Gülriz Sururi bu kez 'pes artık' dedirtti!
Kürt sorununu AKP'nin başlattığını iddia ederek şaşırtan Gülriz Sururi, Atatürk'ün Nutuk'unun ise dünyaya inmiş son kitap olduğunu iddia ederek pes dedirtti.
GAZETECİLER.COM
Ünlü oyuncu Gülriz Sururi, t24 sitesine verdiği röportajla yine çok konuşulacak açıklamalar yaptı. AKP hükümetine sert eleştirel yapan Sururi, Atatürk ve Kürt sorunu temalı çıkışlarıyla çok şaşırttı.
Hazal Özvarış'ın sorularını yanıtlayan Sururi, sosyal medyada büyük tepki gören röportajında gündemdeki konuları yorumlarken muhafazakar siyaset geleneğine sert eleştiriler yaptı. Kürt sorununu AKP'nin başlattığını iddia ederek şaşırtan Sururi, Atatürk'ün Nutuk'unun ise dünyaya inmiş son kitap olduğunu iddia ederek pes dedirtti.
EMİNE VE TAYYİP ERDOĞAN CUMHURİYET ÇOCUĞU DEĞİLLER
- Bugün cumhuriyet kadını kategorisinde görmediğiniz kişiler var mı? Örneğin, Emine Erdoğan sizce bir Cumhuriyet kadını mı?
Bence değil. Cumhuriyet çocukları demediklerimi şöyle tarif edeyim; Kurtuluş Savaşı yaşadık ve bu savaşı kazandık. Ama bir kazananların yanında olanlar çıktı, bir de üzülenler, cumhuriyet geldi diye ağlayanlar, karalar bağlayanlar. Şimdi onların çocukları ve torunları var. Zannederim, Emine Hanım ve Erdoğan Bey bunların torunları. Bu nedenle onların cumhuriyet çocukları olduklarını kesinlikle kabul etmiyorum.
- Aynı topraklarda yetişenlere “Kurtuluş Savaşı’nın sonucundan memnun olmayanların torunları” diyerek sınıflandırmak ayrımcılık değil mi?
Ama ayrımcılığı her zaman onlar yaptılar. Ben böyle şeylerin farkında bile değildim ki.
- Ne zaman farkında oldunuz?
AKP iktidara geldiği zaman. Onun için, hep söylüyorum, maalesef Kurtuluş Savaşı tamamen kazanılmış, noktası konmuş bir olay değildir.
ATATÜRK'ÜN NUTUK'U DÜNYAYA İNMİŞ SON KİTAPTIR!
- Peki Atatürk bugün gelse 1920’lerdeki politikalarını aynen izler miydi, yoksa döneme göre değişikliğe gider miydi sizce?
Ben bu soruyu almamış olayım. Çünkü benim için Atatürk’ün “Nutuk”u dünyaya inmiş son kitaptır.
- Siz de kendi kutsalınızı mı yaratıyorsunuz?
Olabilir. Halkımızı daha iyi tanımaya başlayınca Atatürk’ün dehasının sandığımdan da daha yukarıda olduğunu gördüm.
TESETTÜRLÜ KADINLARA NİŞANTAŞI'NDAKİ KAFELERE OTURMALARI EMREDİLDİ
- Başı açık kadınlara “etek dediğin diz altı olmalıdır” gibi nasıl giyinmesini söyleyenlerin yaptıklarını siz de şimdi başörtülülere yapmış olmuyor musunuz?
Hayır. Bakın, insanlar hür iradeleriyle kapanabilir. Bunu kabul ediyorum. Ancak 10-12 yıl önce bunlar neredeydi? Sistematik olarak geldiler. Nişantaşı kafelerinde oturmaları emredildi, oralarda oturdular. En beklenmedik restoranlara, en beklenmedik kafelere, sinemalara, tiyatrolara her yere yayıldılar. Örtünmek çok kolaydır, giyinmek zor. Onları giydiremiyorsan sokarsın bir çarşafın içine, her açıdan susturursun, erkek karşısında da yok edersin.
AKP'DEN ÖNCE NE KÜRT SORUNUMUZ NE DE KIBRIZ SORUNUMUZ VARDI
Şöyle düşünüyorum; bu ülkede hiç sorunsuz yaşıyorduk. Tabii ki her zaman çok sorunlarımız vardı. Yüzyılların borçları vardı Türkiye’nin sırtında ama AKP iktidara gelmeden önce ne Kürt sorunumuz vardı gündemde, ne Kıbrıs sorunu, ne ekonomi sorunu, ne tesettür. Bir sürü şey yoktu. Ne ırkçılık hikâyesi, ne azınlıklarla uğraşmak. Kimse kimseye düşman değildi; komşularımızla da öyle. Bütün hudutlarımızda sulh ve sükun içinde yaşıyorduk.
- Herkesin o kadar sükunet içinde yaşamadığı da ortaya çıkmış olabilir mi? Saydığınız sorunların hiçbirinin başlangıç tarihi 2002 değil.
Her zaman sıkıntımız olmuştur, özellikle dış güçlerden. Bana kalırsa, 1950’lerde Amerika’yla bir gizli anlaşmalar hikâyesi başlamıştır. Bu Süleyman Demirel döneminde çok yüzeye çıkmıştır. Ama Amerika da bugünkü Amerika olmadığı için o zaman çok daha makul şekilde oluyordu bu işler. Kıbrıs’a Türk askerinin gönderilmesi, Mehmetçiklerin şehit edilmesinde tabii bizim de Rumlar, Türkler olarak yanlışlarımız söz konusudur. Mesela Şan Tiyatrosu’nun, AKM’nin yanışı… Tabii ki bunların altında bir sürü şeyler vardı; ama biz bunları görmezden geliyorduk. Kürt sorunu 50 yıldır, 100 yıldır var, ama aslında yoktu.
