Geylerden büyük destek…
"Son araştırmalar eşcinselliğin genetik olmayıp, fetüsün gelişme sürecinde hormonal yapılanmalarına bağlı olarak ortaya çıktığını kanıtladı."
GAZETECİLER.COM
Merhum Tekin Aral'ın kızı
Ayşe Aral’a geylerden büyük destek ve şükran mektupları gelmiş ama
kimisi sirkatin söylemiş…
Şöyle diyor biri:
"Son araştırmalar eşcinselliğin
genetik olmayıp, fetüsün gelişme sürecinde hormonal yapılanmalarına
bağlı olarak ortaya çıktığını kanıtladı."
İyi ya işte...
Demek ki eşcinsellik, bir
hastalık...
O halde her hastalık gibi onun da
tedavisi mümkün...
Bize göre, bir hastalığın tedavi
imkânı varken o imkânın kullanılmaması sadece dinen günah değil,
çağdaş hukuk kurallarına göre de suçtur...
Neyse…
Bakın mektuplarda neler
var:
En iyi arkadaşım bir
gay
“Eşcinsel, travesti, insan…”
isimli yazıma yine çok sayıda e-posta geldi. Bir kısmını yayımlayıp
yorumu da sizlere bırakıyorum..
Pazartesi günü neşeli bir yazıyla
haftaya başlayacağız…
………………..
Sn. Aral, 18 kasım 2009 tarihli
yazınızı okudum. İsmim Arzu, transseksüelim (erkektim kadın oldum)
ve lezbiyenim. Mimarım, heykeltıraşım. Brüksel Kraliyet Güzel
Sanatlar Akademisi mezunuyum. Master ve doktoram var. Önce
yazınızdaki inanılmaz bazı yanlışlara dikkatinizi çekmek istiyorum.
Öncelikle cinsel tercih lafını kaldırın ve yerine cinsel kimlik
deyin. İkincisi, ''Benim, ailemden birinin ya da evladımın değişik
bir cinsel seçimde bulunmamış olması sadece bir şans.'' diye
yazmışsınız. Bu cümleniz ayrımcılığın ta kendisi. Lütfen
söylemlerinizde heteroseksüel erkek egemen söylemleri kullanmayın.
Şans sözcüğünü kullanmakla en başından eşcinselliği, travesti ve
transseksüelliği bir normal dışı cinsel kimlik biçimi olarak
algıladığınızı ortaya koyuyorsunuz. Normal denilen heteroseksüel
cinsiyet kavramı, sadece üremeye yönelik Yahudi-Hıristiyan ahlak
metodolojisinin yarattığı bir kavramdır. Çoğunluğun belli bir
cinsel kimliğe sahip olması azınlığın normal dışı olarak
değerlendirilmesini haklı kılamaz. Bu nedenle ''şans'' sözcüğünü
kullanmış olmanız gerçekten bir talihsizliktir. Daha en başından
sizinle özdeşleşmeyen cinsel kimlikleri dışlamış oluyorsunuz ki bu
tamamen sübjektif bir değerlendirme olup, çok ayrımcı bir ifade
tarzını ortaya koyuyor. “Son yıllarda yapılan araştırmalar
eşcinselliğin yüksek oranla genetiğe bağlı olduğunu ortaya
koymakta.” demişsiniz. Sizi bu konuda kimin bilgilendirdiğini
bilemiyorum ama tümüyle yanlış olan bir araştırmalar ya da
magazinsel bilgiler dizisinden söz ediyorsunuz sanırım. Son
araştırmalar eşcinselliğin genetik olmayıp, fetüsün gelişme
sürecinde hormonal yapılanmalarına bağlı olarak ortaya çıktığını
kanıtladı
Diğer bir çok yan etken de söz
konusu. Eğer dilerseniz size bu konuda çok yetkin yazar,
araştırmacı ve akademik çalışma adı verebilirim. Ayrıca böyle
karmaşık bir konuya girmeden önce Simone de Beauvoir'dan Michel
Foucot'ya Judith Buttler'a kadar çok geniş bir yazar, akademisyen,
dilbilim uzmanı ve felsefeciyi okumak gerekir. Yazınızın geri kalan
bölümlerindeki çoğu söyleminize katılıyorum. Ama şunu asla
unutmamak gerekir ki, eşcinselliği, “Madem bizim yaşam hakkımız
var, Allah yarattığına göre onların da olmalı” gibi basit bir
söylem düzeyinde ele almak yerinde, insanlar ister rahatsız
olsunlar, ister kabullenmesinler, bir yaşam hakkı, cinsel ve
toplumsal kimliğini açıklamak ve ifade etmek hakkı, eşit yurttaş
olmak hakkı, demokratik tanınma hakkı ve azınlıkların haklarının
korunmasının gerçek demokrasinin gereği olduğu gerçeği
bağlamlarında ele almak gerekir. Sa ygılar ve
sevgilerimle.
