Gerçek İslâm bu mu yani?...

“Gerçek İslâm bu değil” diyenlerle, mealen “Gerçek İslâm bu kardeşim… Oh olsun… Öldürülenler kaşındılar ve belâlarını buldular” diyenler....

ADNAN BERK OKAN

Belki bu defa kırıp dökmeden yazarım…

İnşallah şikâyet eden çıkmaz da okuyucu keyfine varır…

Efendim…

Paris Katliamını kınayan ama “gerçek İslâm bu değil” diyerek katillerin “Müslüman” olduklarının kabulünden yola çıkıp, “gerçek İslâm bu değil” diye züğürt tesellisi yapanlar da var…

Sayıları da hiç az değil…

Oysa “Bunlar Müslüman değil” deseler çok daha doğru söylemiş olacaklar ama nedense diğerini tercih ediyorlar:

“Gerçek İslâm bu değil” demeyi…

Madem "gerçek İslâm bu değil" demekte bu kadar ısrarlılar, keşke gerçek İslâm'ın nasıl bir şey olduğunu da anlatsalar...

Bir de; “Gerçek İslâm bu kardeşim… Oh olsun… Öldürülenler kaşındılar ve belâlarını buldular... Teröre davetiye çıkardılar, cevabını aldılar” mealinde yazanlar var…

Bunlar genellikle Akit, Milli Gazete ve Yeni Şafak’ta kümelenmişler…

İlginçtir…

“Gerçek İslâm bu değil” diyenlerle, mealen “Gerçek İslâm bu kardeşim… Oh olsun… Öldürülenler kaşındılar ve belâlarını buldular” diyenler daha düne kadar (Ve hatta halen) Atatürk Türkiye'sine has seküler İslâm için de "gerçek İslâm bu değil" diyerek "aynı fikirde" olanlar…

Bugün fikir ayrılığı yaşıyorlar...

Şimdi bunların bir bölümü kendi İslamları için de "gerçek İslâm bu değil" diyor…

Diğer bir bölümü ise çok daha samimi…

Onlar mealen, “Gerçek İslâm bu kardeşim… Oh olsun… Öldürülenler kaşındılar ve belâlarını buldular... Teröre davetiye çıkardılar, cevabını aldılar diyorlar alenen…

Yani…

Paris katliamını yapan…

Ya da Suriye’de, Irak’ta kafa kesen

Öldürdüğü Müslüman’ın karısını kendisine zorla “Cariye” yapan…

Öldürdüğü bir başka Müslüman’ın kalbini söküp yiyenler “Gerçek Müslüman”

 

Vay anasını yahu…

Eğer bu doğruysa yandık…

Bizler…

Yani…

Atatürk Türkiye’sinin seküler Müslümanlarının da “Katli vacip”…

Yani…

“Gerçek Müslümanlar”  yakında bizim gibi seküler Müslüman’ları da keser, kalplerimizi elleriyle çıkarıp yerlerse kimse şaşırmasın…

Bırrrrrr…..

Yazarken ürperdim vallahi…

 

 

Biliyorsunuz…

Mustafa Kemal Atatürk Türkiye’sinin “Seküler İslâmı”, yolsuzluk ve rüşveti hırsızlıkla eşdeğer tutuyor “Suç” olarak tanımlıyordu…

Oysa Yeni Türkiye’nin akıl hocalarından ilâhiyat profesörü Hayrettin Karaman’a göre, Yolsuzluk yapıp rüşvet alanlara “Hırsız” demek büyük “Günah”…

Yani şaşırıyor insan…

Atatürk Türkiye’si mi doğru?..

Yeni Türkiye mi?..

Belli ki mevcut iktidara ve destekçisi medyaya göre “Yeni Türkiye Doğru”…

Yani…

Yolsuzluk yapıp rüşvet alanlara “Hırsız” demek büyük “Günah”…

Diyanet İşleri Başkanlığı emriyle okutulan bir Cuma hutbesinde ise şöyle buyruldu:

 “Tedbirde aşırılık Allah’a güveni sarsar…”


Eh yani…

Genç ve yalnız yaşayan bir kadının başına bir şey gelmesin diye dış kapıyı çelik kasa yaptırıp iki de zorlu kilit taktırması aşırı tedbir olduğuna göre günah…

Öyle ya…

O kadar tedbir de hani “Allah’a güvensizlik” yani…

Ya da…

Muhtemel bir IŞİD saldırısında zavallı(!) potansiyel katil veya tecavüzcüyü yorarak günaha girmek…

Hâsılı…

Gerçek Müslüman olmak isteyen bundan sonra aşırı tedbir almayacak…

Oyunu yolsuzluk yapıp rüşvet alanlar için kullanacak…

Onlara asla “Hırsız” demeyecek…

Derse ne olur?..

Günah olur…

Yarın ahret gününde dili ensesinden çıkar…

Arkasından gelen Yeni Türkiyeliler de o dili ayakları altına alıp çiğnerler…

adnanberkokan@gmail.com