlarında dev rakiplerinden pazar payı alır hale getirdi.

Ayrıca Pladis’in İnsan Kaynakları Bölümü Başkanı Fulya Frazer ve Londra’daki Fabrikanın Genel müdürü Katy Finlayson da şirketin başarılı kadın yöneticileri arasında…

Kadın kadar önemli bir başka konu çeşitlilik
Londra’da iki gün boyunca mağazaları gezerken dikkatimi çeken şeylerden biri “Diversity” yani “Çeşitlilik” kavramıydı.

Göçler, hayatın akışı artık bir çok toplumu kozmopolit hale getiriyor.

İnsanlar işyerlerinde inançlı veya inançsız, o inançtan bu inançtan, o milletten bu milletten, şu renkten bu renkten, şu cinsel tercihten ötekinden bütün bir insan çeşitliliği içinde yaşıyor.

Pladis’in merkezinde de bu kavrama duyulan saygı her yerde hissediliyor.

Aynı şekilde fabrikalarda da müthiş bir insan çeşitliliği var.

Fransız sosyoloğu Edgar Morin 1980’li yıllarda “Gerçek medeniyetler ancak kozmopolit toplumlarda mümkündür” demişti.

Pladis’in merkezini gezerken bu sözün ne kadar doğru olduğunu hissettim. 

Dünyanın en büyük ikinci bisküvi şirketinin tek katlı merkezi
Yıldız Holding İngiltere’nin en büyük bisküvi markası United Biscuits’i aldıktan sonra dünyanın üçüncü büyük bisküvi üreticisi haline geldi.

Sonra Jacobs adlı mini pizzalar üreten markayı ve Carr’s, Flipz, BN ve Verkade gibi bir çok ünlü çukolata ve bisküvi markasını da alınca  dünya pazarındaki yeri iyice büyüdü ve ikinci sıraya yerleşti.

Küresel Türk şirketinin çok ünlü küresel komşuları
Pladis’in merkez yönetim binası Londra’nın biraz dışında gelişmekte olan bir iş bölgesinde.

Komşularının hepsi küresel markalar.

Disney’in Fox, Warner-Discovery, Coca Cola ve Starbucks’ın İngiltere yönetim merkezleri hep burada.

İş arasında Wimbledon finali seyreden çalışanlar
Binalar arasında büyük bir ortak alan var.

Burada hamaklar, koltuklar ve havuzlar bulunuyor.

O binalarda çalışanlar, ortaya konulan dev ekranda Wimbledon, Formula 1 ve Avrupa Kadın Futbol şampiyonası maçlarını seyredebiliyorlar.

Pladis’in merkezi bugüne kadar gördüğüm en modern işletme merkezi dersem inanıyorum ki hiç abartmış olmam.

Kapıda oturan bir misafir ve çalışan menajeri...
Yönetim merkezi çok büyük bir tek kattan oluşuyor.

Kapıdan girişte büyükçe bir yuvarlak bar görünüyor. Bardan hemen önce bir masada, “Community Host Manager” ünvanına sahip bir kadın yönetici oturuyor.

Görevi ziyaretçilerin ve çalışanların arzularını dinlemek ve mutlu olmalarını sağlamak.

Hiç kimsenin kendine ait masası yok
Bir başka görevi de şu:

Bu mekanda kimsenin özel masası yok.

Masalarda sadece monitorlar var ve isteyen çalışan gelip Lobtop’unu bağlayıp o masada çalışıyor.

Salonun orta yerinde büyükçe bir yatay ekran var. Bu ekranın üzerinde bütün masaların konumları gösteriliyor. İsteyen çalışan gelip boş masalara bakıyor ve ekrana dokunarak çalışacağı yeri işaretliyor.

Ayakta çalışmayı seven için inip kalkan masa
Masalar da ilginç.

Bazı çalışanlar ayakta çalışmayı tercih ediyorlar. Onun için bütün masalar aşağı ve yukarı doğru hareketli.

Mekanın her yerinde oturma salonu  gibi koltuk takımları var.

İsteyen  orada çalışıyor, görüşmelerini orada yapıyor.

Ayrıca kenarda kapalı küçük salonlar var.

Dev ekranda hangi haber kanalı açık
Bütün bunların orta yerinde ise gerçekten dev bir ekran görüyorsunuz. Oradan sürekli haberleri izleyebiliyorsunuz. 

Tabii ki daha çok Bloomberg gibi ekonomik kanallar açık.

Yani burada performans, zamanınızı nasıl kullandığınızla değil, elde ettiğiniz sonuçla ölçülüyor.

Murat Ülker'in katında bir Kızıl Elma ve Che Guavera
Salonun duvarları Murat Ülker’in sanat anlayışını aynen yansıtıyor.

Çok güzel modern sanat eserleri ve heykelleri bulunuyor.