Arzu A.
……………………………………
Sevgili Ayşe
Aral,
Bugünkü yazınızı yine severek
okudum ve en yakın arkadaşı eşcinsel biri olarak da hemen yazmak
istedim. İş yerindeki en yakın arkadaşım eşcinsel ve gerçekten en
iyi dostum. Birçok arkadaşım var hemen her kesimden ama bir şey
olduğunda ilk arayacağım kişilerin en üstünde o gelir. Dostlarımı,
arkadaşlarımı lise yıllarımdan beridir hiçbir zaman cinsel
tercihlerine göre seçmedim, seçilmez de bence. İnsan arkadaşları
ile sadece özel hayatlarını cinsel yaşamlarını mı paylaşır ki
yargılar. Bu çevrenizdeki herkesi sizin gibi, sizin tercihlerinize
göre yaşamasını istemekle aynı şey değil midir. Eşcinsel, travesti
vs denince insanların aklında hep kadın gibi giyinen, kırıtan
erkekler var oysa kendi içlerinde o kadar çok anlamadıkları
eşcinsel var ki.. Ben diyorum ki herkes istediği gibi giyinsin,
istediği gibi yaşasın (yapabildiği ölçüde). Yargılayan insanların
da çocuklar ı var ne olacağını bilebilirler mi? İnsan karısının ya
da kocasının, senelerce evlilikten sonra aslında kendi cinslerine
ilgi duyduklarını ya da duyabileceklerini önceden tahmin
edebilirler mi. Bazıları şirkette ya da sosyal ortamlarında
gizlenmek için evlenmek zorunda kalıyorlar. Bunun doğuda zorla
evlendirilmekten ne farkı var.
Yargılarken kendimizi o yere
koyarak yargılamayı öğrendiğimiz gün, insanları oldukları gibi
sadece arkadaşlıkları, dostlukları için sevdiğimiz gün bu
tartışmalara da girme gereği duymayacağız diye
düşünüyorum.
Sevgiyle kalın.
Cansu E.
……………………….
[page_end]
Eğer Türkiye'de her işsiz fuhuş
yapsaydı fuhuş patlaması olurdu! Evet! Peki heteroseksüellere göre
"penisinden / vajinasından memnun olmayıp 'dönmüş' insanımsılar’a,
iş veren var mı Türkiye'de? Bana doktor bir travesti, avukat
travesti ya da tezgahtar travesti gösterebilir misiniz?
Gösteremezsiniz! Bu yüzden korkular eşliğinde en yakınımızdan bile
saklıyoruz gay kimliğimizi.
Evet saklanmak zorunda
kalmamalıyız ama bunu siz, Ayşe Arman vs. gibi bir avuç insandan
başka kimse önemsemiyor emin olun. Evet Türkiye'de eşcinsellik suç
değil ama yasal da değil. Ne yazık bize! Hepimizin kaçış yolu
yurtdışı, yerse... :)
İlginiz için tüm eşcinsel
arkadaşlarım ve kendim adına teşekkür ederim.
Allah muhafaza!
Zeki G.
……………………..
Ayşe hanım,
Öncelikle şunu belirteyim, bu
tartışmada sizinle ayni fikirdeyim.
Cinsel tercih farklılığının
göz veya saç rengi farklılığı kadar normal algılanacağı bir dünya
düşlüyorum. Özellikle genetik bilimindeki gelişmelerin, bu konuyu
dünya üzerindeki gelmiş geçmiş bir çok tabudan biri olarak tarihe
gömeceğine inancım sonsuz. Ama ne yazık ki ne dünyanın hiç bir
yerinde, ne de benim güzel ülkemde, bu konu, sosyal haklar ve insan
hakları açısından halen çözümlenememiş bir konu.
