Gülben - Erhan çifti için...

Foto muhabiri belli ki(!) hınzırca(!) yaklaşmış arkalarından ve basıvermiş işte o adını tam bilemediğim şeye…

Vallahi çok ayıp…

Taktınız kızcağıza…

Ha bire vuruyornuz…

Neymiş?..

Yeni kocasıyla Umre’ye gitmişmiş…

Ve…

Amacı tamamen “reklâm” yapmakmış…

Nereden anlaşılıyormuş?..

Yanlarında bir de “Foto Muhabiri” almışlarmış…

İyi de kızlar…

Çekilen fotoğraflarda ne Gülben’in yüzü görünüyor…

Ne de yeni kocası Erhan’ın…

Foto muhabiri belli ki(!) hınzırca(!) yaklaşmış arkalarından ve basıvermiş deklanşöre…

Görmediniz mi?..

Evet...

Haklısınız...

Ele ele tutuşmuş yürüyorlar...

Ama...

Arkaları dönük ayol…

Diyeceksiniz ki; “İkisini de yüzlerinin yarısına yakını görünüyor ve onlar oldukları anlaşılıyor…”

Hiç de bile öylece değil…

Hem öyle bile olsa ne olacak şekerim?..

O kadar büyük aşk yaşayan iki insan elbette birbirlerinin gözlerinin içine bakarak yürüyecekler…

Ne yani?..

Sırt sırta mı yürümeliydiler yani şekerim?..

Ay…

Ne fenasınız…

Hem…

En az Audrey Hepburn kadar masum…

Audrey Hepburn kadar zarif…

Ve…

Audrey Hepburn kadar ince...

Ve...

Beren Saat kadar ergen Gülben…

Yakında  “Kâbe’de aşk” ya da “Kâbe tatili” filmini çeksin de siz o zaman görürsünüz gününüzü…

Jön kim mi?..

Ayıp vallahi…

Elbette Erhan şekerim…

Kıvanç’a bin basar ayol…

Kara kara kaşlar…

Kara kara gözler…

Gülben’den başka kimseyi de gözü görmüyor vallıyi…

Ben de sizlere inadına bu büyük âşıkları alkışlamazsam; akşama sevgilisiz kaliym…

Çatlayın patlayın emi…

Not:

Bugünlük köşemi ünlü magazin yazarlarından Hediye Şelâle’ye bıraktım.

Lütfen beni anlayın(ız)…

ABO…