Hürriyet'in geçen hafta sonu attığı 'Karargah Rahatsız'
manşetiyle ilgili tartışma sürüyor...
Bu sefer topa giren Hürriyet gatesenini ombudsmanı Faruk
Bildirici oldu...
“Nasıl her bilgi haber olmazsa, gazeteci olarak ne kadar
güvenirsek güvenelim, gizli kaynakların her söylediği de haber
olmaz, olmamalı" diyen Faruk Bildirici, geçmişte olduğu gibi bugün
de yine “askeri kaynaklara göre” diye yazılan haber sıkıntısıyla
karşı karşıya olduğumuzu ifade etti.
HÜRRİYET, İLK GÜN O HATAYI
KABUL ETMELİYDİ
'Karargah Rahatsız' manşetiyle ilgili soruşturmanın 'terör
soruşturmasına çevrilmesini eleştiren Faruk Bildirici, "Bir suç
duyurusuna dayanarak soruşturma açılması, bu ülkede komplo
teorilerinin ciddiye alınabildiğini gösteriyor" dedi.
“Karargâh rahatsız” başlığının Hürriyet’in açıklamasında
“editoryal hata” olarak nitelendirilmesi yerinde bir saptama
olduğunu ifade eden Hürriyet Ombudsmanı Bildirici, "Ama keşke
gazetenin konuyla ilgili ilk açıklamasında bu hata kabul
edilseydi." iyerek gazetesini bir kere daha eleştirdi...
HANDE FIRAT GAZETECİLİK
REFLEKSİ İLE HAREKET ETTİ
Haberde imzası bulunan Hürriyet Ankara Temsilcisi HAnde Fırat'a
sahip çıkan Faruk Bildirici, "Hande Fırat, 15 Temmuz darbe
girişiminin olduğu gece Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a FaceTime ile
bağlanırken gazetecilik refleksiyle hareket etmişti. Genelkurmay’ın
eleştirilere yanıtlarını yazarken de sadece gazetecilik kaygısıyla
hareket ettiğine eminim" dedi..
İşte Faruk Bildirici'nin bugünkü yazısı:
'ASKERİ KAYNAKLAR'
YANLIŞI
İKİ yıl kadar önce yine “askeri kaynaklara” dayanarak yapılan
haberler tartışılıyordu. O zaman ben de bu köşede “Askeri kaynak
nedir?” başlıklı bir yazı yazmış ve “kaynağı gizli tutulan
haberler”in araştırılması, yazımı ve sunumu ile ilgili etik
kurallara dikkat çekmiştim. 27 Temmuz 2015’te yayınlanan bu yazıdan
bir bölümü hatırlatmak istiyorum:
“Nasıl her bilgi haber olmazsa, gazeteci olarak ne kadar
güvenirsek güvenelim, gizli kaynakların her söylediği de haber
olmaz, olmamalı. Newhouse gazetelerinin Washington editörü Deborah
Howell, tam da bu noktaya işaret ediyor: ‘Bir kimsenin düşüncesini
aktarmak için asla kimliği açıklanmayan kaynaklar
kullanmayın.’
Son derece yerinde bir kural bu. Bilgi ve demeci ayırmak
gerek. Bilgi, kaynağın kimliği açıklanmadan da kendi başına haber
değeri taşır. Ama bir kaynağın düşünceleri, ancak adıyla birlikte
anlam kazanır.
Eğer adını vermediğimiz bir kişinin demecini yazarsak,
birincisi, o kişinin düşüncesini kaynak gösterdiğimiz kurumun
tamamına mal etmiş oluruz. Bu, kuruma haksızlık. İkincisi, o kişi
söylediklerinin sorumluluğunu almamış, gazeteciyi kullanmış olur.
Gazeteciliğe de haksızlık.”
Bu noktadan hareketle, o dönemde “askeri kaynaklara
göre” diyerek yazılan haberlerin yanlışlığına dikkat
çekmiştim. Bir kişi ya da kurumun rahatsızlığı, duygusu, düşüncesi
veya demecinin kaynağın kimliği açıklanmadan yazılamayacağını
vurgulamıştım.
Bugünlerde yine o yazıdaki gibi “askeri
kaynaklar” sorunu ile karşı karşıyayız. Hürriyet’in, ilk
sayfada “Yedi eleştiriye yedi yanıt”, iç sayfada
ise “Karargâh rahatsız” başlığıyla yayınladığı
haber de “askeri kaynaklara” dayanıyordu. Gizli
bir kaynağa dayanarak “görüş, eleştiri, rahatsızlık
yazmak” bu haberin temel yanlışıydı.
Hürriyet, “askeri kaynaklardan yansıyan
görüşler” diye yazarak, haberde dile getirilen görüşlerin
sorumluluğunu üzerine almıştı. Kaynağın gizlenmesini isteyerek
sorumluluk üstlenmeyen Genelkurmay’ın sözcülüğünü yapmış oldu.
Nitekim haberle ilgili çıkan tartışmalarda Hürriyet hedef haline
geldi. “Askeri kaynaklar” diye haber yazmanın ne
denli yanlış olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Genelkurmay da
Hürriyet’e yönelik eleştiri/suçlama ve soruşturma salvolarını üç
gün boyunca izlemekle yetindi. Ancak üç gün sonra yaptıkları
açıklamada -isim vermeden de olsa- haberi yazan arkadaşımız
Hande Fırat’ı kendilerinin
“bilgilendirdiğini” yani o görüşlerin kendilerine
ait olduğunu kabul etti.