Dünyanın bir çok ülkesinde,
evlat edinme haklarını bırakın, evlilikleri dahi yasal değil;
yaşamları bir çok anlamda bir çok insandan daha zor. Aslında sosyal
hayatta karşılaştıkları zorluklar açısından, engellilerle benzer
bir durumda olduklarını düşünüyorum. 'Farklı' olanı toplum
dışına itme psikolojisi insanlığın genel bir ayıbı. Cinsel tercih
de bu genellemeden nasibini alıyor.
Dikkat çekilmesi gereken bir
konu, emeğinize sağlık...
Gokcen.C.
…………………….
Sayın Aral,
Travestilerin ve transseksüellerin
fuhuş yapma konusu ile ilgili yardımcı olma adına ben de bir kaç
söz söylemek isterim.
Sizin de belirttiğiniz gibi
kimse bu zor şartlar altında fuhuş yapmak istemez. Bu konunun bir
yönü, ancak asıl can alıcı olan ve travestileri fuhuş yapma
konusunda seçeneksiz bırakan zorunluluklar da var. Bu insanlar
çarşıdan ekmek almıyor, cinsel dönüşüm yaşıyor. Bir kere bu iyi
anlaşılsın. Bunun da son derece pahalı bir süreci var. Sürekli
hormon tedavisi, tüyler için lazer epilasyon, yüzle ilgili çeşitli
estetik operasyonlar ve nihayet transseksüel ameliyat. Taktir
edersiniz ki bunlar çok pahalı işlemler. Ülkemizde bunlar sosyal
sigorta kapsamı dışında, ki olsa ne yazar, zaten tt bireyler
kimliklerinden dolayı ya işten atılıyor ya da iş bulamıyor. Bu
madalyonun bir yüzü. Dahası, büyük şehirlerde bu insan kenar
mahallede oturamaz. Mecburen merkezi semtlerde ev tutuyorlar ve
oralarda hem evler pahalı hem de onlara daha da pahalı
veriliyor.
Bugün travesti ve
transseksüellerin etrafında dönen fuhuş ülkemizdeki genel fuhuş
çarkının belki binde biri bile değildir. Ama nedense sadece bu
insanlar -belki görünür oldukları için- göze batmaktalar. Yine de
keşke bütün şartlar tt lerin istediği şekilde olsaydı da hiç kimse
fuhuş yapmasaydı. Ama üzücü olsa da bu şartlar devam ettiği sürece
onların da başka seçenekleri yok.
Deniz. D.
Kaos GL yazarı
[page_end]
……………………
Selam
Gecen hafta da size bir email
göndermiştim okul arkadaşım ile ilgili çok nazikçe hemen cevap
göndermiştiniz. ;)
York'ta yaşıyorum (UK- New York
değil yani :). Demiryolları signalling mühendislik firmasında
çalışıyorum. Ofisimizde daha önce ismi Graham (erkek) olan ve son
altı yıldır Grace (kadın) olarak yaşayan bir system engineer
var.. 20 sene evli kalmış çocuklarını babası olarak yasamış. Sonra
ayrılmış eşinden bi süre bekarlıktan sonra(büyük ihtimalle gay*
hayattan sonra) Tayland'a gidip operasyon olmuş.. İşin en
garip kısmı, orada ayni kendisi gibi operasyonlu daha önce
Christopher(erkek) sonradan Christine(kadın) olan birisiyle tanışıp
tekrar York'a dönmüş.. Şimdi kendisi Christine ile beraber yaşıyor.
Grace geniş omuzlu, hafif kalın sesli 55 yaşında ama fit bir
kadın. Ben ilk başladığımda farkını bilmiyordum sağ olsun bana ilk
günümde inanılmaz yardım etti.. Bense hiç bir şey fark etmeden onu
çok sevdim. Sonra ofisteki diğerlerinin bana açıklamaya çalışmaları
üzerine "aaa yaa oldum.. :)
Maalesef biraz bossy bi tip
olduğundan, sesi çok yüksek telefonda olduğunda rahatsız edici
olduğundan ve belki de değişikliği yüzünden özellikle erkekler
tarafından çok arkadaşça yaklaşılmıyor Grace'e... Arkasından bi
dolu şakalar.. Benimle çok samimi çünkü ben onu seviyorum. O da
bana yakın hissediyor ama asla bildiğimi bilmiyor.. Ya da söz
konusu değil öyle bir muhabbet. Eskisinden konuşurken "when I was a
little girl" diyor... Herhalde öyle inandığından..
