Hanut gazeteciliği, kendi gazetesine büyük zarar
Hürriyet okur temsilcisi Faruk Bildirici, "hanut gazeteciliği" sayesinde gazetelerin büyük reklam kaybı yaşayıp, bedava reklam yaptığını yazdı...
Faruk Bildirici'nin "Hürriyet gazetesini Hürriyet'i hazırlayanlar bile okumuyor, aynı haber gazetenin 3 ayrı sayfasında çıkıyor" mealindeki yazısıyla başlayan "Hanut gazeteciliği tartışması yeni bir boyuta evrildi...
Hıncal Uluç'un bir haberin aynı gazetede üç kez yayınlanmasının nedeninin "bedava geziye giden gazeteciler" olduğunu yazmasıyla alevlenen tartışma tam küllenmek üzereydi ki, Faruk Bildirici, "ahnut gazeteciliği"ne bambaşka bir boyut kattı...
Hanut gazeteciliğine "davet gazeteciliği" diyen Faruk Bildirici, bu gazetecilik türünün gazetelirin reklam gelirlerine ciddi darbe vurduğunu anlattı.
Şirketlerin, gazetecilere "beleş geziye" götürerek, gazetelere reklam vermek yerine daha ucuz yolla çok daha etkili reklam yaptıklarını vurguladı.
Uluslararası bir kruvaziyer şirketiyle ilgili Hürriyet’te son 1.5 yılda 5 adet her biri yarımşar sayfa övücü nitelikte haber çıktığını belirten Faruk Bidirici, bunun nedeninin de o şirketin Hürriyet'ten 3 yazar ve bir muhabiri "beleş gezi"ye götürmesi olduğunu anlattı.
Ve asıl çorpıcı noktayı koydu: *Nitekim davetler yoluyla beş kez geniş ‘haber’ yayınlatan bu şirket, Hürriyet’e hiç reklam vermemiş."
İşte Faruk bildirici'nin o yazısı:
REKLAMIN ETKİLİ VE UCUZ
YOLU
RESTORAN, bar, otel, beach, casino, mağaza gibi yeni ‘mekân’ açacak
ya da oralarda etkinlik düzenleyecek işletmeciler ve onların PR
şirketleri, işin kolayını buldu.
Gazetelere reklam vermek yerine gazeteci davet edip, reklamdan daha
etkili ve daha ucuz yolla tanıtım yapıyorlar.
Gazetecilerin davet edildiği yerler bazen yurtiçinde ama çoğu zaman yurtdışında oluyor. Gazetecilerin ulaşım ve konaklama giderlerini, o firma ödüyor; gazetecilerin o açılış ya da etkinliğe ilişkin yazdıkları da genellikle olumlu ve tanıtıcı nitelik taşıyor.
Davetlerle ‘haber’ yaptıranlar, restoran, otel gibi mekânların sahipleriyle sınırlı değil. Büyük şirketler, holdingler ve politikacılar da bu yöntemi ‘başarı’ ile uyguluyor; kimi şirket yurtdışında ‘lansman’ toplantıları düzenliyor, kimi de gazetecileri uzak ülkelerdeki maçlara, konserlere, fuarlara götürüp ağırlıyor.
Elbette bu açılış, toplantı ya da etkinliklerin bir bölümü gerçekten haber değeri taşıyor ve gazeteci davet edilmese de yazılması gerekiyor. Ama bazen bakıyoruz, asla yazı ve haber konusu olmayacak bir faaliyet, sırf gazeteci o geziye davet edildiği için yazılıyor ve yayınlanıyor. Hatta bazen birden fazla gazeteci davet edilince gazetenin birden fazla sayfasında yer işgal ettiği de oluyor bu tür haberlerin.
Daha önce defalarca yazdım. Bir kez daha tekrarlama gereği
duyuyorum. Davet gazeteciliği, gazetecilik meslek etiği açısından
problemli. Çünkü gazetecilik,
gerçeği ama yalın gerçeği hiçbir çıkar ilişkisine dayanmadan
aktarma mesleğidir. Araya herhangi bir çıkar ilişkisi girince
aktarılan bilginin nesnelliğine gölge düşer; güvenilirlik,
inandırıcılık zedelenir.
Doğan Grubu Yazılı Medya İlkeleri’nde ‘davetle gidildiğinin yazıda yer alması zorunluluğu’ bulunmasının nedeni, gazeteciye objektif davranması gerektiğinin hatırlatılması aslında. Bu ilkenin ikinci nedeni de okurun, o yazıyı ‘geziye davet edilmiş bir gazetecinin kaleme aldığını’ bilerek okuması. Başka bir deyişle, okur, “Bu bir davet gazeteciliği ürünüdür” denilerek, haber veya yazıdaki tanıtım unsurlarına karşı uyarılmış oluyor.
Hürriyet’te bu ilkenin uygulanmasının, ‘davet gazeteciliği’nin
sakıncalarını
ortadan kaldırdığı söylenebilir mi? Hayır. Ama ‘davet gazeteciliği’
sorununun Hürriyet ile sınırlı olmadığı da açık. Zaten bu yazıyı,
‘davet gazeteciliği’nin Türkiye medyasında giderek daha da ağırlık
kazandığı gözlemlerime dayanarak yazdım. Bütün medya kuruluşları
artık başkasını suçlama kolaycılığına sapmadan önlem almak zorunda.
Görmezden gelinecek noktayı çoktan aştı.
DAVETLERİN ETKİSİNE ÖRNEK
DAVET gezilerinin sonuçlarıyla ilgili fikir vermesi bakımından uluslararası bir kruvaziyer şirketiyle ilgili Hürriyet’te çıkan ‘davet’ haberlerini inceledim. Tabii bir de gezi öncesi yazılanlar var ama onları saymadım.
Bu şirketin turlarının tanıtımı için son 1.5 yıl içinde Hürriyet’ten farklı servislerden üç yazar ve bir muhabir, Atina, Miami ve Uzakdoğu gezilerine davet edilmiş; her biri yarım sayfa olmak üzere tam beş haber yayınlanmış bu şirketle ilgili. Hepsi de o şirketin gemi turlarının tanıtımı niteliğinde.
Nitekim davetler yoluyla beş kez geniş ‘haber’ yayınlatan bu şirket, Hürriyet’e hiç reklam vermemiş. Bu da haber görünümlü o metinlerin reklamdan daha etkili olduğunun ve ayrıca reklam vermeye gerek bırakmadığının kanıtı olsa gerek...