Hapishane gazeteci için hayat okuludur...

Cezaevinden çıktığınız gün sizi oraya tıkanlarla değil, sizin oraya tıkılmanıza sebep olanlarla hesaplaşmayı düşünün…

Adlarını vermeyeceğim…

Sadece şu kadarını söylemekle yetineceğim…

Az sonra anlatacağım “örnek” çok varlıklı bir iş adamı ve medya patronuydu…

Şimdi kaçak yaşıyor…

Bütün malına mülküne el konulmuş olmasına rağmen halen çok parası var…

Yine özel uçağa biniyor…

Yine krallar gibi yaşıyor…

Demek ki…

Yurt içinde el konulan serveti kadar bir de yurt dışına kaçırmış…

Servetini dönemin iktidarlarıyla el ele kol kola girmeyi başardığı için kolaylıkla kazanmıştı…

Çünkü…

Bilhassa az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde zengin olabilmenin ön koşulunun “Devletle iş yapmak, devleti kazıklamak” olduğunu çocuk yaşlarındayken babasından öğrenmişti…

Devletle iş yapabilmenin devleti kazıklamanın yolu ise ülkedeki iktidar partinin yönetim kademesi, bakanları ve üst düzey bürokratlarıyla iyi(!) geçinmekten geçiyordu…

“İyi geçinmek” için ise bu yetkin olmayan etkin kişilerin parasal isteklerini yerine getirmek şarttı…

*

Bir gün dönem değişti…

Bu iş adamının (“Bu” dediysem belli birinden söz etmiyorum, içlerinden seçtiğim bir örnek “Bu”…) iktidarla ilişkileri bozuldu…

Bir terör örgütüne para yardımı yaptığı ve kara para akladığı iddialarıyla hakkında “Yakalama” (Tutuklama değil.) çıkarıldı…

İş adamı o sırada zaten her şeye hazırlıklıydı…

Ve…

Zamanının hemen tamamını bir bahane bulup yurt dışında geçiriyordu.

Hakkındaki “Yakalama” kararını yargıda açıktan ödediği maaşlarla desteklediği adamlarından haber uçuruldu:

“Dönersen önce yakalayacaklar sonra da mahkeme tutuklayacaklar”…

Dönmedi iş adamı…

Bütün servetine el konuldu…

*

Gazete ve televizyonlarında çalışan ama…

Terör örgütleriyle en ufak bir ilişkileri bile olmayan…

Tutuklanacaklarını bilmedikleri gibi…

Tutuklanacaklarına ihtimal de vermeyen kimi:

Liberal demokrat gazeteci, televizyoncu ve akademisyenler tutuklandı…

*

Terör örgütüyle hem ekonomik hem de eylemsel bağı olan yazar ve medya yöneticileriyse…

Daha önce, emniyette ve yargıdaki örgüt mensupları tarafından “tutuklanacaksınız” diye uyarıldıkları için zaten Türkiye dışına kaçırılmışlardı…

*

Peki…

Diyelim ki; liberal demokrat gazeteci, televizyoncu ve akademisyenler, ülkenin mevcut iktidarın yönetim, demokrasi ve hukuk anlayışıyla muasır medeniyetler seviyesine çıkamayacağına…

AB’ye tam üye olarak alınmayacağına samimiyetle inanıyorlardı…

Ve…

Mücadelelerini de o samimiyetle yapıyorlardı…

İyi ama ya diğerleri?..

*

“Diğerleri” dediğim kimler mi?..

Tabii ki kaçıp gidenler…

Peki…

Yine diyelim ki; liberal demokrat gazeteci, televizyoncu ve akademisyenler mücadelelerinde samimiydiler…

Onlar cezaevlerinde sürünürlerken, Amerika ve AB ülkelerinde günlerini gün eden kaçakların amacı neydi?..

Söyleyeyim:

Daha çok servet…

Daha lüks hayat…

Daha çok güç…

*

Hapishaneye düşmüş olanlar bilir...

O küf kokulu izbe koğuşlar İnsanı kendi kendisiyle baş başa bırakır…

Kendisiyle ve geçmişiyle hesaplaşma imkânı verir…

Yani…

Hapishaneler, “Bu da geçer ya hu!.. O halde burada hayatın gerçeklerini öğrenmeye bakayım” diyenler, diyebilenler için bir nevi “Hayat Okulu”dur...

Hamurunda “iyilik, güzellik, insanlık” olan gerçek masum düşünürler, o hayat okulundan mezun olduktan sonra hırslarının törpülendiğini görürler…

Paradan, zenginlikten daha çok “insani değerlere” öncelik verirler…

Ve…

Cehenneme giden yolun iyi niyet taşlarıyla dolu olduğunu hapishanede bizzat yaşayarak öğrenirler…

Yakında liberal demokrat gazeteci, televizyoncu ve akademisyenlerin özgürlüklerine kavuşacaklarından eminim…

Hem de çok yakında…

*

Ama…

O kaçanlar var ya o kaçanlar…

O, daha çok para…

Daha çok güç…

Daha lüks hayat için haysiyetlerini satanlar…

Çok yakında paranın, zenginliğin, gücün, lüksün; her şeyin evet her şeyin bir rüzgâr gibi gelip geçtiğini görecekler…

*

Sizler ey mahpus gazeteciler!..

Gyges Yüzüğü’nün sahibine en başta; iktidar, güç ve servet getirdiğini…

Ama sonunda…

Belâlarını da verdiğini unutmayın…

İktidar, güç ve servet ancak “iyi ahlâklılıkla ve doğru yolda” kullanılırsa insanı huzurlu ve mutlu eder…

Aksi olursa insanın hayatı sürekli bir kuşku, endişe, korku, bekleyiş ve gerginlikle geçer…

Bunlar ise insanı kahreder…

Kanser eder…

Erkenden öldürür…

*

Ey, cezaevi sakini meslektaşlarım…

Ekonomide güç sahibi olmanın yetmediği…

Siyasette de güç sahibi olmak için her türlü ahlâksızlığı ve yasa dışılığı göze alanlar tarafından kullanıldığınızı anlamış olduğunuzu umarım…

Ancak şunu da unutmayın…

Sonunda kazanan taraf sizler olacaksınız…

Para, iktidar ve güç sahibi olma hırsıyla bu ülkeyi yangın yerine çevirip, yüzlerce yurttaşımızı şehit ettirip kaçanlar ise kaybedeceklerdir…

Cezaevinden çıktığınız gün sizi oraya tıkanlarla değil, sizin oraya tıkılmanıza sebep olanlarla hesaplaşmayı düşünün…

Hem vakit daha çabuk geçer…

Hem de çıktıktan sonra aynı hatayı bir daha yapmazsınız…

Yakup MURAT
yakupmurat@gazeteciler.com