'Gazeteler dergilerin kanını emdi'
Radikal'deki köşesi kapatıldıktan bir süre sonra medya dünyasına kendi isteği ile veda eden Prof. Dr. Haluk Şahin MediaCat'in Ekim sayısına konuştu.
Banu Öğüt'ün röportajından bazı başlıklar şöyle:
- Uzun bir dönem Nokta dergisinin genel yayın yönetmenliğini üstlendiniz. Nokta dergisi zamanında haber dergiciliği ne kadar yaygındı?
- Türkiye'de bir haber dergiciliği geleneği vardı diyebilirim. Time, Newsweek dergilerini temsil eden türden; haftanın haberlerini bazı ufak renk katkılarıyla yeniden kolay okunur bir biçimde yazarak, yeni görsel malzemeyle sunan yayınları kastediyorum. Le Point Fransa'da, The Economist İngiltere'de, Der Spiegel Almanya'da olmak üzere dünyanın başka ülkelerine baktığınız zaman Time'la başlamış bu modelin çok tuttuğunu ve aktif olduğunu görebilirsiniz. Türkiye'de 1950'li yıllarda Metin Toker, Akis dergisiyle bu geleneği Türkiye'ye getirdi ve çok da başarılı oldu. Akis'in çıktığı dönemlerde Time dergisi modelinde Devir isimli bir haftalık haber dergisi çıkmaktaydı.
1970'li yıllarda Yankı dergisi haftalık haber dergisi alanını dolduruyordu. 1980'li yıllarda biz Nokta'yı çıkarmaya karar verdiğimizde Yankı bizim tek rakibimizdi. Dönemi hatırlatmak gerekirse askeri darbenin etkileri hala sürüyor, dergiler pat diye kapatılabiliyor, insanlar fikirlerini ifade etmekte zorluk çekiyorlardı.
- Günümüzde Türkiye'de ekol sayılabilecek bir dergi neden yok?
- Çünkü ekol olabilecek dergiler kurumlaşamadılar. Türkiye'de özellikle haber dergilerinin ama diğer dergilerin de palazlanamamasının, gelişememesinin nedeni gazetelerdir. Gazeteler, dergilerin gelişmesine set çekmişlerdir, ket vurmuşlardır. 1980'li yıllarda haftalık haber dergisi formülünü başarıya ulaştırmaya çalıştığımız zamanlarda Hürriyet gazetesi Pazar günleri okurlarına vermek üzere bir haftalık dergi çıkardı 8. Gün diye. Dediler ki böyle bir müşteri ve Pazar var, biz de bunu gazete kadrolarımızla yaparız. Siz parayla satıyorsunuz dergiyi, onlar bedava dağıtıyorlar. Siz pazartesi çıkarıyorsunuz onlar Pazar günü veriyorlar. Sonra da özellikle büyük medya grupları, ne zaman bir yerde başarılı bir dergicilik atağı olsa, onun kendi gazetelerinin bir parçası olması için elinden gelen her şeyi yaptı. Mesela vatka veren kadın dergileri satmaya başlamışsa diğer gazeteler kısa zamanda vatka veren dergiler çıkarmaya başladılar, birçok alanda karşımıza çıktı böyle durumlar. O yüzden gazeteler kendi çıkarttıkları dergilerin dahi palazlanmasına izin vermediler, gizli gizli onları sabote ettiler, dergi ilanlarını küçültüyorlardı veya dergi haberini alıp doğru dürüst kullanmıyorlardı. Bu yüzden de gazeteler çok uzun dönemler Türkiye'de dergilerin kanlarını emmişlerdir, vampirlik yapmışlardır.
- Tablet dergilerin artmaya başladığı bir dönemdeyiz. Dergilerin dijital alana taşınması yayıncılık hayatında ne değiştirecek?
- İstikbal dijitaldedir. İnsanlık bugün Gutenberg'in matbaayı icat ettikten sonraki elli veya yüzyılda yaşanan büyük dönüşümü beş on yıl içinde yaşıyor. Her şey değişiyor. Dijital düşünmemiz lazım. Bunu söyleyen ben 20'nci yüzyıl insanıyım. Ben bir kalem efendisiyim. Kağıtları, kitapları, mürekkepleri çok severim. Ama bir iletişim hocası olarak yeni teknolojiyi takiple kendimi yükümlü hissediyorum çünkü benim yanımda okuyan çocuklar sabahleyin hayata Cumhuriyet gazetesini okuyarak başlamıyorlar. Öyle olmasını ne kadar temenni edersem edeyim onlar hayata başka şeylere bakarak başlıyorlar. Yazılı gazetenin son yirmi otuz yılına girdiği kanaatindeyim. Dijital dergilerde o kadar çok şey parmaklarınızın ucunda ki... Çok yakında katlayıp cebimize koyduğumuz tabletler çıkacaktır. Çok parlak bir dönemin başlangıcındayız. Tabletler o kadar geliştirilecek ki kağıtlaşacaklar artık. Ama ben kağıdın kokusunu severim, herhalde onu da bir şekilde vereceklerdir.
Röportajın tamamını bulabilirsiniz.