'Hasmı' Doğan Yurdakul'a mektup yazdı

T24 yazarı Aydın Engin, 70'yıllarda siyasi hasım olduğu Doğan Yurdakul'a açık mektup yazdı: "Başın sağolsun sevgili hasmım!"

T24 yazarı Aydın Engin, 70'yıllarda siyasi hasım olduğu Doğan Yurdakul'a açık mektup yazdı: "Başın sağolsun sevgili hasmım!"

İşte Aydın Engin'in Doğan Yurdakul'a Mektup başlığını verdiği o yazı:

Doğan, Biliyorum. Biliyorsun. E o zaman başkalarının, mesela T24 okurlarının da bilmesinde ne sakınca olur değil mi?

Biz hasımdık. Siyasal hasım. Sen "Maocu" Aydınlık'ta yöneticiydin; ben de "Leninci" Politika'nın başındaydım. Biz size "Maocu faşistler" diyorduk, siz bize "Sosyal emperyalistler". Biz sizi, siz bizi acıtmakta sakınca görmek ne söz; bunu siyasal görev biliyorduk. O kanlı, o çığırından çıkmış, zembereği boşalmış 70'li yıllar böyle geçti. Ne karşılaştık, ne tanıştık; sadece atıştık. Dedim a hasımdık...

O yıllardan seninle ilgili aklımda kalan tek cümle var. Bizim kanattan ama seni de tanıyan bir arkadaşım "Tamam, Doğan Maocudur ama çelebi adamdır, namuslu adamdır" dedi.

Sonra 80'li yıllar başladı. 1980'in ilkbaharında yine hapise düştüm. Hapisteyken "Komünizm propagandası yapmak"tan 7,5 yıl hüküm giydim ve hüküm Yargıtayda onaylandı, kesinleşti. Ama şanslıydım. 1980 Mayıs'ında beni Davutpaşa Askeri Hapishanesinden yanlışlıkla (sahiden yanlışlıkla) tahliye ettiler. Sırtında 7,5 yıl kesinleşmiş hüküm taşıyan biri ne yaparsa ben de onu yaptım ve yurtdışına tüydüm. 12 Eylül generalleri beni yakalayamadı ya da yurtdışında yakaladı(!)

12 yıl süren siyasal göçmenliğim başladı. O yıllarda sen ne yaptın, başından neler geçti bilmiyorum. Hapiste miydin, paçayı sıyırdın mı, yakalandın mı, yakalanmadın mı ? Bilmiyorum. Bildiğim 12 Eylül generallerinin seni bağırlarına basmayacağı...

Sonra 90'lı yıllar başladı. Özal "şartlı tahliye" diye anılan bir yasa çıkardı. Zaten kara ünlü 141 ve 142. maddeler yürürlükten kaldırılmış, askeri mahkemelerin gıyabımda hüküm kestiği 100 yılı aşkın cezalar düşmüştü. Geriye! Hükümetin manevi şahsiyetini tahkir", "Sınıflar arasında kin ve nifak saçmak", "Vatanın devleti ve milleti ile bölünmezliğine zarar verici yazılar yazmak" gibi ıvır zıvır suçlardan yediğim toplam yedi sekiz yıllık hüküm(ler) kaldı. Özal'ın çıkardığı yasaya göre cezalarının altı birini yatan serbest kalıyordu. Geçmiş dönemde yattığım ama hüküm giymediğim çok sayıda tutuklulukta geçen günleri düştüler (devletimiz borcuna sadıktır) ve ben iki, iki buçuk aylık bir Sağmalcılar Cezaevi konukluğundan sonra serbest kaldım. Önce Almanya'daki bağlarımı koparıp yurduma döndüm; sonra da Cumhuriyet'te mesleğime...

Cumhuriyet yıllarında beni aradın. Belleğim beni yanıltmıyorsa uzak bir Akdeniz kentinden aradın. Galiba bir kitap hazırlıyordun ve benden bir iki katkı istedin. Ben de seve seve isteklerini karşılamaya çalıştım.

Hasım iken hısım olmadık. Ama bizimkilerin çöküp darmadağın olarak, seninkilerin parti buyruğu ile kapitalizme geçtikleri bir dönemde, eski günlerde tepinip "Sen Maocu faşistsin... Hayır sen sosyal emperyalistsin" dalaşına girmeyecek, o itiş kakışa dönmeyecek kadar olgunlaşmış; hısım olmasak da ille hasım kalmak zorunda olmadığımızı kavramıştık. Sanırım –ikimiz de- 70'lı yıllarda ha bire yazdığımız "Tarihin tekerleği geri dönmez" tekerlemesinin hayat tarafından acımasızca reddedilişinden keder ve belki acı duyduk.

Aydın Engin'in "Yine de galiba seni en iyi anlayacaklardan biri benim.  Başın sağolsun sevgili hasmım!" diyerek bitirdiği yazısının tamamını okuyabilirsiniz.

Fatih Altaylı'dan Serhat Akın iddiası: Fenerbahçeli iki yöneticinin adları öne çıkıyor