Genlerinde 'Değişim' olmayan Başyazar!..
Yani bir insanın hiç değişmeden 80 sene geçirebilmiş olması ne muhteşem(!) bir şey...
ADNAN BERK OKAN - YORUMUN
YORUMU
Bir sabah bir bakmışsınız güneş Batıdan doğmuş...
Çiçekler böcek, böcekler çiçek olmuş...
Karalar denize, denizler karaya dönüşmüş...
Bizler de kara olan denizlere göçmüş ve aklımızın almayacağı değişiklikler geçirmişiz...
Birkaç kişi hariç: Oktay Ekşi ve muadilleri...
Yani bir insanın (Bay Ekşi'nin) 80 senelik ömrünü hiç fikir değiştirmeden geçirebilmiş olması ne muhteşem(!) şey...
Neden bu girişi yaptığımı arz edeceğim efendim...
Başbakan Erdoğan, Wall Street Journal’dan (WSJ)bir meslektaşımız ile söyleşi yapmış...
Elin gazetecisi Yiğit Bulut olmadığı için "yağlı, ballı, yorumlu sual" tevcih edeceğine, en ters soruları sormuş...
Başbakan da aslanlar gibi hiç eveleyip gevelemeden vermiş cevaplarını...
Ve hepsi de "makul" cevaplar...
Bilirsiniz...
Ben Başbakan'ımızı pek sevmem...
Hatta "hiç" sevmem...
Çünkü siyaset etme ve yöneticilik anlayışlarımız arasında dağlar kadar fark var...
Kabadır...
Sokak kabadayısı gibi yürür...
Yüzü güldüğünde gözlerinin içinde zerrece duygu göremezsiniz...
Gözlerinizin içine bakarak doğru olmayan şeyler anlatır...
Sizi "keriz" yerine koyar...
"Biz Selimiye Kışlasından da Metris'ten de geçtik" der meselâ...
Dinleyen de 12 Eylül 1980 döneminde oralarda hapis yattığını falan zanneder...
Oysa asla böyle bir şey olmamıştır...
Adam gibi biri çıksa karşısına ve "hangi yılın hangi aylarında Selimiye ve Metris'te yattınız?.. Neyle suçlanıyordunuz?" diye sorsa, "yani önlerinden geçmiştim" diye cevap vereceğinden emimim ama adam yok ki bu soruyu sorsun...
Ben de haliyle böyle yanıltıcı bilgiler veren birini sevmem, sevemem...
Daha doğrusu, cibilliyetsizden korkmam, samimiyetsizden korktuğum kadar...
Ama...
Başbakan'ın "Demokrasi araçtır" sözünü oldum olası desteklerim...
Amaç (hedef) olursa demokrasi, yerleşti mi "yol" da biter...
Bu ülkede demokrasi amaç olduğu için defalarca "yol bitti" dedi ya asker ağalar...
Neymiş...
Erdoğan, AB konusunda fikir değiştirmişmiş...
İyi ya işte Oktay Bey...
Fikir olarak seninle aynı çizgiye gelmiş...
Daha ne istiyorsun arkadaş?..
Sen değil miydin bir zamanlar Erdoğan'ı "AB karşıtı" diye eleştiren...
Şimdi "AB yandaşı" oldu diye sevineceğine niçin adama "çamur" atıyorsun?..
Hâsılı...
Bu medyada; Oktay Ekşi ve muadilleri (Emin Çölaşan'lar, Tufan Türenç'ler, Mustafa Mutlu'lar, Ruhat Mengi'ler, Cengiz Çandar'lar, Mehmet Kamış'lar, Engin Ardıç'lar, Emre Aköz'ler ve diğerleri) olduğu sürece sınıflar arası diyalog ve barış asla sağlanamaz...
Çünkü bu kafaların içindeki örümcekler beyni sarmış...
Haliyle düşünceleri hiç değişmiyor...
Sevmedikleri birini eleştirmek için mutlaka bir bahane buluyorlar...
