Haşmet Babaoğlu kazandı
Haşmet Babaoğlu'nu günün kazananı seçerken yazısının ilgili bölümünü sizlerle paylaşmak istiyorum;
Türkiye'nin en büyük havalimanı olan İstanbul havalimanı
dünyada gururumuz olmaya namzet.
Fakat böylesi büyük bir yatırım ve eser için hala burun kıvıranları
gördükçe insan hayret ediyor.
Bugün Haşmet Babaoğlu tam da bunu anlatmış.
Yumuşak üslubuyla bizi önce geçmişe götürüyor sonra da bugün
geldiğimiz noktaya parmak basıp, hoşnutsuzluk içinde olanların asıl
derdini anlatıyor.
Haşmet Babaoğlu'nu günün kazananı seçerken yazısının ilgili
bölümünü sizlerle paylaşmak istiyorum;
"Çocukluğumdan beri şahidim; ağızlarından şu lafı düşürmediler:
"Adamlar yapıyor kardeşim!"
Güçlü ve zengin ülkelere öylesine meftundurlar.
Peki güçlü ve zengin bir ülke olalım diye tuğlanın altına ellerini
koydular mı? Hayır!
Ya oligarşik sermayenin çiftliğinde kâhya oldular ya da devletten
geçinmeli memur...
Bunu beceremeyen kesimleri de "muhalif" havalı kültürel
faaliyetlerde teselli aradı.
İçlerinde büyüdüm.
Ezik kalplerinin nasıl toplumsal/ siyasal bir huysuzluk çizgisi
ürettiğini iyi bilirim.
Ne yalan söyleyeyim...
İstanbul Havalimanı'nın açılışı sırasında hafızamda çok
gerilere doğru gittim; yeniyetmelik çağıma...
Arkadaş grubumda bir akrabanın getirdiği dönemin görkemli
havalimanlarından Amsterdam Schiphol'un broşürü elden ele
gezerdi.
Sonra bir dergide yeni Frankfurt havalimanının havadan fotoğrafını
görmüş hayran kalmıştık.
Ben nihayetinde şiirle, edebiyatla haşır neşir bir yeni yetmeydim
ama büyük havalimanları demek, biraz da büyük hayaller ve
serüvenler demekti...
Sonra o havalimanlarından heyecan içinde oraya buraya uçtuğumuz
günler de geldi, geçti.
Ne garip! O zamanlardan hâlâ tanışıklığım süren bir iki
kişiye ve o kesimin çocuklarına falan bakıyorum da...
Frankfurt ve Amsterdam havalimanlarını cebinden çıkartan yeni
İstanbul Havalimanı'na nasıl da uyduruk bir hoşnutsuzluk kisvesiyle
yaklaşıyorlar.
Bana sorarsanız onları esas rahatsız eden kafalarında çınlayıp
duran bir ses...
"Bak" diyor o ses, "bizimkiler de yapabiliyormuş! Hani
senin yıllarca yok saydığın memleketlilerin..."