Gülten Kışanak'ı dinlemek, dinleyebilmek...
Gülten Kışanak veya diğer BDP milletvekillerinin açıklamalarını kamuoyundan saklamak terör sorununu çözmez, hamasi duyguları körükler sadece.
ADNAN BERK OKAN
İnanç ve düşünce, sahiplerinin en az namusları kadar korumak istedikleri dğerlerdir.
Bir insanın inancını veya düşüncesini değiştirmek için çabaladığınızda ya salyongoz gibi kabuğunun içine çekilecetir ya da bir kaplan gibi saldırganlaşacaktır.
Her iki halde de yaptığı inancını/düşüncesini dış etkilere karşı korumaktır.
Ve...
Bu çerçeveden baktınızda öyle bazı gerçekler vardır ki; o gerçekleri duymak, görmek istemeseniz, faillerinden nefret de etseniz vardırlar...
Ve...
O acı gerçekleri görmek istemeyenler ileri koşmak yerine geri gidip düşündükçevar olmaya devam edeceklerdir...
Bizim ülkemizde halkımızın en az yüzde doksanı tarafından istenmeyen acı gerçeklerden biri "Terör" ve "terörö örgütün siyasi uzantıları arasında (gönül bağı olmasa bile) çıkar ortaklığı ilişkisi olduğu"dur...
Terör öyle büyük bir belâdır ki;
devletlerarası savaşın getirdiği, getireceği belâlara "rahmet" okutur...
Eğer bir genelkurmay başkanı olsam;
siyasetçilerden terör örgütünün devlet kurmasına izin vermelerini isterim...
Ki;
karşımda vurup kaçan bir sivri sinek değil, bir devlet, bir ordu bulup da savaşayım...
La Fontaine, öykülerinden birinde sineğin bir aslanı nasıl yere serdiğini anlatır...
Evet efendim; küçücük sineğin, dev gibi öküzleri bile bir kükremesiyle titreten; kurtları, çakalları bir pençede yere seren aslanı nasıl yendiğini anlatır...
Nasıl mı?..
Bazen burnunun içini, kimi zaman kulak derinliğini, çoğu kere de kuyruk altına gizlenip kıçını sokarak...
Aslan o küüçücük sinekten kurtulmak istedikçe kendi kendini pençeler, yorgun düşer ve yere serilir...
Ama, aslana karşı kazandığı zaferi gidip de bütün orman canlılarına duyurmak sevdasına düşünce sinek, kapar kendisini bir küçük örümcek...
Yani...
Terör kabulü acı ve hatta dev gibi ordusu, güçlü bir ekonomisi olan Türkiye'yi inciten bir gerçektir.
Buna rağmen BDP milletvekillerini görmezden gelmek, var olduklarını, halkın oylarıyla (kendilerini mecliste görmek istemeseler oy vermezlerdi) girdiklerini kabullenememek bizi ileri demokrasiye değil, dikta rejimine götürür.
Hâsılı;
BDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırmak, düşüncelerini açıklayabilecekleri platformları yerin altına gömmek terörü bütürecek çözümler değil...
Bırakalım dilediklerini söylesinler...
Bırakalım özgürlüklerini sonuna kadar kullansınlar...
Gülten Kışanak'ı konuk eden Neşe Düzel'i işte o nedenle "kazanan" ilân ettim...
Toprağa verilmeyen elektiriğin insan bedeniyle temas ettiği anda felç edeceğini bildiğim için Düzel'in bu milletvekillerinin elektriklerini almasını sevdim..
Ya dağdakiler mi?..
Onlarla da aslan gibi savaşmak yerine örümcek yöntemiyle yapalım mücadelemizi...
Bendeniz terörle mücadelenin sadece yasal düzenlemelerle olacağına inanmayanlardanım...
Eğer terör örgütü silah kullanıyorsa cevabını da mutlaka silahla alacaktır...
Yani...
"Silâhı önce devlet bıraksın" demek kabul edilebilir bir önerme değil...
Ama...
