Günün yazarı Nihal Bengisu Karaca

Nihal Bengisu Karaca, cesur ve gerçekçi makalesiyle günün yazarı…

Nihal Bengisu Karaca, 25 Eylül Pazartesi günü Kuzey Irak’ta yapılacak referandum
konusunda bugüne kadar yazılmış “en gerçekçi” ve hatta “en cesur” makaleyi
yazdı…
Yazısının başlığı şöyle:
“ Kerkük üzerinden Kürt düşmanlığı yapmak”…

*
Henüz tam olarak anlaşılmadı ama önümüzdeki yakın bir dönemde, Tuğrul
Türkeş’in Devlet Bahçeli için söylediklerinde ne kadar haklı olduğu anlaşılacak…

*
Bahçeli öyle kötü, öyle hamasi ve öylesine geleceğimizi çalan bir muhalefet türü
uyguluyor ki; anlaşılır gibi değil…

*
En basitini söyleyeyim:
16 Nisan Referandumu, mutlaka “Başkanlık Modeli” için yapılmalıydı…
Dünyanın hiçbir erinde olmayan; özde “başkanlık”, sözde ise “cumhurbaşkanlığı”
adı verilen bu model (İnşallah yanılırım) hepimize zarar verebilir…
Oysa…
Doğrudan başkanlık modeli olarak hazırlansa ve adı da “Başkanlık Sistemi”
konulsaydı halka bilhassa hukuk ve yargı konuları daha net anlatılabilirdi…

*
Ama…
Bahçeli’nin amacı ülkenin siyasal ve iktisadi istikrarı değil ki…
O, giderek eriyen partisini Ak Parti’ye daha doğrusu Sayın Cumhurbaşkanımıza
yamayarak ayakta tutmaya çalışıyor.

*
Kuzey Irak’ta yapılacak ve yapanların Irak Anayasasından aldıkları yasal hak için
“Savaş Sebebi” demesinin da tek amacı var:
Cumhurbaşkanımızı ve Ak Parti Hükümetini köşeye sıkıştırmak.

*
Peki ya CHP?..
Adını bile anmak istemem bu konuda…
CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz da zaten hemen istifa edip MHP’ye
katılmalı…
Çünkü…
Genel Başkan Yardımcılığını ve milletvekilliğini yaptığı CHP’nin “Liberal Sosyal
Demokrat” bir parti olduğunun ya da olması gerektiğinin halen farkında değil…

*
Hâsılı…
Kuzey Irak referandumu konusunda PKK’ya rağmen tek parti doğru duruş sergiliyor:
HDP…
Keşke CHP de HDP gibi bir duruş sergilese ve Ak Parti’yi MHP’nin tasallutundan
kurtarsaydı…

*
Uzatmayayım…
Nihal Bengisu Karaca, cesur ve gerçekçi makalesiyle günün yazarı…


KERKÜK ÜZERİNDEN KÜRT DÜŞMANLIĞI YAPMAK

IRAK Kürt Bölgesel Yönetimi, Irak parlamentosunun kararına rağmen referandumdan geri adım atmadı. Referandumu ancak bazı talepleri karşılanırsa erteleyecekti. Ne gibi talepler? “Referandumu ertelerim, ama ileri bir tarihte yaptığımda siyasi, hukuki sonuç doğurması şartıyla!” gibi talepler. Zira 25 Eylül’de yapılacak referandum elbette uzun vadede Kuzey Irak Kürtlerinin bağımsızlığa giden yolunu açıyor ama şu anki haliyle tek başına sonuç doğurmuyor. Şu anki haliyle sadece “Bakın Kürtler bağımsızlık istiyor, işte delili” deme fırsatı veriyor.

