Hasan Cemal Balkanlardan seslendi: Seni başkan...

"Barış hayallerimizi gerçekleştireceğiz, çünkü seni başkan yapmayacağız."

GAZETECİLER.COM - 10 Ağustos 1995 günü Avrupa'nın göbeğinde acımasızca yaşanan vahşeti görmek ve göstermek için Bihaç'a giren ilk gazeteci kafilesindeki Hasan Cemal, 20 yıl sonra yeniden gittiği Balkanlardan barış mesajı ile döndü.

"Peki ama biz ne zaman kurtulacağız?..
Barış, bizim yaşadığımız toprakların kapısını ne zaman çalacak?.." diye soran Hasan Cemal ardından eklemeyi de ihmal etmedi: "Barış hayallerimizi gerçekleştireceğiz, çünkü seni başkan yapmayacağız."

İşte Hasan Cemal'in yazısından dikkat çeken bir bölüm:

Avrupa’nın göbeğinde savaş rüzgârları esiyordu, savaş yaşanıyordu 1995’in Ağustos ayında…
Mostar’ı hiç unutamıyorum.
Hırvat topçusu o güzelim köprüyü yıkmıştı.
Hani yürekler acısı derler ya.
Mostar öyleydi.
İnsanı isyan ettiren barbarlık…
Vicdansızlık…
Nereye baksan, başını çevirsen, yıkıntılar, yangın yerleri
Müslüman Boşnaklar etnik temizliğin hedefi haline getirilmişti.
Milliyetçilik illetiydi bu.
İnsanoğlunun baş belası bir virüs…
Yirmi yıl önce bu topraklarda dolaşırken, milliyetçiliğin nasıl bir bela olduğunu gözlerimle görmüş, kulaklarımla duymuş, yüreğimle hissetmeye çalışmıştım.
Hep aynı şey…
Karşı tarafı yok saymakla tarih yok olmuyor ki!
Yok saymakla başka başka köklerden gelen halklar, uluslar yok olmuyor ki!
İnançlar, dinler, mezhepler yok olmuyor ki!
Farklılıklar yok olmuyor ki!
Herkesi kendine benzetemiyorsun ki!
İmkânsız bu.
Düşünüyorum yine.
İnsanoğlu, farklılıklardan korkmamayı acaba ne zaman öğrenecek?
Birbirini yok sayarak, birbirini tüketmeye çalışarak bir yere varılamayacağını, bununla sadece acı üstüne acı çekileceğini acaba ne zaman öğrenecek insanlık?
Mostar'da, Saraybosna’da yaşadığım dehşet -ve Zlata’nın çığlığı- bende bir kez daha bu düşünceleri çağrıştırmıştı.

(...)

"Unutma!"
Unutma ve ders çıkar savaşlardan…
Eski şehirdeki savaş müzesinden çıkarken kulağıma gitar sesleri geldi.
Büyük taş meydanın köşesinde iki genç neşeyle çalıp söylüyordu.
Aralarına girdim, Ayşe çekti fotoğrafı, barışın fotoğrafını…
Onlar artık kurtuldu yaşamak için acı çekmekten…
Peki ama biz ne zaman kurtulacağız?..
Barış, bizim yaşadığımız toprakların kapısını ne zaman çalacak?..
Suriye’ye, Irak’a, Kobanê’ye, Suruç’a, Cizre’ye, Silvan’a ne zaman gelecek barış ve huzur?..
Hayır, savaş değil bizim topraklarımızın alın yazısı da!
Ayrıca, Pablo Neruda’nın dediği gibi, hayatın gerçekleri varsa, bizim de hayallerimiz var.
Barış hayalleri…
Bu hayallerimizi gerçekleştireceğiz, çünkü seni başkan yapmayacağız.