Gözler kalbin aynasıdır...
Bu, “benim gerçeğim, senin gerçeğini döver” kavgasından başka bir şey değil…
Aslını sorarsanız biz gazeteciler ve yazarlar hepimiz “Gerçeği” arıyoruz…
Ne var ki aradığımız sadece “kendi gerçeğimiz”…
Başkalarının gerçeğiyle ya hiç ilgilenmiyoruz…
Ya da o gerçeklere dudak büküp, burun kıvırıyoruz…
Bakın çevrenize...
Sayamayacağınız kadar çok televizyon kanalı…
Sayamayacağınız kadar çok gazete…
Sayamayacağınız kadar çok kitap…
Ve uçsuz bucaksız bir internet ortamı…
Hepimiz gerçeği aramıyor muyuz?..
Gelin görün ki “Gerçek” hepimiz için farklı…
Örneğin; Aylin Duruoğlu’nun tutuklanma sebebini VATAN Gazetesi başka yazıyor…
Yenişafak daha başka…
Peki hangisi gerçek, gerçek?..
Haberi yapanlar bilmiyor ki kamuoyu bilsin…
Küçük Ceylân’ın paramparça olmuş vücudu için ağıt yazanların gerçekleri ile günahsız, suçsuz ve galiba “kadersiz” yavrunun terörist bir ailenin çocuğu olduğunu düşünen vicdanın (ya da vicdansızlığın) gerçeği ise bambaşka…
Hâsılı…
X TV kanalından öğrendiğimiz gerçekler, ertesi sabah bir ulusal gazetede kılık değiştirmiş olarak çıkıyor karşımıza…
Ve birden “gerçek, gerçek” kafamıza bir gürz gibi iniyor…
Bu, “benim gerçeğim, senin gerçeğini döver” kavgasından başka bir şey değil…
Gazeteciler, yazarlar; önlerine konan iki gerçekten; kendi çıkarlarına uygun olanı tercih ediyorlar; tatlı ya da meyve seçermiş gibi…
Kendime soruyorum:
Küçük, küçümencik Ceylân’ın “bir havan mermisi ile parçalanmış bedeni” hangi gerçeğin (ya da gerçek olmayan gerçeğin) ürünü?..
Soruyu sorarken bile birilerinin: “Sussss…. Vatan haini misin ne?.. Pis Kürtçü… Hükümet yalakası” diye haykırdıklarını duyar gibiyim…
Ve artık kesin kararımı veriyorum:
“Gerçek” dediğimiz şey bizim kim olduğumuzu, çıkarlarımızı, vicdanımızı (ya da vicdansızlığımızı) ifade eden bir tercihten ibaret…
Dostlarımızı işte o gerçeğe göre seçiyor; o gerçeğe göre savaş çığlıkları atıyor, o gerçeklere göre nice günahsız yavrunun nahif bedenlerini paramparça ediyoruz…
Allah’a olan inancımızı bile işte o kendi gerçeklerimize göre şekillendirmiyor muyuz?..
Neden?..
İnsanız biz…
Pardon, önce Türk, sonra insanız…
Ya da Önce Türk, sonra milliyetçi ve en sonunda da insanız biz…
Peki bu kimin gerçeği?...
Adnan Berk Okan