Şimdi de Hürriyet, Genelkurmay’ın görüşünü “askeri
kaynaklar” diye yazmanın ceremesini çekiyor.
SORUŞTURMANIN DAYANAKLARI
BAKIRKÖY Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, bir suç
duyurusuna dayanarak soruşturma açması, bu ülkede komplo
teorilerinin ciddiye alınabildiğini gösteren yeni bir örnek.
Başsavcılığın basın açıklamasında “haber içeriğinde
bahsedilen ‘karargâh’ın hükümetin icraatlarını önlemeye yönelik bir
cunta yapılanması olabileceği izlenimi edinildiğinden”
dolayı soruşturma başlatıldığı belirtiliyordu.
“İzlenim” ile soruşturma açılmasının ne denli
hukuki olduğunu bir yana bırakalım. Genelkurmay açıklaması, bu
“izlenim”in yanlışlığını gözler önüne serdi. Zira
açıklamada, Hürriyet Ankara Temsilcisi Hande
Fırat’ı kendilerinin “bilgilendirdiğini”
yani haberdeki “karargâh”ın kendileri olduğunu
duyuruyorlardı. Nitekim Bakırköy Başsavcılığı da açtığı
soruşturmanın dayanaksız olduğunu fark etmiş olacak ki, yetkisizlik
kararı verip, dosyayı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na
göndermiş. Ama bu kez de “terör suçları” kapsamına
almış.
Genelkurmay’ın açıklaması, haberin “askeri
kaynaklar” diye yazılmasını da kendilerinin istediğini de
ortaya koyuyor. İyi de Genelkurmay, 6 Temmuz 2015’te yaptığı
açıklamada “askeri kaynaklara atıf yapılan haber ve
yorumlara itibar edilmemesini” istemişti. Ama şimdi
kendileri “askeri kaynaklar” diye haber
yazılmasını sağlayıp, “itibar edilmesini”
bekleyebiliyorlar.
Ayrıca Genelkurmay’ın açıklamasındaki “sorulan sorulara
cevap verildiği” ifadesi doğruyu yansıtmıyor.
“Eleştiri kisvesi altında iftiraya varan
iddialar”ın yanıtlanması asıl olarak Genelkurmay’ın
projesi.
EDİTORYAL HATA
HABERDEKİ görüş ve yanıtların muhatabı elbette
hükümet değildi. Muhalefet partilerinden ve bazı gazetecilerden
gelen eleştirilere yanıt veriliyordu. Ama gazetede iç sayfada
“Karargâh rahatsız” başlığının kullanılması ve ardından gelen
önyargılı kampanya bazı kesimlerde haberin muhatabının hükümet
olarak algılamasına yol açtı. Tabii bu algılamada haberde
“kadın subaylara başörtüsü yasağının kaldırılmasında
Genelkurmay Başkanlığı’nın dahli olmadığı” görüşünün yer
alması da rol oynamış olabilir.
Nitekim Genelkurmay da “Karargâh rahatsız”
başlığını ve haberdeki
“rahatsızlık” ifadelerini olumsuz algıladı. O
nedenle açıklamada “Karargâh rahatsız”ifadesinin
kendilerine ait olmadığını vurguladıktan sonra “Bu
açıklamayı TSK ile devlet ve hükümet arasında bir sorun varmış gibi
yansıtmak olayı saptırmaktır”denildi. Kaynağının bile
böyle algıladığı bir başlığın, haberin içeriğini doğru yansıttığı
söylenemez. Kaldı ki, geçmişinde darbeler ve muhtıralar olan bir
ülkedeyiz. Üstelik de Cumhuriyet’in 23 Mayıs 2003 tarihli
“Genç subaylar tedirgin” (23 Mayıs 2003) haberi bu
ülkede hâlâ “Genç subaylar rahatsız” diye
hatırlanıyor.
Dolayısıyla “Karargâh rahatsız” başlığının
Hürriyet’in açıklamasında “editoryal hata” olarak
nitelendirilmesi yerinde bir saptamaydı. Ama keşke gazetenin
konuyla ilgili ilk açıklamasında bu hata kabul edilseydi.
GAZETECİLİK REFLEKSİ
HANDE Fırat, 15 Temmuz darbe girişiminin olduğu
gece Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a FaceTime ile
bağlanırken gazetecilik refleksiyle hareket etmişti. Genelkurmay’ın
eleştirilere yanıtlarını yazarken de sadece gazetecilik kaygısıyla
hareket ettiğine eminim.
Gazetecilik kaygısıyla yapılan bir davranışı yanlış
bulabilirsiniz, eleştirebilirsiniz. Görüldüğü gibi ben de
eleştiriyorum haberi ve iç sayfadaki başlığı. Ama nihayetinde sırf
gazetecilik kaygısıyla yapılmış bir haberi “Orduyu siyasete
çekme çabası”, “Evetleri artırmak için iktidarla
işbirliği”, “Askerden hükümete muhtıra
girişimi” gibi zorlama varsayımlara tabi tutmak, buradan
komplo teorileri üretmek büyük haksızlık.
Eskiden beri Hürriyet’e önyargılı davrananların bu tür ağır
suçlamalarda bulunması nispeten anlaşılabilir. Fakat Hürriyet okuru
olan bazı kesimlerin de suçlamalara katılması üzücü. İyi niyetle
yapılan eleştirilerin de fazla olması, Hürriyet’in gazetecilik
çabasına yönelik beklentilerin yüksekliğinin yeni bir
göstergesi.