Bu arada Burhan Doğançay’ın 2008 yılında yaptığı “James Dean” kolaj tablosunu çok beğendim. Üzerinde James Dean, Che Guevara, Castro, Miles Davis portreleri vardı.

Ayrıca üzerinde Mao deseni ve onun sözleri bulunan bir başka tablo daha dikkatimi çekti.

Salona Türkiye damgasını vuran eser ise Murat Ülker’in küçücük mütevazı odasının hemen girişindeki heykeldi.

Ebru Döşekçi’nin bir heykeli.

Üzerinde “The Red Apple” yazıyordu.

Yani “Kızıl Elma…”

Patron katında en büyük oda kimin
Ofisin üst düzey yöneticilerinin odaları da çok küçük. Ama en küçüğü şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker’inki…

New York’ta Godiva’nın merkezindeki odası da aynen böyle çok küçüktü.

İkisinin ortak noktası ise duvarında asılı “Fenerbahçe” forması…

Şirketin CEO’su A. Salman Amin, daha önce Pepsi Co’da CMO (Pazarlamadan Sorumlu Başkan) , Johnson&Son şirketinde ise COO(Ticari Operasyonlardan Sorumlu Başkan) görevlerinde bulunmuş küresel çapta bir yönetici.

Ayakta çalışmayı seviyor.

Bu bölümdeki en büyük oda onun. Ama itiraf edeyim onun odası da benim Hürriyet’teki yönetici odamın yarısı kadar bile değildi.

Kraliçenin 70'inci yıl pastası için Saray'a giden CEO
Bu bölümde en dikkati çeken şeylerden biri “İngiltere Kraliçesinin 70’inci Jübile Yılı” için hazırlanan pasta.

United Biscuits’in markası McVitie’s  200 yıldan beri Kraliçenin resmi tedarikçisi.

Saray bu jübile için kesilecek pastayı da onların yapmasını istemiş.

Onun da hikayesini dinledim.

Şirkatin CEO’su Salman Amin sırf bu pastayı görüşmek için Buckingham Sarayı’na davet edilmiş ve pasta oradan gelen istekler doğrultusunda hazırlanmış.

Beş katlı jübile pastası için kaç saat harcandı
Beş katlı bir pasta hazırlanmış.

Bunun için 5 pastacı 1000 saate yakın çalışmış ve pasta Kraliçe’nin 70’inci yıldönümünden hemen önceki hafta sonu Buckingham Sarayı’na teslim edilmiş.

Kraliçenin hayat ağacının köklerinde ne var
Jübile pastasının adı “Hayat Ağacı…”

En üstünde ağacın dallarını ve yapraklarını görüyorsunuz.

En altında ise çukolatadan kökleri var.

Üzerini Kraliçenin en sevdiği çiçekleri temsil eden şekerlemelerle donatmışlar. 

Kraliçe'nin halkı günde kaç milyon Mcvitie's bisküvi yiyor
Pladis merkez ofisinin duvarlarına ilginç bazı rakamların verildiği posterler asılmış…

(*) İngiltere’de her gün 4.4 milyon MvVite’s bisküvi yeniyormuş.

(*) Dünyada her yıl 1 milyon Çokokrem dilimi satıldığını biliyor muydunuz?

Türk şef 30'a yakın milletten insana nasıl bir menü hazırlar?
Pladis yönetim merkezinin herşeyi o devasa katta.

Burada verilen kahve ve içecekler, yemekler çalışanlar için bedava.

Merkezin bir de Türk aşçısı var.

Bize öğle yemeği için öylesine zengin bir büfe hazırlamıştı ki şaşırdım.

Parmesan ve Mozarella peyniri de vardı, yalancı sarma ve falafel de…

Şirkette 30’a yakın milletten insan çalışınca ortaya çok ilginç bir dünya mutfağı çıkmış.

Duvarda resmini gördüğüm Sir ve Lord'lar ile tek başına bir patron
Ofisi ziyaretimiz  bittiğinde Murat Ülker’i tam orta bir yerde tek başına çalışırken gördüm ve fotoğrafladım.

Onun çalışma masası bu ve kullandığı tek araç ta elindeki akıllı telefon.

Hali tavrı, kılık kıyafeti, çalışanlarla ilişkileri bakımından İngiltere’nin bu 200 yıllık şirketinin duvarlarda asılı resimlerde gördüğüm Sir veya Lord ünvanlı patronlarından o kadar farklıydı ki…

Ama değişen dünyanın vizyoner yeni patron tipi herhalde adının başında Sir ünvanı olmayan bu yeni insanlar olacak dedim.

Zaten fotoğraf her şeyi anlatıyordu…

Dip not: "Bilebildiğim kadarı ile Türkiye’de ilk unisex tuvaleti 2000’li yılların başında Eren Talu Su Otel’de yapmıştı.”