Günün okunması gereken yazısı

Türkler Mars'tan, Amerikalılar Venüs'ten... İlk kez tersi bir tablo var... Aslı Aydıntaşbaş'ın yazısını okuyun deriz.

GAZETECİLER.COM - Günün köşe yazarı kısmımızı doldurmasak Aslı Aydıntaşbaş'ı oradan anonslayacaktık.
Başımızı iktidar-cemaat mevzusuna gömmüş, Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun ABD çıkartmasını atlamış durumdayız...
Oysa!...
Milliyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş'ın aktardığına göre ABD'de müthiş bir "balayı" yaşanıyor... Amerikalılar Türk heyetini öyle ilgiyle karşılamışlar ki önlerine bir kırmızı halı sermedikleri kalmış.
Bu izzeti ikramın sebebi hikmeti ne derseniz; Suriye ve İran diyerek özetleyelim. Ancak ilginçtir ki...
Bu konuda da şaşırtıcı bir tablo var ortada...
Öyle ki yıllardır Türkiye-ABD ilişkileri izleyen Aslı Aydıntaşbaş dahi "ilk kez böylesini görüyorum" notu düşüyor...

İşte günün okunması gereken yazısından bölümler;

BALAYI HAVASI

"Son yazımda, 1996'dan beri Türk-Amerikan ilişkilerini izleyen biri olarak, bu gezinin benim için 'ilk'ler içerdiğini söylemiştim. 15 yıldır ilk defa böyle yoğun bir muhabbet, adeta 'ikinci balayı' lafını hak eden bir eşgüdüme tanık oluyorum Washington ve Ankara arasında.
Oysa ben de birçok yorumcu gibi Türk-İsrail ilişkilerindeki kırılmanın Washington'da büyük faturası olacağına, buradaki kapıların bir bir AK Parti hükümetinin yüzüne kapanacağını düşünmüştüm.
Tam tersine olmuş.


TÜRKİYE PARLAYAN YILDIZ

Arap Baharı ve Füze Kalkanı nedeniyle Ankara, ABD başkentinde tam anlamıyla 'parlayan yıldız' konumunda. Bu konjonktür, şak diye değişebilir; ancak şu anda böyle. Eskiden Türk yetkililer Washington'da 45 dakikalık randevuları 1 saate uzayınca sevinirlerdi; bu sefer Kongre ve yönetim nezdinde Davutoğlu'na bir tek kırmızı halı sermedikleri kaldı.

TÜRKLER MARS, AMERİKALILAR VENÜS'TEN

İki ülke arasındaki asıl başlık, İran ve Suriye idi. (...) Amerikalılar, seçim yılı olduğu için, savaş yorgunu oldukları için, Libya ve Irak'ta işler sarpa sardığı için, başlarında nükleer İran meselesi olduğu için ve daha saatlerce anlattıkları bin bir sebepten dolayı 'ellerini taşın altına koymak' istemiyor. Ne tampon bölge, ne insani koridor, ne de Suriye ordusundan kaçan Özgür Suriye Ordusu'na yardıma yanaşmıyorlar. Açıkçası bu kadarını ben de beklemezdim.

Türkiye ise, askeri bir müdahaleye kesinkes karşı olmakla birlikte, komşuda her gün onlarca insan ölürken elini kolunu bağlayıp oturmak niyetinde değil. Türk tarafının ilk kez masaya koyduğu bir plan var. 'Planımsı' diyelim. İlk aşamada diplomatik baskıyı arttırmak, Hama ve Humus gibi şehirlere yönelik insani yardım koridorlarını zorlamak, gerekirse BM'yi, Kızılhaç'ı, Kızılay'ı devreye sokmaktan söz ediyor Ankara. Arap Ligi ve BM'yle hareket ederek içerdeki halk hareketine maddi ve manevi destek yollarını bulmaya çabalıyor. Amerikan tarafı gibi 'Maalesef yapılacak bir şey yok' diye değil, 'Ne yapabiliriz?' diye başlıyor düşünmeye.

Dedim ya; bu gezi benim için bir ilk. Yıllardır gördüğüm tablonun tam tersi. İlk kez bölgesel aktivizm içinde, 'bastıran' bir Türkiye, ilk kez sürekli 'ama'lar bulup 'realizm' adı altında 'pasif' kalmak isteyen bir ABD var.