İngiltere’de böyle yaşayan çok
insan var. Hatta biraz da komik bi olay; bizim firmanın diğer
branchinda iş toplantısından bi gün önce kadın olup da ertesi gün
toplantıya erkek kıyafetiyle gelip “Bundan sonra bana Brenda değil
Benjamin demenizi rica ediyorum” deyince toplantıya devam etmek
mümkün olamamış.. Brenda bu yaz ameliyatını oldu.. Hatta operasyon
detaylarını ofiste isteyene anlatmış...
Yani açıkçası, bilmiyorum eğer bu
insanlar interview'e geldiklerinde tercih edilebilirler miydi...
Çok bilmiyorum işverenin genel tavrını böyle şeylerde. Ama Grace
and Ben zaten bu firmada çalışıyordu ve en ufak bi tepki
discrimination olarak nitelendirileceği için ve bu kişiler
haklarını çok iyi bildikleri için kimsenin en ufak bi imaya dahi
hakkı yok.. Aslında zor yaşadıkları öyle kabullenilmeye çalışmak.
Grace inanılmaz confident işini bilen bi kişi ama içinde neler
yaşıyor onu bilmek zor. Grace'in partneri Christine ile Christmas
partide tanıştık.. Grace kadın olarak inandırıcı ama Christine'nin
yanına kimse oturmak istemedi ben oturdum...
Türkiye’deki son durumlarını
bilmiyorum bu konuda ama kabullenilmeleri burada bile çok kolay
değil.. Devlet tarafından iş yerlerinin personel departmanları
tarafından uygulamak zorunda olan haklar olmasa daha zor olurdu
onlar için.. Türkiye’de böyle kimselerin fuhşa itilmediğini iddia
eden kişiler acaba deneyebilirler miydi bir ofis ortamında kadın
kılığında bir erkek ya da erkek kılığında bir kadın olarak
çalışmayı... Bırakın işe alınmayı.. Öyle bir baskı, tepki ya da
garip bakışlara maruz kalmayı açıkçası ben göze
alamazdım...
sevgiler Hale
……………..
Ayşe Hanım,
18 Kasım 2009 tarihinde yazdığınız
yazıya itafen benim de söylemek istediklerim var. Ben biseksüel bir
bayanım. 23 yaşımdayım. Birçok ortama girdim, birçok insan gördüm,
tanıdım, dertleştim. Travestilerin de eşcinsellerin de işi
gerçekten Türkiye sınırları içinde zor. Yurt dışında da yaşayan
biri olarak bunu kolaylıkla söyleyebilirim. Eşcinselliğin hastalık
olmadığını ve psikologlara gidip düzeltilebilecek bir rahatsızlık
olmadığını savunanlardanım. Düşünsenize ataerkil bir millettesiniz,
ailenin erkek çocuğusunuz ama yanlış bir bedendesiniz. E bu çocuk
ne yapsın? Hissettiği gibi yaşayacak elbette. Zorla biriyle
evlendirilse değişecek mi, erkekliği geri mi gelecek? HAYIR! Ya da
bir kızın diğer bir kıza ilgi duyması, onu beğenmesi, ona
baktığında tek tek güzellikler bulabilmesi, bu duygusallığın
artmasıyla ona do kunabilmek istemesi... Bu kıza da ailesinden
devamlı erkek arkadaşın neden yok, ne zaman evlenip çoluk çocuğa
karışacaksın gibi baskılar olması bu kızı değiştirecek mi? Bu da
kocaman bir HAYIR! Zaten bir yaşa geldiğinde hep çevreye senin evli
olmaman, evlendikten sonra ne zaman çocuk yapacaksınız baskıları
yapmasını hiç anlamamışımdır... Sanki hepsinin derdi bitti bir tek
sizin evlenip barklanmanız kaldı!
