Halkımız öpüşmeyi bilmiyor mu?..
Aşk-ı Memnu’daki öpüşme neden zirve yaptı, toplum öpüşmeyi bilmiyor mu?
GAZETECİLER.COM
Aşk-ı Memnu, Kurtlar Vadisi ve
müstehcenlik üzerine konuşan RTÜK Başkanı Dursun, artan şiddet
olaylarının arka planında televizyonların olduğunu düşündüğünü
belirterek, “Televizyonlardaki dizilerde, filmlerde şiddet bir tür
problem çözme yöntemi olarak algılanıyor” dedi.
Aşk-ı Memnu
Dursun, Tüketiciler Birliğinin
Fatih Belediyesi Tesisleri’nde düzenlenen toplantısında yaptığı
konuşmada, küreselleşmeyle birlikte kapalı ekonomilerin sona
erdiğini, modern toplumların en önemli sektör alanlarından birinin
yayıncılık olduğunu, özellikle televizyon ve radyo yayıncılığının
sektör olarak çok hızlı geliştiğini ifade etti.
Türk toplumunun hemen hemen yüzde
50’sinin evinde 2, üçte birinin evinde 3, yüzde yirmilere varan
oranda 4 ve daha fazla televizyon bulunduğunu anlatan RTÜK Başkanı
Dursun, sözlerini şöyle sürdürdü:
TV sinsi etkiye sahip
“Televizyonun insan davranışları
üzerindeki etkisi çok tartışmalı bir konu. Bazı kesimler bunu biraz
daha abartıyor, bazı kesimler çok etkili olmadığını iddia ediyor.
Elimizde bir takım araştırmalar var. Belli konularda televizyonun
çok etkili olduğunu biliyoruz. Siyasal konularda çok etkili
olduğunu düşünmüyorum ama toplumsal davranışların oluşması
noktasında belli bir zaman periyotunu dikkate alarak baktığımızda
televizyonun son derece sinsi bir etkiye sahip olduğunu
düşünüyorum. Son yıllarda artan şiddet kullanımının arka planında
televizyonların olduğunu düşünüyorum. Televizyonlardaki dizilerde,
filmlerde şiddet bir tür problem çözme yöntemi olarak
algılanıyor.”
Çocukların duyarsızlaşmasının
arkasındaki nedenin de yine televizyonlar olduğunu ifade eden
Dursun, “Çünkü olağanüstü şeyleri çocuklarımız ve kendimiz izleye
izleye, o tür şeyleri sıradanlaştırıyoruz. Hayatımızın bir parçası
haline geliyor ve ona karşı duyarsızlık gösteriyoruz” diye
konuştu.
Sembol sürekli
duracak
Kurtlar Vadisi
sözleri
Davut Dursun, Avrupa Birliği
ülkelerinde de uygulanan Koruyucu Sembol Sistemi’nin Türkiye’ye
adapte edildiğini belirterek, bu sistemdeki amaçlarının bir program
başlarken, o programın içeriği hakkında izleyiciyi bilgilendirmek
olduğunu vurguladı. Bu sistemin olumlu neticeler veren önemli bir
sistem olduğunu anlatan Dursun, “Şimdi yaptığımız yasa çalışmasında
bu sembol sisteminin program boyunca televizyon ekranının üst
tarafında durmasını sağlayabilirsek, yararlı olabilir diye
düşünüyorum” dedi.
Aşk-ı Memnu’daki öpüşme neden
zirve yaptı, toplum öpüşmeyi bilmiyor mu?
RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davcut
Dursun, “Aşk-ı Memnu... Hepiniz şikayetçisiniz değil mi? Ama Aşk-ı
Memnu’nun final sahnesindeki öpüşme sahnesi neden Türkiye’de
reyting zirvesi yaptı? Bu toplum öpüşmeyi bilmeyen bir toplum değil
ki. Ama ekranda gördüğü öpüşmeyi en çok izliyor. O zaman yayıncı ne
yapıyor. En çok izlenmek için para kazanmak için en çok izlenen
şeyleri yapmak zorunda kalıyor. Burada elbette ahlaki ilkeler de
zorlanıyor” dedi. “Buna engel olunacaksa elimizdeki kumandayla,
Medya Okur Yazarlığı’yla, Koruyucu Sembol Sistemi’yle engel
olacağız” diyen Dursun, hiçbir kanun koyucunun televizyon
yayıncısına, “Bunu yaparsan televizyonunun şartelini indiririm”
diyemeyeceğini söyledi. Bu durumun sanıldığı kadar kolay olmadığını
ifade eden Dursun, “Tamamen katılıyorum. Ahlaki ilkeleri zorluyor.
Burada ciddi bir problemimiz var. Yasa koyucu diyor ki, (Toplumun
milli ve manevi değerlerine aykırı yayın yapılamaz). Şu toplumun
milli ve manevi değerleriyle Etiler’de oturanların milli ve manevi
değerleri aynı mı?”
