Gülay Göktürk kaybetti çünkü...

Göktürk, toplumun eleştiri hakkını ve itiraz etme gücünü hükümetin bekasına kurban eden tavrıyla kaybetti...

GAZETECİLER.COM
Habertürk ekranlarında Ece Üner'in sorularını yanıtlayan Bugün yazarı Gülay Göktürk, liberal yazarların son günlerde dile getirdiklerini beklendiği gibi bir sonraki aşamaya taşıdı. Göktürk, Hrant Dink davasındaki karara dönük tepkilerde hükümetin eleştirilmesini doğru bulmadığını söyledi, bu eleştirilerin 'derin devlete karşı verilen mücadeleyi zaafa uğrattığını' söyledi.

Merak ettik haliyle o zaman ne yapacağız? Tepki gösterip eleştirmeyecek miyiz? Hükümet zorda kalır diye susacak mıyız? Derin devletle verilen mücadalenin doğal bir bedeli olarak mı kabul edeceğiz olan biteni? Uludere'de yaşananları 'terörle mücadale zaafa uğramasın' diyerek aklamaya çalışan milliyetçi-şoven yazarlar ile Göktürk arasında nasıl bir fark olduğunu düşünmeliyiz şimdi?

Gülay Göktürk karara karşı gelişen tepkilerin hükümete yönelmesinden duyduğu rahatsızlığı uzun uzun anlatmasına karşın bu rahatsızlığın adalet duygusundan kaynaklandığı konusunda hiç ikna edici değildi. Davanın 5 yıllık seyrinde ne olup bittiğini bilen hemen herkes, siyasi iradenin davaya gereken sahiplenmeyi göstermediğini söylüyor. Onları duymasak bile Celallettin Cerrah ve Muammer Güler örneklerinde görüldüğü gibi ihmal ve sorumluluğu bulunan herkesin terfi aldığını nasıl görmezden geleceğiz? Derin devlete karşı verildiği iddia edilen kutsal mücadele için mi?

Bazen yaptığınız eleştirinin ucu gider hükümete dayanır, bazen de dayanmaz... Dink davasında çıkan kararda (eğer bir başka ülkeyi yönetmiyorsa) hükümetin de sorumluluğu vardır elbette. Bu sorumluluk üzerinden yapılacak her eleştiri zaten derinlerdeki o devleti hedef aldığı gibi ahlaki ve siyasi olarak da meşrudur. Ahlaki olmayan Gülay Göktürk'ün eleştirilerin önüne çektiği 'derin devlet' perdesidir.

Göktürk, toplumun eleştiri hakkını ve itiraz etme gücünü hükümetin bekasına kurban eden tavrıyla kaybetti...