Haşmet Babaoğlu, Sözcü gazetesi yazarlarına fena patladı...
Sözcü yazarlarının "yurtseverlik, Atatürkçülük, halkçılık, devletçilik" gibi kavramları "ağızlarına sakız, kimliklerine meze ettiğini", ama gerçekte "basit, ezik, ucuz Batı ajanları" olduklarını iddia etti...
Sabah gazetesi yazarı Haşmet Babaoğlu, Sözcü gazetesi yazarlarını "cilası dökülünce altından Hollandalı çıkan ennnn yurtseverler" ilan etti...
Sözcü yazarlarının"yurtseverlik, Atatürkçülük, halkçılık, devletçilik" gibi kavramları "ağızlarına sakız, kimliklerine meze ettiğini" belirten Babaoğlu, Hollanda krizi sonrası tavırları için ise "Gerçekte nasıl basit, ezik, ucuz Batı ajanlarıymış, görüyoruz, değil mi?" diye sordu...
MEMLEKETİ YAZLIKLARININ BAHÇESİ SANIYORLARDI!
Sözcü yazarlarını "olmayan akıllarıyla Hollanda'ya karşı yapılanlarla dalga geçmeye çalışmakla" suçlayan Haşmet Babaoğlu, "Hürriyet'te, Milliyet'te yazıp çizdikleri zamanları hatırlıyorum. Vatanı yazlıklarının bahçesi sanan bu adamlar hükümetlere 'vaziyet' ediyor; ailelerindeki yüksek yargı mensuplarına sırtlarını dayayarak etrafa horozlanıyor, gerçekte tiksindikleri milletin aşına, ekmeğine göz koyuyor ama pek namuslu geçiniyorlardı" ifadelerini kullandı...
İşte Haşmet Babaoğlu'nun o yazısı:
“ENNNN YURTSEVER”LERİN CİLASI DÖKÜLÜNCE ALTINDAN HOLLANDALI ÇIKIYOR!
Bu memleket onca darbeye rağmen dimdik duruyorsa...
Tuzaklara rağmen ayaktaysa...
Milletin yalanla doğruyu şıp diye ayırt eden, yaldıza, cilaya
kanmayan irfanı sayesinde.
Biz okumuş yazmışların payı mı? Yok sayın!
Hele sırf okudu diye okuduklarını, sırf yazdı diye yazdıklarını
milletin gözüne sokmaya çalışanların hiç payı yok!
Açık söyleyeyim.
Onlarca yılını sadece yalan üretmekle geçiren; palavra kahramanlar
yaratan, beş para etmez zevzekleri ünlendiren medyaya
kalsaydı...
Küreselci çete ve sermaye oligarşisi çoktan üzerimizden silindir
gibi geçmiş olurdu.
Yurtseverlikmiş, Atatürkçülükmüş, halkçılıkmış,
devletçilikmiş...
Bu kavramları medyada ağzına sakız, göğsüne rozet, kimliğine
"meze" kılanlar gerçekte nasıl basit, ezik, ucuz Batı
ajanlarıymış, görüyoruz, değil mi?
Bir madalyon var.
Bir yüzünde Fetöcüler, diğerinde bunlar.
Şimdi Sözcü gazetesinin sayfalarında köşe köşe
dizilmiş Dışişleri Bakanımız Çavuşoğlu'ndan "bu şahıs"
diye söz ediyorlar.
Hollanda bakanımızın uçağına iniş izni vermedi diye sevinçten
zıplayacaklar neredeyse...
"Paraşütle atlayacak değil ya!" diye olmayan
akıllarıyla dalga geçmeye
kalkıyorlar.
Hâlâ aynı yerdeler.
Dünyayı ne sanıyorlarsa artık, "dünyaya rezil
olduk!" diye ağlaşıyorlar.
Ama sorarsan hep ennn yurtsever, ennn devletçi
onlar!
Millete helal olsun ki...
Onların bu havalarına hiç kanmadı, iddialarını bir gün bile
yutmadı! Şimdi atıldıkları çöplükte debelenip duruyorlarsa,
bundan.
Hürriyet'te, Milliyet'te yazıp çizdikleri zamanları
hatırlıyorum.
Vatanı yazlıklarının bahçesi sanan bu adamlar hükümetlere
"vaziyet" ediyor; ailelerindeki yüksek yargı mensuplarına
sırtlarını dayayarak etrafa horozlanıyor, gerçekte tiksindikleri
milletin aşına, ekmeğine göz koyuyor ama pek namuslu
geçiniyorlardı.
Çoğu geçti, gitti. Şükür!
Fakat ne yalan söyleyeyim...
İnsan yine de kahroluyor, çünkü kaybedilen zamana yanıyor.
Ülkenin onlarca yılı bu adamları "bir şey" sanmakla, onların
medyalarına kulak asmakla harcandı gitti.