Röportajın tamamı için
Ünlü oyuncu Gülriz Sururi, t24 sitesine verdiği röportajla yine çok konuşulacak açıklamalar yaptı. AKP hükümetine sert eleştirel yapan Sururi, Atatürk ve Kürt sorunu temalı çıkışlarıyla çok şaşırttı.
Hazal Özvarış'ın sorularını yanıtlayan Sururi, sosyal medyada büyük tepki gören röportajında gündemdeki konuları yorumlarken muhafazakar siyaset geleneğine sert eleştiriler yaptı. Kürt sorununu AKP'nin başlattığını iddia ederek şaşırtan Sururi, Atatürk'ün Nutuk'unun ise dünyaya inmiş son kitap olduğunu iddia ederek pes dedirtti.
EMİNE VE TAYYİP ERDOĞAN CUMHURİYET ÇOCUĞU DEĞİLLER
- Bugün cumhuriyet kadını kategorisinde görmediğiniz kişiler var mı? Örneğin, Emine Erdoğan sizce bir Cumhuriyet kadını mı?
Bence değil. Cumhuriyet çocukları demediklerimi şöyle tarif edeyim; Kurtuluş Savaşı yaşadık ve bu savaşı kazandık. Ama bir kazananların yanında olanlar çıktı, bir de üzülenler, cumhuriyet geldi diye ağlayanlar, karalar bağlayanlar. Şimdi onların çocukları ve torunları var. Zannederim, Emine Hanım ve Erdoğan Bey bunların torunları. Bu nedenle onların cumhuriyet çocukları olduklarını kesinlikle kabul etmiyorum.
- Aynı topraklarda yetişenlere “Kurtuluş Savaşı’nın sonucundan memnun olmayanların torunları” diyerek sınıflandırmak ayrımcılık değil mi?
Ama ayrımcılığı her zaman onlar yaptılar. Ben böyle şeylerin farkında bile değildim ki.
- Ne zaman farkında oldunuz?
AKP iktidara geldiği zaman. Onun için, hep söylüyorum, maalesef Kurtuluş Savaşı tamamen kazanılmış, noktası konmuş bir olay değildir.
ATATÜRK'ÜN NUTUK'U DÜNYAYA İNMİŞ SON KİTAPTIR!
- Peki Atatürk bugün gelse 1920’lerdeki politikalarını aynen izler miydi, yoksa döneme göre değişikliğe gider miydi sizce?
Ben bu soruyu almamış olayım. Çünkü benim için Atatürk’ün “Nutuk”u dünyaya inmiş son kitaptır.
- Siz de kendi kutsalınızı mı yaratıyorsunuz?
Olabilir. Halkımızı daha iyi tanımaya başlayınca Atatürk’ün dehasının sandığımdan da daha yukarıda olduğunu gördüm.
TESETTÜRLÜ KADINLARA NİŞANTAŞI'NDAKİ KAFELERE OTURMALARI EMREDİLDİ
- Başı açık kadınlara “etek dediğin diz altı olmalıdır” gibi nasıl giyinmesini söyleyenlerin yaptıklarını siz de şimdi başörtülülere yapmış olmuyor musunuz?
Hayır. Bakın, insanlar hür iradeleriyle kapanabilir. Bunu kabul ediyorum. Ancak 10-12 yıl önce bunlar neredeydi? Sistematik olarak geldiler. Nişantaşı kafelerinde oturmaları emredildi, oralarda oturdular. En beklenmedik restoranlara, en beklenmedik kafelere, sinemalara, tiyatrolara her yere yayıldılar. Örtünmek çok kolaydır, giyinmek zor. Onları giydiremiyorsan sokarsın bir çarşafın içine, her açıdan susturursun, erkek karşısında da yok edersin.
AKP'DEN ÖNCE NE KÜRT SORUNUMUZ NE DE KIBRIZ SORUNUMUZ VARDI
Şöyle düşünüyorum; bu ülkede hiç sorunsuz yaşıyorduk. Tabii ki her zaman çok sorunlarımız vardı. Yüzyılların borçları vardı Türkiye’nin sırtında ama AKP iktidara gelmeden önce ne Kürt sorunumuz vardı gündemde, ne Kıbrıs sorunu, ne ekonomi sorunu, ne tesettür. Bir sürü şey yoktu. Ne ırkçılık hikâyesi, ne azınlıklarla uğraşmak. Kimse kimseye düşman değildi; komşularımızla da öyle. Bütün hudutlarımızda sulh ve sükun içinde yaşıyorduk.
- Herkesin o kadar sükunet içinde yaşamadığı da ortaya çıkmış olabilir mi? Saydığınız sorunların hiçbirinin başlangıç tarihi 2002 değil.
Her zaman sıkıntımız olmuştur, özellikle dış güçlerden. Bana kalırsa, 1950’lerde Amerika’yla bir gizli anlaşmalar hikâyesi başlamıştır. Bu Süleyman Demirel döneminde çok yüzeye çıkmıştır. Ama Amerika da bugünkü Amerika olmadığı için o zaman çok daha makul şekilde oluyordu bu işler. Kıbrıs’a Türk askerinin gönderilmesi, Mehmetçiklerin şehit edilmesinde tabii bizim de Rumlar, Türkler olarak yanlışlarımız söz konusudur. Mesela Şan Tiyatrosu’nun, AKM’nin yanışı… Tabii ki bunların altında bir sürü şeyler vardı; ama biz bunları görmezden geliyorduk. Kürt sorunu 50 yıldır, 100 yıldır var, ama aslında yoktu.
Röportajın tamamı için