Günün yazarı Fatih Altaylı
Fatih Altaylı’nın dünkü HaberTürk’te “Tahterevallinin iki ucu” başlığı altında yayımlanan makalesi “düşmanlaştırılmış iki taraf” olduğu gerçeğini herkesin yüzüne çarptığı için çok değerliydi.
Demokrasi olduğumuza inanıyorsak; iki farklı Türkiye
olduğunu da kabul edeceğiz…
Biri iktidar penceresinden görünen Türkiye…
Diğeri ise muhalefet penceresinden görünen…
*
Ama…
Demokrasilerde “düşmanlaştırılmış iki taraf”
görül
Yorsa eğer…
İşte orası tehlike…
*
Fatih Altaylı’nın dünkü HaberTürk’te “Tahterevallinin iki
ucu” başlığı altında
yayımlanan makalesi “düşmanlaştırılmış iki taraf” olduğu gerçeğini
herkesin
yüzüne çarptığı için çok değerliydi.
*
Bu defa da adeta “Malazgirtçiler – Büyük
Taarruzcular” olarak ikiye ayrılmıştık…
*
İktidar tarafının ülkede her şeyin iyi gittiğini; muhaliflerin ise
(MHP hariç) “kötü”
gittiğini haykırmaları demokrasinin gereklerinden bile
sayılabilir…
İktidarla muhalefet bütün sosyal, siyasal ve ekonomik göstergelere
aynı pencereden bakarsa demokraside sorun var demektir…
Ama…
*
Fatih’in dediği gibi:
“Malazgirt’te iktidar güç gösterisinde, Çanakkale’de ise
muhalefet.”…
İşte bu olmaz…
Çünkü Türk milleti için ikisi de zafer…
İkisi de kıvanç kaynağı…
*
Altaylı’nın cümleleriyle bağlayayım:
*
Bunu bir tahterevalli oyunu zannedenler uyansın artık.
Bu 1800 kilometrelik bir tahterevalli olsaydı eğer, bu
ağırlığı taşıyamaz, ortadan
ikiye kırılıverirdi.
Kırılmıyorsa sizin becerinizden değil, sağlamlığındandır.
Bırakın bunun iki ucunda zıplamayı.
Bilin ki, bu millet o tahterevallinin tamamına yayılmış
vaziyette.
Ve bilin ki, kolay kolay kırılmaz ama kırılırsa eğer en sert
düşecek olan,
tahterevallinin ucunda oturanlardır.
*
Evet ey efendiler!..
“Türkiye” isimli bu tahterevalli kırılmıyorsa
sizin becerinizden değil,
sağlamlığındandır…
Ama…
Yine Fatih’in dediği gibi:
“Kırılırsa eğer en sert düşecek olan, tahterevallinin
ucunda oturanlardır.”
*
Evet…
Fatih Altaylı dünkü yazısıyla bugünün yazarı…
TAHTEREVALLİNİN İKİ
UCU
DÜN keyfim hayli kaçtı.
Muhabirlerimizden gelen fotoğraflardı keyfimi kaçıran.
Dünden beri birkaç muhabirimiz Türkiye’nin Doğu ucunda.
Benim de şehrim olan Van’ın yakınlarında Malazgirt’te.
Birkaç arkadaşımız ise Türkiye’nin Batı ucunda, hepimizin kendimizi
hemşerisi
saydığımız, hepimizin soyundan birkaç kişinin şehit olarak yattığı
Çanakkale’de.
İkisi de bizim için çok önemli.
Biri 1071 yılında Anadolu’nun kapılarını Türk boylarına ardına
kadar açan Malazgirt
Zaferi’nin kazanıldığı topraklar.
Diğeri ise 1071’de devlet kurarak girdiğimiz bu topraklardan bizi
atmak isteyenlere
boyun eğmediğimiz ve buralarda sonsuza kadar kalıcı olduğumuzu
kanımızla
gösterdiğimiz yer.
Malazgirt’te iktidar güç gösterisinde, Çanakkale’de ise
muhalefet.
Biri orada kökümüze sahip çıktığını göstermeye çalışıyor, diğeri
ise diğer yanda
“adalet”e sahip çıkmak istiyor.
1800 kilometre aralıklı iki güç gösterisi.
Halbuki ikisi de bizim.
Çocukluğumdan beri Malazgirt’le ne kadar gurur duyuyorsam,
Çanakkale’yle de o
kadar övünüyorum.
Biri ne kadar benimse, öbürü de en az o kadar bana ait.
Ama ne yazık ki, öyle bir hale getirilmiş ki, olay sanki yüzde 51
Malazgirt’te, yüzde
49 Çanakkale’de gibi olmuş.
Oysa değil.
Bunu bir tahterevalli oyunu zannedenler uyansın artık.
Bu 1800 kilometrelik bir tahterevalli olsaydı eğer, bu ağırlığı
taşıyamaz, ortadan
ikiye kırılıverirdi.
Kırılmıyorsa sizin becerinizden değil, sağlamlığındandır.
Bırakın bunun iki ucunda zıplamayı.
Bilin ki, bu millet o tahterevallinin tamamına yayılmış
vaziyette.
Ve bilin ki, kolay kolay kırılmaz ama kırılırsa eğer en sert
düşecek olan,
tahterevallinin ucunda oturanlardır.