Gözde Kansu - Hüseyin Çelik ve demokrasi anlayışımız...

Başını örten kızlarımızı üniversitelerde dersliğe kabul etmeyen, yasaklayan diktacı profesörlerin despotizmiyle eş tutuldu…

ADNAN BERK OKAN

 

Çoook çok uzun yıllardır başı örtülü (türbanlı) biri için “hiç beğenmedim; karafatma böceği gibi, çok kötü görünüyor” diyerek çokça “hakaret” ama özünde “görüş” bildirme amaçlı söylemler “inançlara ve özel hayata müdahale” olarak algılandı…

Yani; “özgür bir düşüncenin ifade edilmesi” gibi sıradan bir hak; “özel hayatın engellenmesi, özel hayata karışma, araya girme, ‘bu ne ya?.. Böyle giyinemezsin” demek olarak algılandı…

Başını örten kızlarımızı üniversitelerde dersliğe kabul etmeyen, yasaklayan diktacı profesörlerin despotizmiyle eş tutuldu…

Ve halen de öyle algılanıyor…

Ak Parti’nin iktidar olduğu günden bu yana ise çok şey değişti…


İlle de son zamanlarda...

Eskinin tam tersi oluyor…

Bir dönemler kılık ve kıyafetleri nedeniyle eleştirilenler şimdi kendileri gibi giyinmeyenleri tenkit ediyorlar…

Aralarında, kendilerine göre “açık/saçık/dekolte” giyinen kadınlar için “iğrenç… …spu gibi… Sokağa, (Sahneye) çıplak çıksaydın bari“ diyenlerin sayısı azımsanmayacak kadar çok…

Bu defa da bu tarz eleştirilere maruz kalanlar özel hayatlarına müdahale edildiğini savunuyorlar…

Oysa ne başı örtülü kadınları “estetik” bulmayanların söylemi fiili bir müdahaledir…

Ne de açık/dekolte giyinenleri kendi pencerelerinden “estetik” bulmayan görüşleri cebir ve şiddet içeren bir müdahale yöntemidir…


Gözde ayıp mı etti?..

Gözde
'nin kıyafeti konusunda Hüseyin Çelik gibi düşünmüyorum...
atv tematik bir kanal olmadığı gibi sabah prorgramları da Kuran kırat edilerek başlamıyor...
Yani, bir kitle ve eğlence kanalı atv...
Sunucuların bu tarz giyimlerinden daha doğal bir şey düşünemiyorum...
Yani...
Bana göre Gözde son derecede çekici ve güzel giyinmişti...
Ama dedim ya...
Bu görüş farkıdır...
Ne benim Gözde'nin kıyafetini çok beğenmem özel hayata müdahaledir ne de Çelik'in beğenmeyişi müdahaledir...
İkimizin ki de "görüş bildirmek"tir...

 

Birilerinin, kıyafetleri kendilerine benzemeyen, yazın sıcağında pardösü giyen, saçlarının tamamını örten kadınlar için “hiç beğenmedim; karafatma böceği gibi, çok kötü görünüyor” deyişi nasıl ki “hakaret” içerse de özünde “görüş” bildirmekse…


Bugün...

(Meselâ) Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in atv sunucusu Gözde Kansu için "Dün bir kanaldaki, yarışma programında sunucu öyle bir kıyafet gitmiş ki olmaz bu yani. Kimseye karıştığımız yok ama çok aşırı. Dünyada da kabul edilemez” deyişi de görüş bildirmek ve hatta ifade özgürlüğüdür…

Ama…   

Daha önce Hüseyin Çelik ve çevresi başörtülü/türbanlı kadınlarımız için görüş bildirenleri nasıl “dinsiz, imansız, özel hayat müdahalecisi” olarak tanımladılarsa…

Bugün de Hüseyin Çelik ve çevresi sekuler/laik kadın giyimi için görüş bildirip "Dün bir kanaldaki, yarışma programında sunucu öyle bir kıyafet gitmiş ki olmaz bu yani. Kimseye karıştığımız yok ama çok aşırı. Dünyada da kabul edilemez” dediklerinde özel hayata müdahale etmiş olmakla suçlanıyorlar…

Yani…

Taraflar demokratik zihniyetten uzak oldukları; eleştirileri hoşgörüyle karşılamak yerine ”özel hayatına müdahale” olarak algıladıkları için bir türlü aynı noktada buluşamıyorlar…

Bir türlü zihniyet değişikliği yaşayamıyorlar…

Bir türlü “cebir ve şiddet ile müdahale” etmekle “eleştirel gözle görüş bildirme”nin aynı şey olmadığını kabul edemiyorlar…

 

Sevgili seküler, laik dostlar!..

