'Günaydın Ragıp Zarakolu, nasılsın!'
1945'den 12 Mart 1971'e, oradan faili meçhul cinayetlere ve şimdi de cezaevinde tutuklu gazetecilere... Hasan Cemal köşesinden devletin bitmek bilmez hoyratlığımnı yazdı...
"Dünkü Taraf'ta bir makale.
İmza:
Ragıp Zarakolu,
Kandıra 2 No.lu F tipi cezaevi.
Ragıp Zarakolu, 1971'in 12 Mart askeri yönetimi sırasında
hayatının ilk gözaltını yaşadığı Sirkeci'deki eski İstanbul Emniyet
Müdürlüğü'nün bulunduğu Sansaryan Hanı'nı anlatıyor.
"Kapıda çift ay... Emniyet Amirliği'nin en gizemli, en korkulan
kapısı:
Siyasi Şube!
Bu kapıdan girerken, 'Vay be, gerçekten varmış böyle bir
yer' diyorum ürpererek.
Babamın öğretmen arkadaşı Hasan Basri Alp, 1945 yılında burada
ölmüş işkencede ve sonra 'Kaçarken damdan düştü' denilmiş.
Bu ölüm olayıyla ilgili ilk suç duyurusu, şanlı devletimizin ve ordumuzun 1 No.lu Sıkıyönetim Mahkemesi'ne yapılmış.
Tarih, 26.11.1945.
Suç duyurusunu yapan zat:
Sabahattin Ali.
Tam sekiz gün sonra da 'milliyetçi gençlik', Sabahattin Ali'nin
çıkardığı Yeni Dünya gazetesini, Tan gazetesiyle birlikte tarumar,
yerle bir edecekti.
Devletin 65 yıldır hâlâ yanıt vermediği işkence suç duyurusunda
büyük yazarımız Sabahattin Ali şöyle diyor:
'Huzurunuzda yargılanmakta olan bizler, birçok defalar İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde işkence ve hakaretlerden bahsettik. Türkiye Cumhuriyeti'nin İstanbul şehrinde Bastille Zindanı'nı bile gölgede bırakan bir Emniyet Müdürlüğü var.'
Evet, 1971 Temmuzu'nda benim ifademi de, kalın gözlüklü, zayıf, 1951 tutuklamalarında görev yapmış yaşlıca bir komiser aldı ve 'Kimler geçmedi ki elimizden' dedi.
Sene 2012.
Aylardan ocak.
Dün kar yağdı Kandıra Cezaevi'nde.
Ve ben yine geçmişe daldım.
"Sabahattin Ali'nin bugün hâlâ yanıtlanmamış dilekçesini
düşündüm."
Canını sıkma Ragıp Zarakolu.
İyi pazarlar!