Kozlar, blöfler, kartlar masası hâlâ kapanmış değil. Hâlâ 25 Eylül’e kadar bazı sürprizler olabilir. Ama Barzani söz konusu hamle için en uygun döneme kanaat etmiş olsa gerek ki, hiç olmadığı kadar ısrarlı. Keşke bütün komşularının muhalif olduğu, ABD ve Rusya’nın bile karşıyız açıklamaları yaptığı süreçte, bağımsızlık referandumu diye tutturmasaydı. Şimdi bu ısrarı Türkiye karşıtı hamle, Kraliçe’den alınan talimatla Türkiye’yi bölme amaçlı bir adım gibi görmek ve göstermek isteyenler PKK terörünün, PYD fırsatçılığının, terörle mücadelenin sert doğasının yıkamadığı Türk-Kürt birliğini erozyona uğratacak, ipleri koparacak bir dil ve üslup kullanmaktan çekinmiyor.

Devlet Bahçeli “Savaş sebebi sayarız” açıklaması yaptığı gün yazdım. IKBY’ye PYD-PKK muamelesi yapmak ve IKBY’ye yapılacak bir müdahalenin PKK’ya karşı verilen mücadeleyle aynı meşruiyeti doğuracağını sanmak çok büyük bir yanılgı. Kerkük’te etnik temizlik yapılıyorsa, Türkmenler evlerinden atılıyorsa ve bu iddialar raporlanabiliyorsa, bunları engellemek için çabalamak, dünya gündemine taşımak Türkiye’nin en önemli vazifesidir. Ama böyle şeyler yoksa ya da henüz raporlayamamışsan, Kerkük’te yaşayan Türkmen kardeşlerimizi bahane ederek savaş ilan etmeyi dahi kabul edilebilir bulmak, anlaşılması zor bir tutum. Çünkü hatırlatırım, Türkiye son birkaç yıldır Bağdat yönetimiyle iyi ilişkiler içinde değil, ama IKBY ile ekonomi, enerji dahil pek çok konuda ittifak ilişkileri var.

Daha ortada bağımsız Kürdistan filan yok ama bir an olduğunu düşünelim ve soralım: Türkiye, Kerküklü Türkmen kardeşlerimizi daha birkaç ay önce Başika Kampı üzerinden Türkiye’ye ağır hakaretler etmiş Irak merkezi yönetiminin egemenlik alanında iken mi daha iyi korur, 15 Temmuz gecesi dört bir yana haber salarak Kürtleri darbeye karşı çıkmaya teşvik etmiş IKBY’nin egemenlik alanında iken mi? Ayrıca şu var: Kerküklü Türkmen kardeşlerimiz, Sünni Arap diktatör Saddam tarafından yönetilirken iyiydi; Kerküklü Türkmen kardeşlerimiz, daha yakınlara kadar Sünnilere cehennemi yaşatan Şii Arap diktatör Maliki tarafından yönetilirken iyiydi; ama Sünni Kürt “aşiret reisi” tarafından yönetilirken mi durum felaket oluyor? Türkmenlerin Araplar tarafından yönetilmesinde sorun yok, Kürtler tarafından yönetilmesi mi sorun?

Tekrar ediyorum, Barzani’nin bu hamleyi yapmamasını tercih ederdim. Bölge kaynarken ateşe benzin dökmeye eşdeğer bir tutumu, etrafındaki devletler hiç müdahale etmese bile sivillerin birbirine girmesine, kan dökmesine neden olabilecek bir karar elbette sakıncalıdır. Ancak düne kadar birinci sınıf protokolle karşıladığımız Barzani ve ailesinin gönlünde yatan aslan sır değildi. Söz konusu referandum ya da bağımsızlık hamlesi söz konusu olduğunda İsrail’in bu durumu sırf İran düşmanlığı yüzünden destekleyeceği de sır değildi. Bütün bunlar bilinirken iyi ilişkiler kurmayı gerektiren her ne idiyse, o hâlâ geçerli. Bütün bunlara rağmenBarzani’yle, Kuzey Irak Kürtleriyle kavga etmekten kaçınmayı gerektiren şartlar her ne idiyse onlar da hâlâ geçerli.