Eşcinseller bana göre kendi
bedenlerinden mutlu olup (istisnalar var) hemcinsine ilgi duyan
insanlardır. Travestiler ise kendilerini kadın olarak görmek
isteyen ama işlev olarak hem erkek hem kadın olmayı tercih etmiş
insanlardır. Benim bir travesti arkadaşım vardı. Kendisi bazı
operasyonlardan geçmiş ve baktığınızda harika güzelliğe sahip bir
kadın görüyorsunuz. Geçimini maalesef fuhuştan sağlıyor ve çok da
iyi para kazanıyor. Bir sohbetimizde ben ona neden erkeklik
organını kestirmiyorsun dedim. O da gelen müşterilerinin bundan
hoşlandıklarından söz etti. Anlayacağınız gelen adamların
görüntüsüne aldanmamak gerekiyor. O adamlarında bastırdığı, yaşamak
isteyip de yaşayamadığı fanteziler var.
Buna ilave olarak benim bir
düşüncem daha var. Her heteroseksüelin içinde biraz lezbiyenlik
veya biraz gaylik var diye düşünüyorum. Buna yaşadığım ve gördüğüm
bazı şeylerden örnek vererek açıklayacağım. Kız kıza olan gruplarda
bulunduğumda, kızlar hep birbirlerinin orasını burasını mıncıklar,
devamlı bir öpme ve sarılma isteği, hep bi temas halindelerdir. Ama
yüzlerine deseniz ki sende biraz lezbiyenlik taraf görüyorum, hiç
heyecanlanıyor musun bir kıza dokunduğunda gibi şeyler
söylediğinizde ' ay deli misin be ben erkeklerden hoşlanıyorum, hiç
öyle bir isteğim de yok' derler. Ancak eşcinsellik konusu
geçtiğinde de pür dikkat dinlerler. Garip gelir onlara ama garip
geldiği kadar da kendilerinden bir şeyler bulduklarından
kendilerini sorgulamaya başlarlar ve kolay kolay da dışa
vuramazlar. Çünkü bastırılmış duygu lardır bunlar. Açıklanması
güçtür. Bu tür kızsal yaklaşmalar ta ilkokuldan başlar, bazen ana
okuluna kadar da inebiliyor. Diyeceksiniz ki çocuk daha bilmiyor ki
ne yaptığını. Ama kendini keşfetmeye başlıyor. Ya açığa çıkıyor ya
da bi yerlerde kıstırılmış olarak kalıyor. Ama illaki bir yerden
çıkıyor o bastırılmışlık. Erkek ortamlarında da mesela soyunma
odalarında birbirlerini incelemeleri ya da erkeklerin toplaşıp
mastürbasyon yapması... Bunları sapıklık olarak adlandıracak birçok
insan var ama o sapıklık diye adlandıranlar aslında bunları yapan
ve yaşayanlar. Kendilerini kendilerine açıklayamayan
insanlardır.
Ayşe Hanım, size çok teşekkür
ediyorum böyle konuları köşenize koyduğunuz ve tartışmaya açtığınız
için. İyi çalışmalar.
HANDE E.
[page_end]
……………………….
Sayın Ayşe Aral yazılarınızı
zevkle okuyorum.
Konunuza gelince ben bu tür cinsel
tercih konularına hiç de olumlu bakmıyorum. Oğlu insanın da
bakmadığını biliyorum ama onları öyle kabul etmek modernlik gibi
gösterildiği için “mış gibi” davranılıyor kanısındayım.
Medyada gördüğümüz tercihlerinden dolayı kendini hanfendi ya da
beyefendi rolü yapanlar saygınmış gibi davranılsa da için için
dalga geçildiğini tahmin ediyorum. O insanların bir zavallı
olduğunu düşünüyorum. Genlere bağlı olduğunu da düşünmediğim gibi
olsa olsa genetiği değiştirilmiş olanlar olarak görüyorum. Görünce
de utansınlar diye gözlerinin içine bakıyorum. Rahatsız olduklarını
görünce seviniyorum. Çünkü kötü örnekler. O yüzdende ya çok ortada
görünmüyorlar ya da gece ortaya çıkıyorlar hepsi. Acilen ünlüsü
ünsüzü tedavi olmalılar, zira ölünce nasıl toprağa gireceklerini
bilseler hemen iyileşirler bence bunlar. Tamamen benim düşüncelerim
kimseye şirin görünme gayreti içinde olmadığım için gayet rahat
yazdım. Sevgiyle ve başarıyla kalın
Nurgün K.
…………………………..
