Hakan'dan sonra Milli Takıma da bulaştı
Tayyip Erdoğan'ın medya ilişkilerini (dolayısıyla da halkla ilişkilerini) hangi midesiz yönlendiriyorsa,
ADNAN BERK OKAN - KONUK ANALİZ
Tayyip
Erdoğan'ın medya ilişkilerini (dolayısıyla da halkla
ilişkilerini) hangi midesiz yönlendiriyorsa, ya ağır bir aldanış
içinde, ya da doğrudan kötü niyetli...
Önceki gün Diyarbakır'da Hakan
Şükür, bugün ...
Her sağlıklı kafanın iğreneceği vıcık vıcık yapmacık bir vitrin
oluşturulmuş durumda ki, sanıyorum biraz sağduyu sahibi ortalama
bir AKP'linin dahi midesini kaldıracak boyutta
artık bu boyalı bulamaç...
Şimdi de top oynamaktan başka işi olmayacak çoluk çocuklar bu
vitrine süs (!) oluyor...
"Hadi" dedik "Laik AB'yi bile Hıristiyan Demokratlar yönetiyor, bizim Müslümanlar da elbet olgunlaşır"...
Ama sen tuttun sonunda siyaseti eğitimle, hukukla, orduyla da karıştırdın; yetmedi şimdi de utanmadan basketçilerden, futbolculardan medet umuyorsun!
Ne için?
Bir "Evet" için...
Artık kimseyi iyi niyetine inandıramazsın Recep Bey kardeşim...
3 Kasım 2002'de seni hangi isyanlar o koltuğa getirdiyse, bu referandumdan sonra da aynı isyan selinde devrilip gideceksin...
Bu ben böyle istiyorum diye böyle olmayacak elbet; bunu sen istedin...
Ve 13 Eylül sabahı yüzün mosmor, dudakların tirtir görürsem seni ekranlarda, hissettiklerim 28 Şubattan kalma yalan dolan argümanlarla sana karşı sosyal nefretler besleyen kronik postal-perestlerinki gibi olmayacak...
Ben üzüleceğim...
Türkiye'de sermayenin tabana dağılımının bir kez daha sekteye uğrayacak olmasına üzüleceğim...
Türkiye'nin tüm komşularıyla iyi ilişkiler kurma politikasından muhtemelen dönecek olmasına üzüleceğim...
Belki Türkiye'nin bir kez daha ağır bir ekonomik krize sürüklenecek olmasına üzüleceğim...
Ve milyonlarca insanın "talana son" diye güvendiği bir liderin, yakınlarını, yandaşlarını, goygoycularını semirte semirte o sağduyuyu nasıl yerle bir edebildiğine bakıp üzüleceğim...
28 Şubat'ta uğradığın o yalan dolan dolu ayrımcı apoletli zulmün bin beter çirkefini meydanlara, sokaklara, okullara, kışlalara taşımış olmana üzüleceğim...
Bir zamanlar iyi niyetine samimiyetle inandığım, anama-babama-dostlarıma-duvarlarımdaki plaklara inat neredeyse Atatürk kadar önemli misyonlar yüklediğim bir adamın, kendi laçkalaşmış kibirinde boğuluşuna bakıp üzüleceğim...
Ben senin kaybetmene; darbe anayasasının değişememesine, darbecilerin yargılanmamasına falan değil, kendini ve kendinle birlikte koca bir devlet müessesesini; derme çatma da olsa 80 milyon kişilik bir demokrasiyi düşürdüğün gerzek duruma üzüleceğim...
Ve bil ki yıkıldığında senin yerine gelenlerin de kendi yandaşlarını semirtmelerine zerrece sevinmeyeceğim!..
Ama olur da kazanırsan, kardeşim, hiçbir şeye, böylesine midesiz bir toplumda yaşamaya üzüldüğüm kadar üzülmeyeceğim...
Konuk Yazar
Lion
adnanberkokan@gmail.com