Zagor bu durumlarda ne diyordu hatırlayın:
"Hay bin kunduz!.."
adnanberkokan@gmail.com
Bir sabah bir bakmışsınız güneş Batıdan doğmuş...
Çiçekler böcek, böcekler çiçek olmuş...
Karalar denize, denizler karaya dönüşmüş...
Bizler de kara olan denizlere göçmüş ve aklımızın almayacağı değişiklikler geçirmişiz...
Birkaç kişi hariç: Oktay Ekşi ve muadilleri...
Yani bir insanın (Bay Ekşi'nin) 80 senelik ömrünü hiç fikir değiştirmeden geçirebilmiş olması ne muhteşem(!) şey...
Neden bu girişi yaptığımı arz edeceğim efendim...
Başbakan Erdoğan, Wall Street Journal’dan (WSJ)bir meslektaşımız ile söyleşi yapmış...
Elin gazetecisi Yiğit Bulut olmadığı için "yağlı, ballı, yorumlu sual" tevcih edeceğine, en ters soruları sormuş...
Başbakan da aslanlar gibi hiç eveleyip gevelemeden vermiş cevaplarını...
Ve hepsi de "makul" cevaplar...
Bilirsiniz...
Oktay Ekşi'nin yazısını |
Ben Başbakan'ımızı pek sevmem...
Hatta "hiç" sevmem...
Çünkü siyaset etme ve yöneticilik anlayışlarımız arasında dağlar kadar fark var...
Kabadır...
Sokak kabadayısı gibi yürür...
Yüzü güldüğünde gözlerinin içinde zerrece duygu göremezsiniz...
Gözlerinizin içine bakarak doğru olmayan şeyler anlatır...
Sizi "keriz" yerine koyar...
"Biz Selimiye Kışlasından da Metris'ten de geçtik" der meselâ...
Dinleyen de 12 Eylül 1980 döneminde oralarda hapis yattığını falan zanneder...
Oysa asla böyle bir şey olmamıştır...
Adam gibi biri çıksa karşısına ve "hangi yılın hangi aylarında Selimiye ve Metris'te yattınız?.. Neyle suçlanıyordunuz?" diye sorsa, "yani önlerinden geçmiştim" diye cevap vereceğinden emimim ama adam yok ki bu soruyu sorsun...
Ben de haliyle böyle yanıltıcı bilgiler veren birini sevmem, sevemem...
Daha doğrusu, cibilliyetsizden korkmam, samimiyetsizden korktuğum kadar...
Ama...
Başbakan'ın "Demokrasi araçtır" sözünü oldum olası desteklerim...
Amaç (hedef) olursa demokrasi, yerleşti mi "yol" da biter...
Bu ülkede demokrasi amaç olduğu için defalarca "yol bitti" dedi ya asker ağalar...
Neymiş...
Erdoğan, AB konusunda fikir değiştirmişmiş...
İyi ya işte Oktay Bey...
Fikir olarak seninle aynı çizgiye gelmiş...
Daha ne istiyorsun arkadaş?..
Sen değil miydin bir zamanlar Erdoğan'ı "AB karşıtı" diye eleştiren...
Şimdi "AB yandaşı" oldu diye sevineceğine niçin adama "çamur" atıyorsun?..
Hâsılı...
Bu medyada; Oktay Ekşi ve muadilleri (Emin Çölaşan'lar, Tufan Türenç'ler, Mustafa Mutlu'lar, Ruhat Mengi'ler, Cengiz Çandar'lar, Mehmet Kamış'lar, Engin Ardıç'lar, Emre Aköz'ler ve diğerleri) olduğu sürece sınıflar arası diyalog ve barış asla sağlanamaz...
Çünkü bu kafaların içindeki örümcekler beyni sarmış...
Haliyle düşünceleri hiç değişmiyor...
Sevmedikleri birini eleştirmek için mutlaka bir bahane buluyorlar...
Zagor bu durumlarda ne diyordu hatırlayın:
"Hay bin kunduz!.."
adnanberkokan@gmail.com