Ayşe Hanım,
İyi günler. Size bu yazıyı NY'dan
yazıyorum. Yazdıklarınıza genelde katılıyorum. Yanlız bir konuda
Türkiye'deki insanların büyük çoğunluğu yanılgı içindeler. O
yanılgı da eşcinselliğin bir "Tercih" olduğu yönünde. Siz de
yazınızda bunu söylemiş ve ardından eşcinselliğin (son yıllardaki
araştırmalara göre demişsiniz) yüksek oranla genetiğe bağlı
olduğunu belirtmişsiniz. Bu aslında sizin yazınız içerisinde de bir
çelişki oluşturuyor.
Bu konuda çok tecrübeli bir kişi
olarak (15 yıllık çok güzel aynı-cins birlikteliğim var) size
söyleyebileceğim şey şu: Eşcinsellik bir tercih değildir nasıl
hetorosexuellik bir tercih değilse. Ancak "Tercih": Hayatı
olduğunuz gibi mi yaşamak yoksa olmanız gerektiği gibi yaşamaktır.
Yani closetin dışında mı yaşamak ("openly gay" olarak) ya da
closetin içinde kalıp toplumun baskısına boyun eğip dışarıdan
bakılınca "straight", içeri de ise büyük çelişkiler yaşayan "gay"
hayatı mı yaşamak. İşte tercih budur. Aslında bu bizim toplumumuzda
"dilemma" kelimesinin en güzel örneklerinden biridir. Diğer bir
deyişle "Yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal". Yani iki
seçenek de baş ağrıtıcı cinsten. Normal olanı olduğun gibi yaşamak
ve ne kendine ne de çevrendekilere yalan söylemek. Fakat, bu konuda
dürüst olmak yani "openly gay" olarak yaşayabilmek Türk toplumunda
çok z or.
Yazınızda şöyle belirtmişsiniz
"Dünyanın her yerinde eşcinseller ve travestiler diğer insanlarla
aynı haklara sahipken, bizde niye farklı?". Bu doğru bir gözlemleme
değil. Sadece bir elin parmakları kadar sayılı ülkede eşcinseller
evlenebiliyor mesela. Yani kanun önünde eşit değiller. Bunun en
güzel örneği kendini "Dünyanın en adil demokrasisi" sanan ABD.
Burada evlenmeyi bırakın (bir kaç eyalet hariç) kanun önünde
birlikteliğinizin hiç bir hükmü yok. Mesela, eğer bir Amerikan
vatandaşı karşı cinsten yabancı birisiyle evlenirse yabancıya
ABD'de oturma izni hemen veriliyor. Fakat ayni cins beraberlikler
için bu mümkün değil. Diğer bir örnek de Amerikan Silahlı
Kuvvetleri’nin (Don't Ask Don't Tell) politikası, yani onlar sana
sormayacaklar ve sen de gay olduğunu söylemeyeceksi n. Eğer
söylersen rütbene, verdiğin yıllara bakılmaksızın çıkartılırsın
ordudan. Tabii ki, çok iyi kanunlar da var, örneğin birisini sexual
yaşamı (sexual orientation)'dan dolayı dövmek/öldürmek "Nefret
suçu" (Hate crime) kapsamına giriyor ki o da suçun normal cezasının
katlanarak artmasını sağlıyor. Ya da, NY'da mesela, eşcinsel bir
çift el-ele dolaşabilir ve hetoralar gibi öpüşebilir. Ama, aynı
şeyin Texas'da ya da Oklohoma'da yapılabilmesi
imkansız.
Sonuç olarak, eşcinsellerin
hakları çok az sayıdaki ülkelerde (İspanya, Hollanda, Belçika,
Kanada, vs.) tam anlamıyla hetorolarinkine eşit. Daha doğrusu bir
ayırım söz konusu değil. Diğer bir deyişle anayasada belirtilen
haklar "insan" olarak herkese eşit olarak sağlanıyor.
Bu konuyu köşenize getirdiğiniz
için çok teşekkürler.
Size başarılı, mutluluk ve
sağlıklı günler diliyorum,
Zeki H.
[page_end]
……………..
Sayın Ayşe Hanım,
8 yıldır Kanada'da yaşıyorum. İlk
geldiğimde eşcinselleri biraz yadırgamıştım; başımı çevirdiğim her
yerde görür hale gelmiştim. Burada herkes o kadar rahat ki, devlet
dairelerinde bile çalışabiliyorlar. Demek istediğim, burada kimse
kimseye, "O straight, bu gay, şu lesbian" demiyor. Eski müdürüm
bayan, Kanada Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nda çalışıyor.
