Hande Fırat'tan nokta atışı bir yazı: Şiddette uzlaşı mı olur!

Hürriyet yazarı Hande Fırat, kadına şiddet ile ilgili kaleme aldığı yazısında eşi tarafından satırla öldürülen Ayşe Tuba Arslan'ın defalarca şikayet ettiği ama uzlaştırıldığını ifade etti ve bu duruma isyan etti.

Hande Fırat, İstanbul Sözleşmesi ve kadına şiddete ilişkin kaleme aldığı yazısında uzlaştırma uygulamasına isyan etti. Fırat, cani kocası tarafından satırla öldürülen Ayşe Tuba Arslan'ın defalarca şikayet etmesine rağmen yetkililerin uzlaştırma yoluna gittiğini hatırlattı ve "Şiddetle uzlaştırmayın" dedi.

İşte Hande Fırat'ın kadına şiddet ile ilgili yazısı:

Tokat mı yedin? Tamam, affet, git aynı evde yaşa, aynı yatakta yat.
Dayak mı yedin? Affet, aynı evde yaşa, aynı yatakta yat.

Kemiklerin mi kırıldı? Uzlaşın, aynı evde yaşa, aynı yatakta yat.

Düzenlemenin adı bile “ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesi”.

Şiddet ve aile zaten bir arada olmaz. Burada kritik olan, aileyi korumak için şiddeti görmezden gelmek. Kadın, çocuk ya da erkek fark etmez. Kimse şiddetle uzlaşmamalı. Hiç kimse şiddetle uzlaşmak zorunda bırakılmamalı. Hele hele dosya kabarıksa, birden fazla başvuru var ise uzlaşmanın ‘u’su akıldan geçirilmemeli.

Bu satırları yazma sebebim, Ankara büromuzdan Mesut Hasan Benli’nin haberi. Eskişehir’de eski eşi tarafından başına satırla vurularak öldürülen Ayşe Tuba Arslan’ın yaptığı her şikâyetin savcılık tarafından uzlaştırma bürosuna gönderildiğinin ortaya çıkması... Kısacası, Ayşe Tuba Arslan’ın korunmak yerine katili olan eski eşiyle uzlaştırılmaya çalışılması.

Dün çok sayıda hukukçu ile konuştum, hepsi İstanbul Sözleşmesi’nin yasalarımızdan üstte olduğunu hatırlatıyor. Ancak belki de hiçbir boşluk bırakmamak gerekiyor. Bu nedenle TBMM acil olarak kadın, çocuk, eş açısından yaralama, tehdit ve hakaret suçlarını uzlaşma kapsamından çıkarmalı.

BIRAKIN MÜDAHİL OLSUNLAR!

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü’yü de aradım. Güllü de öncelikle kanunun adına dikkat çekti: “‘Ailenin korunması, kadına karşı şiddetin önlenmesi’ ismi nedeniyle ailenin korunması ifadesi zaten savcı ile hâkimi zor durumda bırakıyor” dedi. Ayşe Tuba Arslan için verilmemiş olan ama normalde verilmiş olması gereken kararları sıraladı.

Elektronik kelepçe.

Uzaklaştırma kararı.

Kimlik karartma, yani kadını sığınma evine yerleştirme.

Bu kararlardan herhangi biri verilse belki de Ayşe Tuba Arslan bugün hayattaydı. Peki bu sarmaldan nasıl çıkacağız? Bu cinayetler nasıl önlenecek? Canan Güllü önerilerini şöyle sıraladı:

Bu alanda uzlaştırma kaldırılsın.

İstanbul Sözleşmesi’nin tüm mekanizmaları ve maddelerinin uygulanması konusunda kararlılık gösterilsin.

STK ve baroların kabul edilmeyen müdahillik talepleri kabul edilsin.

Kadın cinayetlerinde faile indirim kalksın, kanunda yazsın.

Belediyelere sığınma evi açma zorunluluğu getirilsin.

Canan Güllü’nün acil önlemleri böyle. Ben de bir tane ekleyeyim: Zihin yapımızın, özellikle de erkeklerin zihin yapılarının bu konuda mutlaka eğitilmesi gerekiyor. Bulundukları makam ve mevkileri düşününce aslında Türkiye’nin en öncelikli gündeminin de bu olması gerektiğini görüyoruz.