Habercilik masa başında değil sahada yapılır
Sayım Çınar, gazeteci Ahu Özyurt ile yeni kitabını konuştu. İşte "habercilik masa başında yapılmaz" diyen Özyurt'un kitabıyla ilgili anlattıkları...
GAZETECİLER.COM - ÖZEL
İÇERİK
Sayım Çınar
Ahu Özyurt’u yıllardır ısrarla takip ediyorum. Onu haber sunarken
izlemeyi çok da özledim. Ahu gibi yetenekli gazetecilerin az
olduğu bir dönemden geçiyoruz. Karşı Gazete’de yeniden yazmaya
başladı; henüz polemiklere dâhil olmadı ve de nitelikli yazılar
yazıyor. Yıllar önce Obama kitabı da yayımlanmıştı. Ahu’nun Goa
yayınlarından çıkan kitabı beni heyecanlandırdı, çünkü yazarın
habercilik heyecanını sonuna kadar hissediyorsunuz. Ahu bu
kitap için “anı kitabı değil”, diyor. Onunla yeni çıkan kitabı
“Gece Görüşü” nü konuştuk. Ortaya farklı bir röportaj çıktı…
Gazeteci Ahu Özyurt’un farklı kentlerden derlediği gazetecilik
hikâyelerini bir araya getirdiği Gece Görüşü, Şubat’ın ilk
haftasında GOA Yayınları’ndan piyasaya çıktı. Özyurt’un,
Rahmetli Mehmet Ali Birand’ın anısına ithaf ettiği kitapta neler
yok ki…
FARKLI ŞEHİRLERDEN GAZETECİLİK
MACERALARI
-Türkiye’nin zor geçen 20 yılında gazetecilik yaptınız, halen de yapmaya devam ediyorsunuz. Gece Görüşü, farklı bir türde. Bu kitabı anı kitabı değil, diyorsunuz. Bu kitabı tam olarak nereye oturtuyorsunuz?
-Ben hala bu kitabın farklı şehirlerden gazetecilik ve haber maceraları olduğunu düşünüyorum. Bu aralar sektörümüzün içinden çok fazla kitap yazılıyor. Anıların çoğu da arkadaşlarımızın bıraktıkları kurumları sert eleştirdikleri “mutfağın” mahrem kısımlarının anlatıldığı kitaplar. Benimki öyle değil. Basbayağı habercilik nasıl yapılır onu anlatıyor. Washington’da, Tahran’da, Başbakan’ın heyetinde… Genç öğrenciler, bu mesleği yapmak isteyenler için bir rehber olsun istedim. Çünkü mesleğimizin geleceğine ve güzelliğine inanıyorum. Habercilik sadece mutfakta masa başında değil daha çok sahada yapılır. Onun için ben severek yapıyorum hala. Bir kente beş kere gidersiniz her seferinde size yeni gelir. Bunun için yapıyoruz bu işi.
-Sizin Milliyet Washington temsilcisi olduğunuz dönemde, Sedat Ergin pek kayıtsız kalmış. Taha Akyol’un tavrı sizi daha mutlu etmiş. O dönem neler hissetmiştiniz?
-Sedat Ergin benim için çok kıymetlidir, tıpkı rahmetli Ufuk Güldemir gibi. Ama benim Washington’a gitmem konusunda başta çok istekli değildi sadece. Kendisi de o görevi yapmış birisi olarak beklentisi de büyüktü. Sonrasında ikna oldu ve çok da iyi çalıştık. Gazetenin satış sürecine girmesi onu da üzdü doğal olarak. Taha Bey ise CNN Turk’te yıllarca beraber çalıştığım hala her konuda telefonla aradığım bir büyüğüm. Beni dünyanın öbür ucundan bile olsa bulur. Mesaj atar, takdirini gösterir. Hepimiz için referans noktasıdır.
- Obama daha iktidar olmamışken, Obama’yla ilgili bir kitap yazmıştınız… O zamandan bugüne sizce Obama’da ne gibi değişimler oldu?
-Dış politikası başarılı diyemem. Ama Türkiye’ye bakışta önemli bir değişiklik var. Ekonomik krizden yavaş yavaş çıkıyor ABD. Bunlar onun artı hanesine yazılacaktır.