Hüseyin Çelik’e neden saldırdığınızı ben anlayamadım…

Hatta anlamsız buldum…

Pek fazla “püriten” geldi bana…

Haaaa…

Biliyorum…

Siyasal iktidara karşı önyargılısınız…

Diken üstünde oturuyorsunuz…


Bize ne?..

atv 
yönetimi Gözde Kansu’nun işine son vermiş…

Verir verir, kime ne?..

Bunu Hüseyin Çelik’in söylemiyle irtibatlandırmak hem Çelik’e ve hem de atv yönetimine haksızlıktır…

Evet…

Hadi Özışık’ın da dediği gibi; Çeliko açıklamasıyla atv yönetimini zor durumda bırakmıştır…

Ama…

atv gibi güçlü ve güvenilir bir kurumun dedikodudan korkup karar değiştirmeyecek kadar kendine güveni olan arkadaşlar tarafından yönetildiğine inanmak istiyorum…

Aksi; sadece atv değil bütün bir medyamız adına “utanç” vericidir…

Ve haliyle Çelik’in yaptığı açıklamadan hareketle özel hayatınıza, giyiminize, kuşamınıza, yaşamınıza müdahale edileceğinden korktunuz…

Ama bu korkunuz yersiz…

 

Benim canım dostlarım;

“Müdahale” bir görüşe, bir düşünceye, bir ifade biçimine, bir yaşam tarzına, bir giyim biçimine cebir ve şiddet uygulayarak “engel olmak”tır…

Müdahale; bir kadının ya da erkeğin toplumun genel ahlâk kurallarına aykırı olmamak şartıyla dilediği şekilde giyinme özgürlüğünün, kamu alanına girişinin yasaklanması, cebren engellenmesidir…

Bu çerçeveden bakarsanız (Ki bakmalısınız) Hüseyin Çelik’in söyleminde müdahale değil, görüş bildirme vardır…

 Yani…

Hüseyin Çelik’e ateş etmeden önce lütfen, söylediklerini bir kere daha okuyun…

Ya da dinleyin…

Sonra düşünün, ölçün, biçin, tartın…

Zira (Ve bence) Çelik’in sözleri müdahale değil...

Ne yapmış Çelik?..

atv yönetimini arayıp; “kovun şu kadını!” mı demiş?..

Programın yarıda kesilmesi için emir mi vermiş?..

Yoooo…

Görüş bildirmiş…

Bildiremez mi?..

Bir siyasetçi (iktidar ya da muhalefet partili,)bir program ve programa katılanların giyimleri hakkında görüş belirtemez mi?..

Elbette belirtir…

 

Peki…



Hüseyin Çelik’
in yanlışı yok mu?..

Var tabii…

Ne mi?..

Görüşlerini açıklarken isim vermemesi…

İşte bu çok yakışıksız…

İsim vermemek sonradan, “ben onu demek istememiştim” demek gibi bir şeydir ve Çelik gibi açık sözlü bir siyasetçiye asla yakışmaz…

Hüseyin Çelik “Gözde Kansu isimli Hanımefendinin kıyafetini beğenmedim. Tahrik edici buldum, Yakışıksızdı” dedikten sonra; “ama hanımefendinin özel hayatıdır, tercihidir, hiçbirimiz o tercihe müdahale hakkına sahip değiliz, benimkisi sadece bir kişisel görüş beyanıdır” diyerek tamamlasaydı doğrusunu yapmış olurdu…

Böyle yapmaması özür gerektirir mi?..

Hayır, gerektirmez…

Bir siyasetçi her açıklamasından sonra böylesi geniş açılama yapmak zorunda değildir…

Asıl olan halkımızın artık “görüş bildirme, ifade özgürlüğü” ile “cebir ve şiddet kullanarak özel hayata ve tercihlere müdahale” arasındaki keskin farkı anlayabilmesidir…

 

Son söz:

Hüseyin Çelik’e yapılan laik/seküler medya saldırılarının insafla, izanla, demokratlıkla hiç ilgisi yoktur…

Hüseyin Çelik’e saldıranlar yarın bir gün türban konusunda kişisel görüşlerini açıkladıklarında karşı tarafın hücumuna uğrayınca, bugün yazdıklarımda ne kadar haklı olduğu daha iyi anlayacaklardır…