Gülen 'İslam alimi' iken nasıl 'yalancı peygamber' oluverdi?

Ahmet Hakan “çok muhterem Hocaefendi, İslam âlimi” olan Gülen'e artık “yalancı peygamber” sıfatı layık görüldüğünü söyledi.

Başbakan Erdoğan'ın bir törende "Alim müsvetteleri" tabirini kullanması Gülen'i sürekli hedef göstermesi Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan'a İslam'daki tekfir tartışmasını hatırlattı.

Hükümetin "eli öpülesi insan" olarak tanımladğı Gülen'in şimdi "yalancı peygamber" ilan edildiğini söyleyen Hakan artık tekfir müessesinin çalıştığını söyledi.

“TEKFİR”, İslami terminolojide bir insana ya da bir gruba “Kâfir oldun, dinden çıktın, İslam’ı terk ettin” diye suçlamada bulunmaktır.

Birine “yalancı peygamber” imasında bulunmak, o kişiyi “tekfir” etmekten başka bir şey değildir. Hatta daha ağırdır.

Madem isim verilmeden de olsa, ima yollu da olsa “yalancı peygamber” suçlaması devreye sokuldu...O halde “tekfir” sürecinin de başlamış olduğunu söyleyebiliriz.

İslam tarihi, siyasal nedenlerle grupların birbirlerini “tekfir” ettiklerine dair sayısız örnekle doludur.

“Tekfir etmek”, çok kullanışlı bir silahtır.
Çünkü bilinir ki:
“Artık İslam dışısın” denilerek “tekfir” silahı çekildiği anda...
“İki Müslüman” arasında yürüyen tartışma, bir anda “Müslüman ile Kâfir” arasında
yürütülen kutlu bir mücadeleye dönüştürülmüş olur.
Bundan sonra iş, ahaliye dönüp “Safınızı seçin... Müslüman’dan yana mısınız,
Müslümanlığı bırakıp kâfir olandan yana mı?” demeye kalır.

“İktidar mücadelesi” dedikleri şey, işte böyle bir şeydir.
Kendisine “büyük hizmet insanı, gönül adamı” dedikleri adam, iktidarlarına çomak mı soktu?
İsterse 60 yıl alnını secdeden kaldırmamış olsun, anında “sahte veli” ilan edilir.

“İktidarı koruma ve kollama arzusu” dedikleri şey, işte böyle bir şeydir. 
Kendisinden “Allah razı olsun” diye söz ettikleri adam, iktidarlarını sarsacak işler mi
yaptı?
İsterse hayatı boyunca “ayetsiz, hadissiz” konuşmasın, anında “âlim müsveddesi”ilan edilir.

“İktidara bir fiske bile vurdurmamak için her şeyi göze almak” dedikleri şey, işte böyle bir şeydir.
Kendisinden sürekli “çok muhterem Hocaefendi, İslam âlimi” diye söz 
ettikleri adam, kendilerine hasım mı oldu?
İsterse İslami ölçülerden milim sapmasın, bir anda “yalancı peygamber” sıfatı layık
görülür.

“Tekfir” müessesi çalıştığı andan itibaren...
“Siz değil miydiniz bu adamın etrafında daha düne kadar, ‘hocam, hocam, eli öpülesi hocam, mübarek hocam’ diye dört dönen?” sorusuna da bir cevap geliştirilmiş olur.
Denilir ki:
“Ama o artık bizden değil... Ama o artık yalancı peygamber.”

İşte bu yüzden...
Tam da bu yüzden...
Bediüzzaman şöyle demiştir:
“Şeytanın ve siyasetin şerrinden Allah’a sığınırım.”

Ahmet Hakan yazıları 
İmamoğlu'nun diploması tartışması! Kemal Alemdaroğlu detayı Selvi yazdı Mansur Yavaş'ın arkasında kimler var Fatih Portakal 'kulağıma geleni aynen söylüyorum' deyip açıkladı Salih Tuna: Ne yapmalı Hilal Kaplan: Erdoğan, BM'de İsrail'i mahkum etti Melih Altınok: Affı kaldırın Cem Küçük'ten muhalif medyaya milyon dolarlık soru