Evlenmiş, ve 2 çocuk doğurup boşanmış. Sonra başka bir bayanla aynı
eve taşınıp, hayatının geri kalanını lesbian olarak geçirmeye karar
vermiş, çocukları da onlarla yaşıyor. Daha önceki müdürüm erkek,
Kanada Milli Eğitim Bakanlığı'nda çalışıyor. Evliymiş, boşanmış; ya
sonradan tercihini değiştirmiş, ya da o da bir zamanlar baskı
altında kalmış; şimdi erkek arkadaşı ile yaşıyor.
Dediğim gibi, başta yadırgamıştım.
Ama şimdi, onların da insan olduğunu, cinsel tercihlerinin aslında
bir hastalık olmadığını anlayacak kadar ufkum
genişledi.
Ufkumu genişletemediğim ve
genişletemeyeceğim kısım ise...
Eşcinsellerin evlenmesi bazı
ülkelerde yasallaştırıldı.. Evlensinler, ya da evlenmeden aynı evde
yaşasınlar, burası beni ilgilendirmez. Benim karşı çıktığım nokta,
bu insanların çocuk yetiştirmeleri. Yanlış yetiştirecekler,
demiyorum. Ama böyle ailelerde yetişen çocukların, diğer
çocuklardan farklı olacağını düşünüyorum. Bu çocuklar, eşlerden
hangisine anne, hangisine baba diyecek? Yoksa ikisine de anne/baba
mı diyecek? Arkadaşlarından görüp/duyup, sorular soracak, örneğin
lesbian bir çifte "Anne benim babam nerede?" Cevaplarını bu küçük
çocuklara nasıl verecekler? "Senin baban yok evladım." "Senin 2
tane annen var." "Birimize baba diyebilirsin." Okulda, çekirdek
ailenin en az 3 kişiden (anne, baba ve çocuk) oluştuğu öğretiliyor.
Sonra evde, bir aile olduklarını bu çocuklara nasıl açıklayacaklar?
Haydi açıkladılar diyelim, bu çocuklar nasıl yetişecekler? Onların
tercihleri nasıl olacak? Ve ne kadar sağlıklı olacak?
D.G..
………………………
Selamlar Sayın Aral
Eşcinsellerle ilgili yazınızı
okudum. 2 sene öncesine kadar asla derdim, onları Lut kavminin
günahkar kalıntıları olarak görürdüm. Ama ne zaman ki onlarla (gay,
biseksüel kadın ve erkekler) tanıştım insan gibi insan olduklarını
anladım. İnsan önyargılarıyla gezmemeli hep. Onları arada tatile
gönderip dinlenmelerini sağlamalı. Fetişist camiasından (ben de bir
fetişistim) çok sevdiğim ve saygı duyduğum kişiler var. Dediğim
gibi hepsi saygın insanlar. Öyle basında gördüğümüz gibi
falçatalarıyla dolaşmıyorlar. Zaten dolaşanlar da kendilerini
korumak için. Aslında önyargıların nedeni empati eksikliğinden
kaynaklanıyor. Onları da yaratıcı öyle yaratmış. Onları kabul
etmeyip reddedersek tanrıyı reddederiz bence. Çünkü o, onları öyle
yarattı...
İnanın her gün görüşüp konuştuğum
insanların gay olduklarını, crossdresser (karşı cins gibi
giyinenler), biseksüel olduklarını, köle (mazoşist) olduklarını
unutuyorum. Kendim gibi görüyorum. Onları hiç yadırgamıyorum onları
özüme kattım. Onlar ben ben, onlar oldum...
Heteroseksüelim ve gay bir
ilişkiye hazır değilim şu an (pasif olarak isteyenler oluyor).
İtiraf ediyorum onları çok ama çokk seviyorum ama gay olmaktan,
biseksüel olmaktan da o kadar çok korkuyorum. Nedenini bilmiyorum.
(Unvanımın başında daha doğrusu alnımda "ibne" yazılır diye
paranoyakça bir korkuya kapılıyorum aslında)
Dilerim demek istediklerimi iyi
ifade edebilmişimdir. Parantez aralarına sıkıştırdım duygularımı
ama neyse duygularımı Türkçeleştiremiyorum artık anlayıverin
gari:)
Sevgi ve
saygılarımla...
Weber.