'Haber Okurken Çok Ağladım!'
CNN Türk'ün başarılı ekran yüzlerinden Şirin Payzın Akşam gazetesine verdiği röportajla gündemde...
Haber okurken çok ağladım
Muhabirliğe eskisi kadar önem verilmiyor diyen, CNN TURK Dış Haberler Müdürü Şirin Payzın, bir yandan ana haberle boğuşuyor, bir yandan klasik gazeteciliğin geri geleceği günleri ümitle bekliyor.
Hemen söylemeliyim; son derece sevimli, neşeli, enerjik ve önüne
geçemediği çocuksu bir heyecana sahip Şirin Payzın. Daha soğuk ve
daha mesafeli olacağını düşünmüştüm, benimki elbette önyargıydı.
Sohbetimiz hayli uzun sürdü ve fark ettik ki pek çok konuyu
atlamışız, o kadar derin ki onunla sulara açılmaya korkmuyor ve
kendinizi dalgalara bırakıveriyorsunuz. Üstelik haberler sunarken
kendinden o kadar emin görünüyor ki, her söylediğinin altına
imzasını atabilir insan...
- Ne zaman karar verdin gazeteci olmaya?
Babam hem gazeteci hem de televizyoncu; işin içinde oldum haliyle.
Daha çok küçükken kendi dergimi yaptığımı hatırlıyorum; defterin
ortadaki iki sayfasını kopartıp kestiğim çeşitli haberleri
yapıştırarak dergi yapar, anneme satardım.
- İşe patron olarak başlamışsın yani...
İşin asıl komiği ne biliyor musun, yıllar sonra CNN TÜRK'te Yeni
Gün Hafta Sonu'nu yaparken, aslında çocukken hazırladığım dergi
gibi bir içerik yapıyordum. Ben o dergiye bir sayfa şiir, bir sayfa
fotoğraf, bir sayfa yazı, müzik koyardım çocukken. Sonra fark ettim
ki, programa biraz edebiyat, biraz gündem biraz söyleşi koyuyorum.
Aslına bakarsan Birleşmiş Milletler'de çalışırken karar verdim.
- Adam olacak çocukmuşşun sen.
Televizyonda açık oturumlar olurdu, küçüktüm ama seyrederdim.
Babama hayrandım; babam Nizam Payzın, Helsinki'den bildirirdi. Çok
hoşuma giderdi, yıllar sonra Şirin Payzın bir yerlerden bildirdi,
daha çok hoşuma gitmeye başladı. BM'de daha doğrusu Daimi
Temsilciliğimizde çalışırken karar verdim. Asıl amacım BM dahilinde
bir organizasyona katılıp Afrika'ya, Peru'ya gidebilmekti. Sınava
girecektim, o yaz tatilde Ufuk Güldemir'le tanıştım. Show TV yeni
kuruluyordu, 'gel seni muhabir yapalım' dedi. Beni çok iyi
yetiştirdi Allah rahmet eylesin. 3 ay her sabah Halkalı Çöplüğünde
nöbet tuttum. O dönem çöplükler patlıyordu ve Belediye Başkanı
Tayyip Erdoğan'dı. Başbakan'la o zamandan tanışırız; bize çok
kızardı, oradan haber yapıyoruz diye. O zamanki heyecan ve
muhabirlere verilen önemden uzaklaşıyoruz...
- O zaman habercilerin herkesin önüne geçmek gibi bir derdi vardı,
sen de o yüzden çöplükte bekliyordun. Patlamadan önce orada olmak
için, çöplük patlayınca herkes haber yapacak zaten...
Yerinden habercilik muhabirliği öldürüyor, ajans gibi çalışmaya
başladık. O zamanlar haber kovalama heyecanı vardı, daha iyi
görüntü için günlerce uğraşırdık. Sonra Ankara'ya gittim siyaset
takip etmek için. ATV'ye geçtim, dış haberler muhabiri oldum, Irak,
İsrail maceram başladı. Fransızca, İngilizce, İtalyanca biliyorum;
diplomasi muhabirliği önerdiklerinde çok sevindim çünkü alanda
olmayı seviyorum. Savaş çıkmıştı ve önce Irak'a, sonra İsrail'e,
derken her yere gitmeye başladım. O dönem haberciliğin altın çağını
yaşadık.