RADİKAL İKİ'NİN ÇİZGİSİ
DEĞİŞTİ
Radikal İki’de yazılarınızı hatırlıyorum da… Ne oldu da bu kadar
ara verdiniz? Kim unutur sizin Süreyya Ayhan yazınızı… Radikal
İki’de değişimlere ne diyorsunuz? Tuğrul Eryılmaz Radikal’in
sembolüydü değil mi?
-Tuğrul inanılmaz bir entelektüeldir. Onu çok özlüyorum. Radikal
ve Radikal İki’de yazmak hala benim hayallerim arasında yer alır
ama artık başka bir yön çizdiler. Kendi içinde de tutarlı bir çizgi
kabul etmek gerekir ki.
Erbil gezinize Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’yla birlikte gitmiştiniz. O geziden geriye neler kaldı? Sizce Davutoğlu istikrarlı başlangıcını devam ettiremedi mi?
-Kuzey Irak’a yapılan o ziyaret büyük ölçüde Barış Süreci’nin tutkalı diyebiliriz. Benim için önemi Salih Müslim’le tanışmak, Çetin Çetiner gibi bir gazeteci dostla bölgeyi gezebilmekti. Sn. Davutoğlu’nu çok eleştiriyoruz ama belki de 10 sene sonra haklı çıktığını göreceğiz. Bu aradaki dönem tabii çok yıpratıcı ama.
Beyaz Saray’ın Türkiye politikasında neler değişti? Geleceğin ne olduğunu kimse bilmiyor da...
-Beyaz Saray artık Türkiye’nin farklı sesleri olduğunu daha net görüyor. Ve Ilımlı İslam ya da Politik İslam’ın Türkiye’nin kurucu DNA’sıyla pek de örtüşmediğini fark ediyor. Türkiye’yi İsrail gibi bir din devleti olarak görmek isteyenler vardı geçmişte. Bush yönetimi mesela böyle bir Türkiye hayal etti bence. Ve çok yanıldılar.
Bu kitabı Mehmet Ali Birand’ın aziz hatırasına adamışsınız. Birand’la çok yakın çalışmıştınız, hepimiz onu özlüyoruz… Birand’ı siz tam olarak nasıl hatırlıyorsunuz?
-Birand her durumda gazetecilik yapmakta israrlıydı. Yarattığı saygı, tecrübesi ile bunu hepimize öğretti. Dünya liderleri ile konuşan bir adamdı. Şimdi ekranlara bakın… “Benim” diyenlerin hiçbiri uluslararası anlamda bir röportaj yapamaz. Putin’in, Esad’ın, Obama’nın karşısında adam gibi gazetecilik yapamaz. Çünkü o kültürden o disiplinden gelmediler. Birand bizi bunlar için iterek, zorlayarak pişirdi.
Siz yıllarca Gece Görüşü’nü başarıyla sunmuş bir televizyoncuydunuz aynı zamanda. Şu an Cnntürk’teki konumunuz sizi mutlu ediyor mu?
-CNN Turk benim evim. Hep de öyle olmasını istiyorum. Bugün bu işi yapıyorum, yarın bambaşka güzel şeyler de yaparım. Bunların hepsi tecrübedir.
GÖLCÜK VE VAN BİZİM İÇİN
SAVAŞ MUHABİRLİĞİ
Bu kitapta off the record dediğimiz şeyleri yazdınız. Keşke şunu da
yazsaydım dediğiniz, unuttuğunuz şeyler oldu mu?
-Farkettim ki benim için en travmatik iki büyük olayı, Gölcük ve
Van depremlerini yazmamışım. Çok iyi habercilik yaptığımız
günlerdi. Bütün gazeteciler için “savaş muhabirliği” sayılır bu iki
olay. Yazamadığımı gördüm. Galiba hala kafamda çok taze hepsi.
Ölümler, cesetler, sarsıntılar... Bir de tabii Washington
cephesinden daha yazmadığım bir kitaplık malzeme var. Zamanını
bekliyor.
Koyu karanlık, zorlu günler umarım en yakın zamanda sona erer... Son olarak Cemaat’le Ak parti arasındaki gerilimlere ne diyorsunuz? Amerika, bu duruma sizce nasıl bakıyor?
-ABD bu güç savaşında taraf olmayacaktır. Ama bence bu kavganın sonunda iki tarafın da hırpalanacağını ve ortaya yeni aktörler çıkacağını hesaplıyor. Esas hesaplar 2014 sonbaharı için yapılıyor diyebilirim.