Günün yazarı Abdulkadir Selvi
Bugün Menderes'in idam edilişinin yıl dönümü... Bu konuyu güncel darbe girişimleri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın darbelere karşı verdiği mücadele üzerinden değerlendiren Abdulkadir Selvi, günün yazarı olmayı hak ediyor.
17 Eylül, bir Başbakan'ın asılarak idam edildiği tarihe kara çalarak yazılan bir gün...
Adnan Menderes ve arkadaşları bugün, demokrasi ve milli irade adına canlarından oldular.
O gün, Türkiye Cumhuriyeti'nin darbeler tarihinin belki de başlangıç noktasıydı. Darbeler ve muhtıralar, o günden sonra bu ülkenin yakasını bırakmamıştı.
Yaşanan son süreçlerde ise darbenin önünde canı pahasına duran bir millet şuuru oluşmuştu. Gerek siyasi arenada gerekse millet nezdinde darbeler püskürtülmüştü.
İşte bu şuurun başmimarlarından belki de en önemlisi Cumhurbaşkanı Erdoğan'dı.
Menderes'in canı pahasına mücadele ettiği demokrasi ve millet davası 15 Temmuz gecesi de Erdoğan nezdinde devam etmişti.
İşte bu iki liderin mücadelesini birleştiren Abdulkadir Selvi, Menderes'ten Erdoğan'a yazısı ile günün yazarı olmayı hak ediyor.
İşte Selvi'nin o yazısından bir bölüm:
MENDERES’TEN ERDOĞAN’A
Menderes’in üstünde idam gömleğiyle sehpaya doğru yürüdüğü fotoğrafı 15 Temmuz gecesi gözümün önünden gitmemişti. 15 Temmuz gecesi Hande Fırat’la birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı yayına çıkması için ikna etmeye çalışırken, “Millet bizim ne dediğimizi merak etmiyor. Cumhurbaşkanı’nın ne diyeceğini merak ediyor. Millet Cumhurbaşkanı’nın yaşayıp yaşamadığını görmek istiyor” derken kafamda hep bu düşünce vardı.
Menderes’e bunu yapanlar 15 Temmuz’da eğer Erdoğan’ı ele geçirse ne yapmazdı?
Ahmet Davutoğlu ve arkadaşları AK Parti’yi eleştirerek istifa ederken, Abdullah Gül-Ali Babacan ekibi yeni parti kurarken, Erdoğan’ı eleştiriyorlar ama bir noktayı göz ardı ettiklerini düşünüyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın askeri vesayetle ve darbelerle mücadele sürecini... Başbakanlar gelir geçer, partiler kurulur partiler yıkılır ama demokrasi kavgamızda askeri vesayet ve darbelerle mücadele en önemli kilometre taşını oluşturur.
ASKERİ VESAYET VE DARBELERLE MÜCADELE
Bu ülkede darbeler oldu. Bu ülkede başbakanlar asıldı. Kimi başbakanlar şapkayı alıp gitmek zorunda kaldı, kimi istifa etmekle yetindi. Ama 27 Nisan’da bir başbakan çıktı muhtırayı geri çevirdi. Tabiri caizse 28 Nisan’da muhtıraya karşı muhtıra verdi. Bu ülkede tanklar ilk kez yola çıkmadı. Ne zaman tanklar yola çıksa, hükümet devrilir, Meclis’in kapısına kilit vurulurdu. Ancak 15 Temmuz’da bir Cumhurbaşkanı çıktı, tanklara karşı durdu. Milletini peşine takıp darbecilerin tanklarına, savaş uçaklarına karşı direndi ve kazandı.
Erdoğan’a karşı bayrak açanlar hadi başörtüsü mücadelesini anmıyorlar. Hadi Kürt sorunundaki ilerlemelere değinmiyorlar. Ama bari askeri vesayetin geriletilmesini, darbelerle mücadeleyi hatırlarından çıkarmasalardı. 12 Eylül darbesini yapan Kenan Evren ve arkadaşlarını yıllar sonra yargılayan başbakanın adıydı Erdoğan...
Erbakan başbakanken Genelkurmay’ı ziyareti sırasında omuz atılmasına, Osman Özbek isimli bir generalin çıkıp, başbakana, “P..venk” demesine değinmek bile istemiyorum.