Güngör Mengi kaybetti çünkü...

Gelin görün ki yine "28 Şubatçı" olduğu günlere dönüş sinyalleri veriyor son zamanlarda...

Bir dönemlerin SABAH'ının en etkin, en güvenilir kalemiydi, başyazarıydı...
Köşesinde ne siyasi parti farkı gözetirdi eleştirmek için ne kişisel dostluk ya da düşmanlık...
O yazmışsa "doğru" yazmış olurdu...
28 Şubat'ta (nedense) çok etki altında kaldı ve eski objektiflik gömleğini çıkardı "kökten laikçi" gibi görünen ama aslında tamamen "ticari gazetecilik" gereği yazılan makalelerin altına attı imzasını...
Sonra VATAN dönemi başladı...
Yine dönmüştü geri...
Yine başyazardı ve yine tarafsızdı...
Merhum Abdi İpekçi tadında yazıyordu...
Siyasi görüşü vardı tabii ama köşede değil, dost sohbetlerinde...
O kadar doğrucu ve yansızdı ki hiçbir TV kanalı onu çağırıp da konuşturmuyor, tartıştırmıyordu...
Çünkü bağırmıyor, çağırmıyordu...
Ellerini kollarını veya elindeki kalemi kimsenin yüzüne karşı sallamayacak kadar da nazikti...
Gelin görün ki yine "28 Şubatçı" olduğu günlere dönüş sinyalleri veriyor son zamanlarda...
Yine Kökten laik...
Yine "tek pencere"...
Onu okuduğunuzda sanıyorsunuz ki Ak Parti Hükümeti "ucube"...
Hatta "öcü"...
Hatta "rejim için büyük tehlike"...
Yargı ise tertemiz, pir-ü pak...
Oysa hükümet ne kadar inatçı, "benim dediğim olacak"çıysa...
Yargı da en az hükümet kadar, belki daha fazla inatçı...
"Ben kuvvetler ayrılığı ilkesinden kaynaklanan gücümü sonuna kadar kullanacağım, hükümet kim oluyor ki?"
İşte bu inatçılık ülkenin önünü tıkıyor...
Resepsiyonlarda buluşup karşılıklı gülüşenler, birbirlerine sarılıp yanaklarından öpenler, konu ülke yönetimi olunca medya yüzünden "taviz verdi" denilmesin diye birbirlerine giriyorlar...
Az önce adını vermeden anlattığımız kişi, bu kavgayı kaşıyanlardan biri olan Güngör Mengi...
Mengi, "Yargı cici, hükmet kaka" demeye getirdiği ve objektiflikten uzaklaştığı için kaybetti...