Hasan Cemal kovulmadı kendini kovdurdu

Güneş yazarı Talat Atilla'ya göre Başbakan Erdoğan'dan rol çalmaya çalışan Hasan Cemal gazetecilik değil siyaset yapmak istiyor.

GAZETECİLER.COM - Güneş gazetesi yazarı Talat Atilla, bugün köşesinde Hasan Cemal'in Milliyet'ten kovulmasını çok farklı bir perspektiften yorumladı. Atilla'ya göre BDP'nin akıl hocalığına soyunan ve bugüne kadar gazetecilik ile yetinmeyen Hasan Cemal, Milliyet'ten kovulmamış, kendini kovdurmuştu.

Atilla Demirören'in gazeteyi almaktan rahatsız olduğunu ancak sadece Milliyet'te değil, Hürriyet'te bile ortaya çıkan görüntünün istismar edildiğini anlattığı yazısında Hasan Cemal'in Başbakan Erdoğan'dan rol çaldığı görüşünde. Karayılan röportajını gazetecilik değil siyaset yapmak olarak gören Atilla, Can Dündar'ın da BDP'nin romantik yüzü olduğunu ileri sürüyor.

İşte "Derya Sazak'ın Milliyet'te kalması zor" diyen Atilla'nın yazısından çarpıcı bir bölüm:

HASAN CEMAL KOVULMADI KENDİNİ KOVDURDU

Analize Hasan Cemal'den başlayalım:Belki şaşıracaksınız ama Hasan Cemal'in Milliyet'ten ayrılmasında ne Başbakan'ın, ne de yakın çevresinin en küçük payı yok. Bunları ilerleyen satırlarda tek tek kanıtlayacağız ama önce Hasan Cemal'in saha dışına itilmiş gibi görünen pozisyonunun nasıl gerçekleştiğine beraberce göz atalım.

Erdoğan'ın, 'Abi' diye hitap ettiği Hasan Cemal, açılım sürecinde, gazetecilik rölünü aşan bir fotoğrafa, hatta siyasi bir figür olmaya soyundu. Üstelik, Erdoğan'la açılım sürecindeki fikirleri arasında bırakın ayrılıkları, esasta ve hatta üsulde bile aynı düşündükleri halde...

Hasan Cemal ve Milliyet arasındaki kırılma, Hasan Cemal'in bilerek, isteyerek yaptığı bir eylemdir. Sol klik ve BDP merkezli söylemin medyada adı konulmamış önderi Hasan Cemal'dir. Cengiz Çandar ve Can Dündar da bu yapının önemli isimlerindendir.

GAZETECİLİK ONLARA AZ GELİYOR

Cemal, Çandar ve Dündar üçlüsüne gazetecilik her zaman az geldi, yetmedi. Geçmişleri, yazı ve televizyonlardaki konuşmalarına göz attığımızda bu üçlünün siyaset kurumunu, özellikle de BDP siyasetini yönlendirme çabasını rahatlıkla görebiliriz. Can Dündar'ın siyasi yönü görünürde çok su yüzüne çıkmasa da bunun böyle olduğunu "bilenler bilir!"

HASAN CEMAL ERDOĞAN'DAN ROL ÇALMAYA ÇALIŞTI

Hasan Cemal'in açılım sürecini yöneten adam olma isteği Erdoğan'dan rol çalma talebiydi. Erdoğan bu siyasi talebi karşılamadı. Meselenin özü gazetecilik değil, bir gazetecinin siyasi role bürünmesidir.

KARAYILAN GÖRÜŞMESİ GAZETECİLİK DEĞİLDİR

Mesele gazetecililik olsaydı, İmralı Tutanakları'nı ele geçiren Namık Durukan ve bu tutanakları yayınlayan Derya Sazak'ın saha dışına itilmeleri gerekirdi. Oysa, her ikisi de görevdeyken Erdoğan'la siyasi iklimi özellikle açılım sürecinde tam anlamıyla uyuşan Hasan Cemal'in bilinçli olarak yazmaması akılla bağdaşır mı? Hasan Cemal'in gazeteciliği aşan talepleri olduğunun en yakın belgesi, köşesini bıraktıktan sonra ilk iş olarak Murat Karayılan'la görüşmesidir. Hayır, bu görüşmeyi, gazetecilik güdüsüne bağlayamayız. Çünkü, hem röportajın zamanlaması, hem de Karayılan'a sorduğu sorulara baktığımızda, kendisine atfetmeye çalıştığı, "Süreci yöneten Baş Akil Adam" rölünü görebiliriz.

Daha da ötesi. Bir kaç gündür medyada çıkan akil adamlar listesi tamamen uydurma bir listedir. Akla uygun isimlerin sıralandığı bir psikolojik harekettir.Dikkat edin lütfen; Akil adamlar listesinin başında, Hasan Cemal var.

Kendin pişir, kendin ye!

CAN DÜNDAR BDP'NİN DUYGUSAL YÜZÜDÜR

Gelelim Can Dündar'a...

Can Dündar, yukarıda da belirttiğim gibi siyasi dilini çok ön plana çıkarmasa da BDP/sol kliğinin duygusal yüzüdür. Duygusallığı bu kadar başarıyla oynayan, bunu her devirde kendisine yükselen bir dalga yapan başka bir gazeteciyi, bu coğrafya doğurmamıştır.

Can Dündar, bir yandan Kanal D'nin başına, yani Birand'ın yerine gelmeye çalışırken, diğer yandan Cemal ve Çandar'la birlikte sol siyasetin medyadaki entel yüzü rolünü devam ettirmeye çalışıyor.

MİLLİYET'İ ALDIĞI İÇİN RAHATSIZ

Gelelim Erdoğan Demirören'e...

Başbakan Erdoğan'la İstanbul İl Başkanlıkları döneminden bu yana sağlam bir dostlukları var. Milliyet ve Vatan'ı aldığına pişman olduğunu biliyoruz. Hem gazetesinin yazarları, hem kamuoyu, hem de iktidarın üçgeninde bunalıyor.

Erdoğan Demirören, sahip olduğu gazetenin yazarlarını değiştiremiyor. Konjonktürün buna müsait olmadığını bilen bazı yazarların Demirören'e pskolojik şantaj yaptığı görülüyor.

Demirören'in yazarlarının bu süreci iyi okuduklarına, giden/alınan yazarların neredeyse tamamının arkasından, "Evet, bu işi iktidar yaptı" algısının oluşacağını fena halde biliyorlar. Milliyet'in bazı yazarları, tam da bu fotoğrafı dibine kadar istismar ediyor. Bu fotoğraf, Türk medyasında iktidar baskısı olmadığını kanıtlamıyor.

SAZAK'IN MİLLİYET'TE KALMASI ZOR

Aksine, iktidarın pundunu bulduğu her an baskıyı hayata geçirdiği zaten biliniyor ama bu, bazı gazetecilerin Hürriyet'teki yazarlar dahil bu süreci tersten istismar ettiği gerçeğini değiştirmiyor.

Sözün özü; Süreç böyle ilerlerse, Sazak'ın Milliyet'te kalması zor.

Abdulkadir Selvi: İmamoğlu’nun diploması iptal edilir mi Hadi Özışk canlı yayında bombayı patlattı: İmamoğlu dosyası raftan hiç inmedi Ahmet Hakan: Erdoğan’ın hak ettiği bir övgü Ali Karahasanoğlu: Hastayım hakim bey, duruşmayı erteleyin CHP'de Özgür Özel'den üçlü görüşme çıkışı! Hadi Özışık'tan dikkat çeken açıklamalar Salih Tuna: Bu silaha yenildin mi kazanamazsın