Gazetelerin 'askeri kaynaklar' haberleri ne kadar güvenilir?
Hürriyet Gazetesi Okur Temsilcisi Faruk Bildirici, Genelkurmay'ın bile isyan ettiği "askeri kaynaklar" haberlerini anlattı.
GAZETECİLER.COM - Sabah gazetesinin "Ankara'daki askeri kaynaklar"a dayandırarak 19 Haziran'da "PYD DAEŞ'ten daha tehlikeli" diyerek attığı başlığı değerlendiren Hürriyet Gazetesi Okur Temsilcisi Faruk Bildirici, "Eminim bu haber, bütün komuta kademesi ile konuşularak yazılmamıştır. Ama haber, TSK'nın kurumsal olarak 'PYD'nin daha tehlikeli olduğu' görüşünü taşıdığı iddiasındaydı. Bir-iki kişinin bakışını bütün Genelkurmay'ın görüşü gibi yazarak okuru yanıltmaya hakkımız olabilir mi?" diye sordu.
Hürriyet'te Bildirici imzasıyla "Askeri kaynak nedir?" başlığıyla yayımlanan yazı şöyle:
"Askeri kaynak" haberleri, AKP iktidarının ilk
yıllarında azalmıştı. Suriye'deki gelişmelerle birlikte yeniden
arttı. Hem de öyle arttı ki, sonunda Genelkurmay bile isyan etti bu
haberlere.
Genelkurmay Başkanlığı'ndan 6 Temmuz'da yapılan açıklamada,
"askeri kaynaklara atıf yapılan haber ve yorumlara itibar
edilmemesi" istendi. Açıklamanın nedeni, Hürriyet de dahil
olmak üzere birçok medya kuruluşunda çıkan "sınır
birliklerinin komutanları ile komando tugay komutanlarının
Genelkurmay Karargâhı'nda toplantıya çağrıldığı"
haberleriydi.
Aslında kaynağı açıklanmayan haberler, Türkiye medyasının geçmişi
hayli eskilere uzanan derin bir problemi. Ekonomiden siyasete,
magazinden spora kadar hemen her alanda etik kurallara uyulmadan
yazılan bu tür haberler gazeteciliğin güvenilirliğine, itibarına
zarar veriyor.
O nedenle bu hafta "kaynağın kimliği gizli tutulan
haberler"in araştırılması, yazımı ve sunumu ile ilgili
kurallara dikkat çekmek istiyorum. Bir gazeteci, kimliğini
açıklamadığı bir kaynağa dayanarak haber yazacaksa, öncelikle o
kişiyle ilgili güven sorununu aşmış olmalı. Kaynağın, doğru bilgiye
sahip olduğundan ve kendisini yanıltmayacağından kuşkusu
kalmamalı.
New York Times'ın idari editörü Joe Lelyveld,
bu tarz çalışmalarda muhabir ve editörlerin öncelikli olarak iki
soruya yanıt vermelerini öneriyor:
1. Kimliği açıklanmayan kaynağın olay hakkındaki
bilgisi ne kadar doğrudan?
2. Kaynağın yanlış yönlendirme, olayı olduğundan
önemli göstermek ya da etkisini değiştirebilecek gerçekleri
saklamak için nedenleri var mı?
Bence bu sorulara tatmin edici yanıtlar almak da yetmez. Kaynağın
verdiği bilgiyi mümkün olduğunca kontrol etmek, araştırmak, analiz
etmek de gerek.
Ayrıca kaynağı korumak adına bile olsa hiçbir gerekçe okura yanlış
bilgi verilmesine mazeret sayılamaz. Örneğin bir siyasetçi ile
konuşup, söylediklerini "yakın çevresi" diye
yazmak ya da bir dava dosyasını sanık avukatlarından alıp,
savcılıktan alınmış gibi yazmak haberi gölgeler.
"İstihbarat kaynakları" ya da "Ankara
kulisleri" demek de kaynağın adresini belirsizleştirmekten
başka bir anlam taşımaz. Halbuki okur, ismi açıklanmayan kaynağın
sadece konumunu değil, o bilgilerle ilişkisini ve gazeteciye
aktarmasının nedenini de bilmeli. Ancak bu verilerin yerli
yerinde olması halinde haberi doğru değerlendirebilir.
Bir de asla yapılmaması gerekenler var. Nasıl her bilgi haber
olmazsa, gazeteci olarak ne kadar güvenirsek güvenelim, gizli
kaynakların her söylediği de haber olmaz, olmamalı. Newhouse
gazetelerinin Washington editörü Deborah Howell,
tam da bu noktaya işaret ediyor: "Bir kimsenin düşüncesini
aktarmak için, asla kimliği açıklanmayan kaynaklar
kullanmayın."
Son derece yerinde bir kural bu. Bilgi ve demeci ayırmak gerek.
Bilgi, kaynağın kimliği açıklanmadan da kendi başına haber değeri
taşır.
Ama bir kaynağın düşünceleri, ancak adıyla birlikte anlam kazanır. Eğer adını vermediğimiz bir kişinin demecini yazarsak, birincisi, o kişinin düşüncesini kaynak gösterdiğimiz kurumun tamamına mal etmiş oluruz. Bu kuruma haksızlık. İkincisi, o kişi söylediklerinin sorumluluğunu almamış, gazeteciyi kullanmış olur. Gazeteciliğe de haksızlık.
Bir örnek üzerinden anlatayım. Sabah gazetesi, 19
Haziran'da "PYD, DAEŞ'ten daha tehlikeli" manşetiyle çıktı.
Kaynağın adı gizliydi, "Ankara'daki askeri kaynaklar" demekle
yetinilmişti.
Eminim bu haber, bütün komuta kademesi ile konuşularak
yazılmamıştır.
Ama haber, TSK'nın kurumsal olarak "PYD'nin daha tehlikeli olduğu"
görüşünü taşıdığı iddiasındaydı. Bir-iki kişinin bakışını bütün
Genelkurmay'ın görüşü gibi yazarak okuru yanıltmaya hakkımız
olabilir mi? Haber, kurgu ile gerçeğin sınırlarında
gezinmemeli, ayakları yere basmalı...