Hadi, ırkçılığın daniskasını yaptı!
Irkçılık tartışmasına bir isim daha katıldı. "Hadi'nin bu yazdıkları için, onun üslubuyla “lamı cimi yok” diyorum ben de; ırkçılığın daniskasıdır!"
Hadi Uluengin'in Mardin'de 44 kişinin ölümüyle sonuçlanan katilim için "Kürt sorunu" demesi medyada yeni bir tartışma başlatmıştı. Irkçılık tartışması... Yazıişerinde Ruşen çakır Ulengin'i Irkçı ilan etmiş, Hürriyet'in tepe ismi Ertuğrul Özkök yazarı Hadi Uluengin'e sahip çıkmıştı. İşte bu tartışmaya bugün bir isim daha dahil oldu. Milliyet yazarı Kadri Gürsel... Gürsel'de Ruşen Çakır'a hak verdi, "Hadi 'nin bu yazdıkları lamı cimi yok Irkçılığın daniskasıdır" dedi.
(...) Tartışmayı, Hürriyet yazarı Hadi Uluengin'in, 7 Mayıs 2009 tarihli “Siyaseten doğru olmadan Kürtler ve Mardin” başlıklı yazısı başlattı... Çünkü Hadi Uluengin Mardin'in Bilge köyündeki katliam hakkında şunları yazmıştı:
“...Son Mardin katliamının bir K-ü-r-t
s-o-r-u-n-u'ndan kaynaklandığını ısrarla ve tekrarla vurgulamaktan
çekinmeyeceğim.
Ama yukarıdaki olgu Türkiye'nin genel Kürt sorunundan farklıdır.
Etno sosyolojiktir.
Yani, bizzat Kürtlerin iç bünyesindeki çok vahim bir yaradan
cerahat toplamaktadır.
Daha dobra söylersem de, Kürtler kendilerine çeki düzen vermekle
yükümlüdür.
Ortadoğu Ortaçağı'nın o dehşet töre ve zihniyetlerinden arınmaları
gerekmektedir.
Yurttaşı oldukları ülke kadar burjuvalaşmak zorundadırlar. Zamanı
çoktan gelmiştir.
...Son örneği Bilge köyü dehşetine yansıyan kavimsel zaafı
Güneydoğu'nun geri kalmışlığıyla açıklamaya kalkışmak, ancak züğürt
tesellisidir.”
Irkçılığın daniskası
Hadi'nin bu yazdıkları için, onun üslubuyla “lamı cimi yok” diyorum
ben de; ırkçılığın daniskasıdır!
Hadi genellikle Kürt çoğunluklu Güneydoğu'da rastlandığı bilimsel bir veri olan “töre cinayetlerini”nin nedenselliğini, o bölgedeki Kürtlerin toplumsal, kültürel ve ekonomik gelişmişlik düzeyleriyle değil, etnik/kavimsel özellikleri ile açıklıyor... Gelişme dinamiklerinin toplumlar üzerindeki dönüştürücü etkisini görmezden gelen bu açıklama, Kürtlüğe, gayri medeniliğe sabitlenmiş bir “etnik karakter” atfetmektedir ki, Hadi'nin satırlarındaki ırkçılık buradadır.
Hadi, “'Siyaseten doğru' olacağım ve sütten çıkmış ak kaşık kalacağım diye, Frenklerin deyimiyle 'kediye kedi demekten' ürkecek, utanacak, korkacak değilim” diye yazmış...
Ama Hadi'nin “kedi” dediği şey, aslında “kedi” değil
ki...
Ne “kan davası” ne “namus cinayetleri” ne de “ocak söndürmek”
Kürtlere özgüdür... Bütün feodal Ortadoğu'da vardır.
Türkiye'ye özgü olan ise merkez sağ iktidarlar, askeri rejimler
ve olağanüstü hallerin 60 yıldır Kürt feodalleriyle her türlü
işbirliğini yaparak bu geriliğin devamına hizmet etmiş olmalarıdır.
“Töre”ye ceza indirimi sağlayan Türk adaletidir mesela... Ya da
feodal geleneklerle hemhal olmuş dinsel muhafazakârlığı sonuna
kadar teşvik eden AKP iktidarıdır, bu vahşet tezahürlerinin
sorumluluğunda pay sahibi olanlar.
Dolayısıyla, Mardin'deki vahşet bir “Kürt meselesi” değildir. Bir
Güneydoğu meselesidir ve bir Türkiye meselesidir.
En tehlikeli mukayese
Bir o kadar vahim olan, Hadi'den yansıyan olumsuz “Kürt imgesi”nin
meydana gelişinde bir “Türk-Kürt mukayesesi”nin de rol oynaması...
Hadi'den yaptığım alıntının devamındaki şu cümleyi okuyunuz:
“Nitekim, hem aynı seviyedeki 'Türk bölgeleri'nde böylesine
vahşetlerin yaşanmıyor olması; hem de çoktan kente göçmüş bazı
Kürtlerin dahi yukarıdaki 'töresel gelenekleri' (!) sürdürmeye
devam etmesi, bam teline dokunan 'etnik özelliği' ispatlamaya
yetiyor.”
Hadi, “Kürt”e atfettiği “etnik özelliği”, “Türk”le mukayese
üzerinden inşa ettiği an, bunun bir benzerini tersinden yapan Kürt
etnik milliyetçiliği ile bölücülük düzleminde kafa kafaya
geliyor... Kürt milliyetçiliği de “Kürt ethos”unu olumsuzluklar
yüklediği “Türk imgesi”yle çatışarak kurmaktadır çünkü.
Dikkat! Türk ayrılıkçılığı
Bu “çarpışma”, “Aferin Hadi, cesur çocuk, herkesin düşündüğü ama
söylemeye cesaret edemediği şeyleri dile getirdin, bravo sana”
minvalli bir söylemle karşılanmamalı, ne de görmezden gelinmeli...
Madem Hadi böyle bir yazı yazmıştır, o zaman herkes eteğindeki
taşları dökmeli ki bu tartışma “ayrılıkçı virüs”e karşı
bağışıklığımızı güçlendirecek bir “aşı” etkisi yapsın.
“Ayrılıkçılık” derken, Kürt ayrılıkçılığı kadar, uyumakta olan
“Türk ayrılıkçılığı”na dikkat çekmek istiyorum. Çünkü Türk
ayrılıkçılığının yıkıcı potansiyeli çok daha fazladır.
Hadi'nin sofistike görünümlü ırkçı söylemi özgür tartışmayla zayıflatılmalı ki, o söylem, Türk ve Kürt, her iki kesimin avamî düzeyindeki “sıradan ırkçılığını” beslemesin...
Başlıktaki sorunun cevabını bulamadınız biliyorum... Bu yazı bir girizgâhtı; “Hadi Kürtleri neden kurban seçti?” sorusunun cevabını yarın arayacağım.