Günün yazarı İsmail Kapan
İsmail Kapan'ın bugünkü yazısını herkes okumalı. Ve bu konuya başta yetkililer olmak üzere herkes bir çözüm bulmak için gayret sarfetmeli.
"Dokuz günlük bayram tatili, maalesef yine çok acı
ve ağır bir trafik bilançosu ile sona erdi. Türkiye ne yapıp edip
bu meseleyi mutlaka hal yoluna koymalı. Başka türlü yollarda akan
kan durmayacak!" diye başlıyor yazısına Türkiye gazetesinden İsmail
Kapan.
Özellikle tatil dönüşlerinde trafik tam bir felaket oluyor. Bir de
can kayıpları hepimizi perişan ediyor. Peki bunun için neden önlem
alamıyoruz?
İsmail Kapan'ın bugünkü yazısını herkes okumalı. Ve bu konuya başta
yetkililer olmak üzere herkes bir çözüm bulmak için gayret
sarfetmeli.
İsmail Kapan'ı günün yazarı seçerken yazısının devamını
da sizlerle paylaşıyoruz:
Bayram öncesinde hayli olumlu bir atmosfer vardı… Yetkililer peş
peşe ikazlarda bulunurken, bir yandan da bu seneki Kurban Bayramı
tatili için alınan ilave tedbirleri, yeni denetim biçimlerini dile
getiriyordu. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, doğrusu baş döndürücü
bir hızla, belli zaman aralığında birçok vilayetin sınırları
içinde, bizzat denetimlerde bulundu, tatile çıkan vatandaşlarla
bire bir temas kurarak tavsiye ve uyarılarda bulundu…
Türkiye’nin giderek standardı yükselen yolları, eskiye nazaran
trafiğe giren araçların yenilik oranı ve kalitesinin yüksekliği ve
trafik ekiplerinin etkili kontrol için sahip oldukları araç
–gereçlerin son teknoloji ürünü olması gibi unsurlar, aslında daha
emniyetli bir seyahat imkânı için elverişli…
Gelgelelim böyle zamanlarda, yollarda kaybettiğimiz insan sayısı
maalesef bir türlü azalmıyor, hatta artıyor!.. Dokuz günlük bayram
tatilinde meydana gelen trafik kazalarında, hayatını kaybeden
vatandaş sayısı en az 147. Yazıyla, yüz kırk yedi! Ve yaklaşık 900
kişi de yaralanmış. Yaralananların durumunu teferruatlı olarak
bilmiyoruz. Kaç kişi kalıcı olarak sakat kalacak, ne oranda iş
gücünü kaybedecek vs. Bu durumun tam olarak tespiti ve
istatistiklere geçmesi ne kadar zaman alır, sonuçlar sağlıklı
biçimde kayıtlara akseder mi, orası da tam net değil. Ama sonuç
olarak tablo vahim!
Ve memleket olarak acilen ve çok ciddi bir trafik eğitimine
ihtiyacımız var… Elbette öncelikle bunun, okul öncesi eğitim ve
ilköğretim çağında, ama hakikaten çocukları hayata hazırlayacak
biçimde ve seviyede verilmesi şart. Yani formalite icabı verilen
eğitimlerden, bugüne kadar elde ettiğimiz netice maalesef ortada.
Şu hâlde artık kendimizi kandırmayı bırakıp, bu işi kökünden
halledecek şekilde bir yol tutalım. Çünkü en acil mesele, can ve
mal emniyeti ve bunun nasıl sağlanacağının vatandaşa öğretilmesi ve
benimsetilmesidir. Dolayısıyla çocuklarımızın bu konuda esaslı
şekilde hem bilgilendirilmesi hem bilinçlendirilmesidir. Zira
yalnızca bilgilendirmenin yetmediği ortada… (Ki, bilgilendirmenin
de ne denli yeterli yapıldığı pek belli değil.) Fakat asıl önemlisi
bilinçlendirme. Kendimizin ve başkalarının hayatını tehlikeye
atmama konusunda, insanlarımıza yeterince şuur telkin edemezsek,
yollarda akan kan ne yazık ki durmayacak. Çocuklardan başladık, ama
elbette eğitim ihtiyacı yalnızca, henüz araba bile kullanmayan
küçükler için değil! Biliyoruz ki, en acil biçimde büyüklerin buna
ihtiyacı var. Çünkü hâlihazırda yollardaki faciaların müsebbibi
olanlar, kuralları hiçe sayan, bunca ikazlara kulak asmayan
sorumsuz, şuursuz sürücüler. Velakin onları bu yaşta yeniden okul
sıralarına gönderme imkânı yok.
Gerçekçi olalım. Ehliyet sınavı öncesi güya eğitim veriliyor, fakat
bunun ne kadar yeterli ve etkili olduğu sonuçlardan belli. Şu
hâlde, ehliyeti cebine koymuş ve artık herhangi bir şekilde eğitime
ihtiyacı olduğunu düşünmeyenlere karşı yapılabilecek olan tek şey,
ne pahasına olursa olsun, onları trafik kurallarına uymaya bir
şekilde ikna etmek veya mecbur bırakmak…
Bunun için de denetim ve ceza sisteminin en etkili şekilde hayata
geçirilmesinden başka çare yok. En pahalı arabalara binip en ilkel
şekilde araç sürerek dehşet saçanlar, hak ettikleri cezayı mutlaka
görmeli. Burada iki temel problem var. Birincisi bu bahsini
ettiğimiz trafik magandaları. Bunları ya eğitim ve denetimle
ehlileştirip, adam gibi trafikte seyretmeyi öğrenir hâle getirmek
lazım. Yahut bunların trafiğe çıkmasına zinhar izin vermemek lazım!
İkinci husus da, otoyollarda ve şehir merkezlerinde, tarlada
traktör kullanır gibi araba kullanan bilgisiz ve bilinçsiz
sürücüleri, sıkı takip ve yaptırımlarla belli seviyeye getirmek…
Bunu başaramadığımız takdirde, biz ha bire trafik kazalarını ve
yürek yakıcı sonuçlarını konuşmaya devam ederiz. Bir noktaya dikkat
isterim: Bugünkü gidişatla biz bu problemi çözemeyiz. Hiç ama hiç
kendimizi kandırmayalım!
Televizyonlardaki kamu spotu uygulamaları asla yeterli değil.
Trafik emniyeti konusunda, televizyon ve radyo yayınları daha
etkili ve yaygın hâle getirilmeli. Belki bunun için her kanalda,
belli bir sistematikle, ama mecburen yayınlanacak trafik dizileri,
iyi kurgulanmış eğitim programları devreye sokulmalı. Her sene bir
orta büyüklükte savaş zayiatı kadar, trafikte insan kaybı
veriyoruz. Bu korkunç bir durum! Maddi kayıplar da işin cabası… Bu
çetin meselenin çözümünü daha fazla ertelemenin bir manası olabilir
mi? Geçen her saat, her dakika yeni can kayıpları demek. İşte
dehşetle bir defa daha gördük. Bu bayramda da trafik canavarları
hız kesmedi. Ve bunca insanımız hayata veda etti. Bilgisizlik,
şuursuzluk, dikkatsizlik, sorumsuzluk… Sebep ne olursa olsun,
netice aynı kapıya çıkıyor. Can ve mal kaybı! Bu kayıpların önüne
geçmek bizim elimizde…