- Sanki yüzyıl öncesinden bahsediyoruz.
Evet; artık haber o kadar hızlı tüketiliyor ki. Haberciliğin ve
muhabirliğin içini boşalttık.
IRAK'TA KENDİMİ İYİ HİSSETTİM
- Bağdat'a gitmeyi nasıl kabul ettin?
Başka kültürleri tanımayı çok severim, merak ederim. Kendimi çok
rahat hissederim, hala Irak'a gittiğimde kendimi iyi
hissederim.
- Hiç korktuğun, pişman olduğun oldu mu?
Ufak tefek şeyler olmuştur ama orada ıssız bir yolda nereye
gittiğini bilmeden bir arabanın içinde saatlerce gitmek bile başlı
başına tehlike. Gazeteci olunca hayatı o gözle görüyorsun, insanlar
da sana karşı öyle davranıyor. Bağnaz bir köye gitsen kadınsın diye
yüzüne bakmazlar ama gazetecisin diye oturup çay içerler. Başına da
bir şey gelmez.
- Gazetecilik de eskisi gibi değil...
Hala klasik gazeteciliğin önemi çok büyük, elbette saygın bir
meslek ama iş artık köşe yazarlığı üzerinden yapılıyor. Olayın
içine girebilmek bambaşka, bu artık yapılmıyor gibi. Köşe yazarları
yazılarını masa başında hazırlıyor.
- Bu normal değil mi, hem köşe yazarlarının içinde gündemi
belirleyen ve yönlendirenler yok mu?
Olmaz mı, meslekten gelen tüm köşe yazarlarını mutlaka takip
ediyorum. Sonradan türeyen köşe yazarları mesleği
öldürdü.
- Ekrana çıkman nasıl olmuştu?
CNN TÜRK kurulduktan sonra çalışmaya başladım. Daha sonra Ferhat
Boratav, hafta sonu sabahlarına 2'şer saatlik bir kuşak koymak
istedi, bütün dünyada yapılan bir formattı zaten. Ben öyle bir staj
yapmıştım ABD'deyken, kendim tasarladım, çok da başarılı olmuştu.
Daha sonra o programı bütün kanallar yaptılar. Oradan hafta içi
haberler oradan ana habere geçtim.
- Diksiyon dersi aldın mı ekran önüne geçmeden?
Hayır ve en çok bu yüzden eleştirildim. Spiker değilim, haberciyim!
Normal hayatımda da, seyircinin karşısında da böyleyim. Niye yapay
ifadeler koyayım ki? Spikerlik ayrı bir branş. Ben gördüğümü
yaşadığımı algıladığımı paylaşıyorum.
- Güzelsen ve televizyondaysan spikersin demektir.
17 yılımı bitirdim, bana hala spiker diyorlar. En iyi şekilde
konuştuğumu iddia etmiyorum ki.
n Kadınlara yapılıyor bu haksızlık!
Kadın televizyoncular için başka bir tehlike başladı, 'ne kadar
seksisin', 'güzelsin' gibi kalıpların içine sokulmaya
çalışılıyoruz. Herkes zekası, eğitimi, tecrübesiyle bir yerlere
gelmiş. Ne kadar hayranın var kıstasına gelinmemesi lazım. Dünyada
yok böyle bir şey, BBC'nin spikerlerine bak en kadar sade
kıyafetlerle haber sunuyorlar. Biz yakayı açmak zorundayız, şık
olmak zorundayız. Geçecek herhalde bunlar da. Tabii ki güzellik
ekranda avantaj. Haber sunarken birinin bacağı göründü diye
peşinden koşuluyor, ne olursa olsun işe devam etmeliyiz.
- Kıyaslama ve rakip göstermek de var.
