Hangi Hürriyet yazarı Akşam yazarının haberini çaldı?
Akşam yazarı Tuğçe Tatari Hürriyet yazarı tarafından haberinin çalındığını idda ediyor... İki haberi de sütununda veriyor....
"İnsanın hırsız olması için illa bir eşya veya para çalması gerekmiyor. Bana göre fikir ve haber hırsızları da en az yankesiciler kadar suç işlemiş sayılıyor. " diyor Akşam yazarı Tuğçe Tatari ve Hürriyet'ten Onur Baştürk'ün haberini çaldığını söylüyor. Kıyasalama yapılabilmesi için iki haberi de sütununa taşıyor...
- (...) Başıma sık gelen bir olay, haberlerimin
çalınması. Her çalanı da buradan ifşa etmek istiyorum ki yazardan
yazara fark olduğunu sizler de anlayın.
Tüm bu sözleri Onur Baştürk'ün haberimi çalması üzerine sarf etmiş
bulunuyorum. Hem kendi hem de benim okurumdan özür dilemesini ve
bir daha böylesi bir suç işlememesini öğütlüyorum. 'Ben gazeteciyim
diyorsan eğer mesleğini hakkıyla yap. Sadece beni dört ay geriden
takip ettiğin gerçeğiyle değil, haber hırsızlığının racona ters
düştüğüyle de yüzleş' diye de ekliyorum.
- Buyrun efendim size çalınan haberi karşılaştırma fırsatı;
7 ŞUBAT 2009 Cumartesi günü yayınlanan yazımdan bir
bölüm:
AMSTERDAM KOMÜNİST BİR ÜLKE
Şimdi size
yazacaklarım bir fıkra, şaka filan değil. Bire bir yaşanmış ve
istenmeden kulak misafiri olduğum gerçek bir olay. Bu diyaloğun
kahramanlarının adını açık açık yazmak istemiyorum. Neden diye
sorarsanız bence hakaret etsem, küfürler yağdırsam şimdi
yazacaklarımla eşdeğer kabul edilebilir de ondan. Kıyafetleriyle,
giyim tarzıyla ün yapmış olan D. ve Hint felsefesine gönül vermiş,
yüzünde her gün farklı renkte iki kaşın arasına yapıştırılan
'bindhi' adı verilen o Hint zımbırtısıyla gördüğümüz R. Sosyetenin
2 ünlü kadını bunlar.
Olay şöyle yaşanıyor: Bir yerde sıra beklemekteyim. Arkamda bu 2
kadın oturuyor. Sohbet ediyorlar. İster istemez konuştuklarını
duyuyorum. Bir süre önce D. Amsterdam'a gitmiş. Bir grup kadın
arkadaşının bu seyahatteki 'hatalı' hareketlerinden yakınıyor. Ve
diyor ki; 'E.B. uzun bir kürk giymişti. Yerlere kadar. O kadar
utandım o kadar utandım ki önden yürüdüm, sanki onu tanımıyormuşum
gibi. Yoldaki herkes ona bakıyor. Tabii Amsterdam komünist bir
ülke, orada kürk giyilir mi hiç'... R. hayretle ve kınayarak
arkadaşını düzeltiyor; 'Yok onlar komünist değil
hayvansever...'
- 8 MAYIS 2009 Cuma günü Kelebek'te yayınlanan Onur
Baştürk'ün yazısından bir bölüm:
İKİ SOSYETİK KADININ MUHTEŞEM GAFLARI
Şimdi
anlatacaklarım dedikodu değil, tamamen gerçek. Epeydir şehrin
çeşitli kafelerinde, sohbetlerde konuşuluyor, bir tür şehir
efsanesi gibi oldu, orası ayrı. Ama bizzat o gün olaya kulak
misafiri olanlardan dinledim. Bundan üç-dört ay önce. Yer,
Nişantaşı Brasserie. Olayın kahramanı iki tanınmış sosyetik kadın.
Bu iki kadın, beraber
Amsterdam'a gittikleri-masada o an bulunmayan- kadın arkadaşları
hakkında dedikodu yapıyorlar.
Biri diyor ki; 'Ay ben onunla bir daha bir yere gitmem. Amsterdam
gibi komünist bir ülkede kürküyle dolaştı sokaklarda. Özellikle onu
tanımıyormuş gibi, uzağında yürüdüm sokakta!' Diğeri, ne diyor
peki? 'Nolcak canım, onlar hayvansever bir ülke, kürkle dolaşsa da
bir şey olmaz!' İşte bu diyaloğu o gün Brasserie'de duyanlar hala
şehrin dört bir yanında bu muhteşem gafları, daha doğrusu cehaleti
konuşuyor.