Kurtlar Vadisi’nden şikayet
ediyorsunuz ama en çok onu izliyorsunuz
RTÜK Başkanı Dursun,
televizyonlardaki dizilerde ve filmlerde yaşanan ve bir kurgusal
olarak izleyicinin önüne konulan aile sahnelerinin, cinsler arası
ilişkilerin, herkesin rahatlıkla paylaşabileceği şeyler olmadığını
söyledi. “Dizi, bir kurgudur, gerçek değildir. Bizim izleyicinin en
çok yanıldığı ve değerlendirmede de biraz yanlış yaptığı, biz
dizileri, filmleri gerçek hayatın tıpatıp aynısı gibi görüyoruz.
Oysaki bunların gerçekle ilgisi yok” diyen Dursun, sözlerini şöyle
sürdürdü: “Yapımcı ister istemez meseleye şöyle bakıyor; (Ne
yaparsam daha çok izlenir?) Tüketici olarak elimize uzaktan kumanda
cihazını alıyoruz, istediğimizi zaplıyoruz, herhangi bir para
ödemeden önümüze sürülmüş olan programlar içinde istediğimizi
tercih ediyoruz. Türkiye’nin aslında en önemli sorunu, bu kadar çok
televizyon yayınının bedava olmasıdır. Biz evimizde oturuyoruz
koltuğumuzda diyoruz ki; (Bu iyi değil. Bu ahlakı dejenere ediyor.
Bunu istemeyiz). Hem bedava istiyoruz hem de istediğimiz gibi
istiyoruz. Yayıncı ne yapıyor, reyting alabilmek için izleyiciye
hoş gelecek, izleyiciyi gıdıklayacak, kendisini tercih edecek türde
yayın yapıyor. Kurtlar Vadisi, Türkiye’de en çok izlenen dizi.
Şimdi konuşsak, Kurtlar Vadisi ile ilgili birçok şikayeti dile
getireceğiz. Madem hepimiz şikayet ediyoruz, peki bunu kim izliyor?
Hem şikayet ediyoruz hem de izliyoruz. Çünkü maceraperestlik
hoşumuza gidiyor.”
Ekrana çıkan çocuklar için bir
çözüm yolu bulamadık
Çocukların ekranlarda yer alması
konusunda uzun süre tartıştıklarını ancak bir çözüm yolu
bulamadıklarını anlatan Dursun, kanun koyucunun, “çocukların bir
özne olarak programlarda kullanılması” na ilişkin herhangi bir
düzenleme yapmadığını söyledi. Türkiye’nin de taraf olduğu
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde çocukların
istismar edilemeyeceğine ilişkin düzenlemelerin yer aldığını
belirten Dursun, “Acaba bu sözleşmeyi temel alarak bir düzenleme
yapabilir miyiz? O zaman ne olacak? Çocuklar erkana çıkamayacak,
herhangi bir dizide rol alamayacak. O zaman 18 yaş altındaki
kitleler televizyonda görünmeyecek. Böyle bir hayat olabilir mi?”
diye konuştu. Dursun, “Çocukların bu tür programlarda bir özne
olarak kullanılmasının bir tür istismar anlamına gelebileceğini ve
yorumlanması gerektiğini düşünüyorum” dedi.
Yargıtay müstehcenliği daha geniş
yorumluyor
Kanun koyucunun müstehcen yayın
yapılamayacağını belirttiğini ifade eden Dursun, şunları kaydetti:
“Müstehcen yayın dediğimiz şey ne? Müstehcenlik nedeniyle birçok
yayın kuruluşuna ceza uyguladık. Ceza hukukunda da müstehcenlik
yasak bir eylemdir ama bizim hukuk otoritelerimiz müstehcenlik
konusunu toplumun anladığı kadar dar anlamıyor. Yani biz hoşumuza
gitmeyen her türlü görüntüyü müstehcen görüyoruz. Oysaki
Yargıtay’ın içtihatları var, mahkemelerin kararları var.
Müstehcenlik biraz daha geniş yorumlanıyor. O nedenle müstehcenlik
konusu ciddi bir problem olmaya devam ediyor. Avrupa mahkemeleri,
Amerika Federal Mahkemesi farklı düşünüyor. Müstehcenlik öyle
sanıldığı kadar altından kolay kalkılabilecek bir sorun
değil.”
İnternete de yetki
istedi
Dursun, bazı ülkelerde internetin
RTÜK benzeri kuruluşların bünyesine verildiğini, fakat Türkiye’de
internet konusunun Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun
bünyesinde yer aldığını ifade etti. RTÜK olarak internetin
yayıncılık boyutuyla ilgilendiklerini, bu bakımdan Türkiye’de bir
yetki karmaşasının yaşandığını dile getiren Dursun, “İki üç kurum
arasında yetki dağıtılmış olduğundan dolayı, internet konusunda bir
karmaşa var. Bu karmaşanın giderilebilmesi için kişisel kanaatim,
RTÜK’ün yetki alanına verilmesi gerekir internet konusunun. Çünkü
internet, veri akışının ötesinde bir yayıncılık teknolojisine
dönüşüyor” diye konuştu.