Yine bendeniz;
o sinekleri aslanlar gibi dövüşerek alt edebileceğimize de inanmıyorum...
adnanberkokan@gmail.com
İnanç ve düşünce, sahiplerinin en az namusları kadar korumak istedikleri dğerlerdir.
Bir insanın inancını veya düşüncesini değiştirmek için çabaladığınızda ya salyongoz gibi kabuğunun içine çekilecetir ya da bir kaplan gibi saldırganlaşacaktır.
Her iki halde de yaptığı inancını/düşüncesini dış etkilere karşı korumaktır.
Ve...
Bu çerçeveden baktınızda öyle bazı gerçekler vardır ki; o gerçekleri duymak, görmek istemeseniz, faillerinden nefret de etseniz vardırlar...
Ve...
O acı gerçekleri görmek istemeyenler ileri koşmak yerine geri gidip düşündükçevar olmaya devam edeceklerdir...
Bizim ülkemizde halkımızın en az yüzde doksanı tarafından istenmeyen acı gerçeklerden biri "Terör" ve "terörö örgütün siyasi uzantıları arasında (gönül bağı olmasa bile) çıkar ortaklığı ilişkisi olduğu"dur...
Terör öyle büyük bir belâdır ki;
devletlerarası savaşın getirdiği, getireceği belâlara "rahmet" okutur...
Eğer bir genelkurmay başkanı olsam;
siyasetçilerden terör örgütünün devlet kurmasına izin vermelerini isterim...
Ki;
karşımda vurup kaçan bir sivri sinek değil, bir devlet, bir ordu bulup da savaşayım...
La Fontaine, öykülerinden birinde sineğin bir aslanı nasıl yere serdiğini anlatır...
Evet efendim; küçücük sineğin, dev gibi öküzleri bile bir kükremesiyle titreten; kurtları, çakalları bir pençede yere seren aslanı nasıl yendiğini anlatır...
Nasıl mı?..
Bazen burnunun içini, kimi zaman kulak derinliğini, çoğu kere de kuyruk altına gizlenip kıçını sokarak...
Aslan o küüçücük sinekten kurtulmak istedikçe kendi kendini pençeler, yorgun düşer ve yere serilir...
Ama, aslana karşı kazandığı zaferi gidip de bütün orman canlılarına duyurmak sevdasına düşünce sinek, kapar kendisini bir küçük örümcek...
Yani...
Terör kabulü acı ve hatta dev gibi ordusu, güçlü bir ekonomisi olan Türkiye'yi inciten bir gerçektir.
Buna rağmen BDP milletvekillerini görmezden gelmek, var olduklarını, halkın oylarıyla (kendilerini mecliste görmek istemeseler oy vermezlerdi) girdiklerini kabullenememek bizi ileri demokrasiye değil, dikta rejimine götürür.
Hâsılı;
BDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırmak, düşüncelerini açıklayabilecekleri platformları yerin altına gömmek terörü bütürecek çözümler değil...
Bırakalım dilediklerini söylesinler...
Bırakalım özgürlüklerini sonuna kadar kullansınlar...
Gülten Kışanak'ı konuk eden Neşe Düzel'i işte o nedenle "kazanan" ilân ettim...
Toprağa verilmeyen elektiriğin insan bedeniyle temas ettiği anda felç edeceğini bildiğim için Düzel'in bu milletvekillerinin elektriklerini almasını sevdim..
Ya dağdakiler mi?..
Onlarla da aslan gibi savaşmak yerine örümcek yöntemiyle yapalım mücadelemizi...
Bendeniz terörle mücadelenin sadece yasal düzenlemelerle olacağına inanmayanlardanım...
Eğer terör örgütü silah kullanıyorsa cevabını da mutlaka silahla alacaktır...
Yani...
"Silâhı önce devlet bıraksın" demek kabul edilebilir bir önerme değil...
Ama...
Yine bendeniz;
o sinekleri aslanlar gibi dövüşerek alt edebileceğimize de inanmıyorum...
adnanberkokan@gmail.com