Benim en rahatsız olduğum, işimizde hiyerarşi kalmaması. Yıllardır
işin içinde olan biriyle, okulu bitirip gelen biri aynı ekranı
paylaşıyor. Beyaz Saray muhabiri olmak için 20 sene çalışmalısın.
Ben aynı zamanda CNN TÜRK'ün Dış Haberler Müdürü'yüm, Türkiye'de
kadın yönetici çok az.
- Hiç dayanamadığın haber oluyor mu?
Çok sulu gözümdür zaten. Hayvan ve çocuklarla ilgili bir haber
olursa dayanamam ve ağlarım.
- En son neye ağladın?
En son selde kaybolan çocuğa çok üzüldüm, ağlamaya başladım,
yönetmenin bin bir takla attı gözyaşlarımı göstermemek için. Kız
çocukların başarıları, mağdur insanların hayata tutunma hikayeleri
beni çok etkiliyor.
- Türkiye'de çalışmaktan memnun musun?
Gazeteci olarak çalışmak için çok heyecan verici.
n Ama burada insan fikrini söylerse sorgulanıyor, Hülya Avşar'a
baksana.
Hülya Avşar röportajının çok iyi olduğunu düşünüyorum, aynı
görüşte olmayabilirsiniz. Bütün ünlü insanlar apolitik bir
duruştalar, sanki söyleseler daha az izlenecekler gibi
düşünüyorlar. Bizde nedense düşüncelerini dile getirmekten
korkuyorlar. Çok takdir ettim, fikrini söylediği için.
HABERCİ KALIN DUDAKLI OLSA NE OLACAK?
- Estetik olmak gerekli mi televizyon için?
Mimikler üzerine kurulu bir iş yapıyorsan nasıl değişebilirsin?
Estetiğe karşıyım, kadın gazeteci olarak dudağın kalın ya da ince
görünmesi ne kadar önemli olabilir ki?
- Neye katlanamazsın çalışırken?
Bülten sırasında bir hata yapılırsa çok sinirlenirim, saniyelerle
yarışıyoruz. Her ne kadar Fransız eğitimi alsam da Alman ruhluyum.
İş bitince kavga da biter. Bir de stajyerler geliyor, 2
ay sonra ekrana çıkmak istiyorlar.
İŞE ASILMAYANA DAYANAMAM
- İş ortamında nasıl birisin?
Ekip ruhuna çok inanırım, editörümle yıllardır çalışırım. Benim
kadar işe asılan biriyle çalışmaktan çok hoşlanırım. İş için
tartışır, kavga bile ederiz.
- 360 derece kendine bir baksan ve eleştirsen?
Kendimi her zaman motive ederim. Muhabirliği ve haberi çok
seviyorum. . Herkesten iyi görüntü yakalarsak zıplarım yerimde, her
şeyi merak ederim. Beğenmediğim tarafım ise, ekranda daha az
heyecanlı olmak gerekir. Yurtdışında insanın kendisi gibi olması
bir avantaj ama bizde biraz daha ağır ve kontrollü olmalısın. Alana
çok çıkmamak da eksiğim diyebilirim.
- En çok kimden etkilendin meslek hayatında?
Usta-çırak ilişkisi çok önemli, beni yetiştiren bütün ustalar
müthişti ve hayatıma önemli yerleri vardır. Hepsinden bir parça
aldım kendime, en çok da Oriana Fallaci'ye hayrandım ve teşekkür
ederim. İyi ki hayatı öyle görebilmiş ve beni etkilemiş.
- Oriana Fallaci'yi sevdiği söyledin ama faşist ve Türkiye düşmanı
olarak da biliniyordu...
Ölümünden önceki son yıllarında hiç katılmadığım siyasi görüşleri
oldu ama ben onun gençlik yıllarında bir gazeteci olarak cesaretini
ve en ulaşılamayan insanlara bile en sert soruları sorabilmesine en
gidilmeyen yerlere gitmesine hayran oldum.
ELİF AKTUĞ - AKŞAM