Gazetecilik hastane kapısında resmi açıklama beklemeye inmiş!
Sabah yazarı Hıncal Uluç, Beşiktaş'taki hain saldırının ardından medyanın tavrını ve getirilen yayın yasağını yerin dibine soktu...
Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç, "Yayınlayacak şeyi olmayanlara ne yasağı" diye sordu ve medyanın içine düştüğü durumu sert bir dille eeştirirken, RTÜK'ün getirdiği yayın yasağına da farklı bir açıdan eleştiri getirdi.
"Yahu memlekette Ohal var.. Yayın yasağı gerekiyorsa o
koyar.. O zaman da kanallar sıkıysa uygulamasınlar görelim.." diyen
Hıncal Uluç, "RTÜK'ün kararı göstermelik. Laf ola
torba dola.. Dostlar alışverişte görsün.. Gördü dostlar.. RTÜK'ü
hiç kimsenin zerre umursamadığını.." ifadelerini
kullandı.
Haber kanallarının o geceki yayın anlayışını de sert bir dille eleştiren Hıncal Uluç şöyle dedi:
"Gazetecilik hastane kapısında resmi açıklama beklemeye inmiş, haberimiz yok.. Ama çocuk cahil.. Onu oraya gönderende kabahat.. Hiçbir yeni bilgi taşımayan 3 cümlelik haberin, spikerin söylediklerinden tek farkı, çocuğun arkasındaki fon.."
İşte Hıncal Uluç'un o yazısı:
RTÜK'ÜN, DOSTLAR ALIŞVERİŞTE GÖRSÜN KARARI
Cumartesi gecesi, patlamalardan dakikalar sonra RTÜK,
"Yayın Yasağı" koymuş.. Sanırsınız ki tatil gecesinin o saatinde
RTÜK toplantıdaydı da, bu kararı anında aldı.
Öyle bir şey yok tabii. Peki o zaman "Hem de RTÜK adını
kullanarak bu yasağı kim aldı" sorusu aklınıza gelmez
mi?.
Yahu memlekette Ohal var.. Yayın yasağı gerekiyorsa o
koyar.. O zaman da kanallar sıkıysa uygulamasınlar
görelim..
RTÜK'ün kararı göstermelik. Laf ola torba dola.. Dostlar
alışverişte görsün.. Gördü dostlar.. RTÜK'ü hiç kimsenin zerre
umursamadığını..
Haa!.. Eğer RTÜK, olay yerinden kanlı, dehşet uyarıcı
görüntülere yasak uyguladıysa, bunun için her defasında "Yasak"
koymaz. Uygar ülkelerdeki gibi, bu ve benzeri olaylarda hangi
görüntülerin yayınlanmayacağına dair bir genel karar alır.
Uygulamaya koyar.
ÖĞLEYE DOĞRU GAZETELERDEKİ HABERİ SON DAKİKA DİYE VERMEK!
Ben cumartesi gecesi biraz rahatsızdım. Maç bitti..
Dostlar dağıldı.. Ben de ilaç aldım ve yattım.. Sabah kalkınca ilk
işim "Ne var, ne yok" diye haber kanallarına bakmaktır. Kırmızı
yazı yoksa boş ver.. Çünkü kanallar hele sabah saatlerinde yeni
haber yazmazlar. Bir gece evvelin haberleri aynen devam eder.
Öğleye doğru da birisi, o sabah çıkmış gazetelerin manşetlerini alt
yazıya "Yeni haber" diye koyar, utanmadan..
"Utanmadan" dedim. Çünkü dünyanın her yerinde haber
Televizyon'dadır. Çünkü o anında yayın yapar. Gazete haberi
televizyondan alır. Derinlemesine geliştirir, ertesi sabah piyasaya
sürer. Bizde hem de haber televizyonu, gazetenin nerdeyse 24 saat
önce aldığı haberi, ertesi gün yayınlarsa, bunun adı "Utanmazlık"
olmaz mı?.
12 SAAT SONRA "SON DAKİKA"... GÜLER MİSİN AĞLAR MISIN?
Baktım.. Bütün haber kanalları kırmızı yazılarla
doluydu..
Hepsinde "Son Dakika!."
Nedir haber.. "Beşiktaş'ta iki bomba patladı." Ne
zaman, cumartesi gecesi saat 10'da!.
Şimdi saat kaç?. Pazar, 10!. Yani tam 12 saat süren bir
"Dakika" ile karşı karşıyayız. (24 saat sonra, akşam eve döndüğümde
hala ayni haber vardı, güler misin, ağlar mısın?.)
Geçiniz.. Gelişen haberler ne?.
AYNI EKRANDA İKİ FARKLI ŞEHİT SAYISI OLUR MU?
Haber, bombalar patlamış.. Çok sayıda yaralı varmış.
Yaralılar civar hastanelere kaldırılmışlar.. Şehitler de var. Şehit
sayısını Bakan Soylu açıklamış..
Ekranın tepesinde bir karış büyüklüğünde harflerle "Bakan
Soylu: İki saldırıda 38 şehidimiz var!"
Ayni ekranın Alt Yazısında "Bakan Soylu: 2 saldırıda 30
polis 7 sivil şehidimiz var"
Yani 30 ile 7'yi toplayacak kadar hesap biliyorsa, o yazıyı
ekrana yazan haber kanalı görevlisi, şöyle bir
durur..
Ekran yazıları "Karakter (Yani harf) Jeneratörü diye bir
elektronik klavye ile yazılır. Bazen son jeneriklerde adı "Karakter
Jeneratörü" diye geçen adam bunları yazandır, işte..
Şimdi ayni adam, ayni anda ekrana iki çelişkili sayı
yazıyorsa, bunun adı nedir?.
Laubalilik, en azından.
..Ve en önemlisi.. O kanalın yüzlerce çalışanı ve onlarca
yöneticisinden hiçbiri kendi kanalını izlemiyor demektir. Bir kişi
izlese, çelişkiyi görür, anında düzelttirir.
Senin izleme gereği duymadığın kanalı, millet niye izlesin
peki?.
HASTANE AÇIKLAMA YAPMIYORMUŞ DA ONUN İÇİN HİÇBİRŞEY BİLMİYORLARMIŞ DA!..
Habercilikleri de şu..
Ekranda spiker.. Sadece resmi açıklamaları haber diye
okuyor. Sonra "155 yaralı civar hastanelerde.. En çok yaralı da
Şişli Etfal'de var. Şimdi Şili Etfal'e bağlanıp ordaki muhabirden
ayrıntılar alacağız" diyor.
Şişli Etfal önünde, genç, stajyer görünümlü bir
delikanlı..
"Resmi kanallar 155 yaralı olduğunu açıkladılar. En çok
yaralı burda. Onun için biz de burdayız" diyor. Başka da bir şey
demiyor. Hastane açıklama yapmıyormuş da, onun için bir şey
bilmiyormuş da.. Görüntü, mörüntü yok ha!.
Gazetecilik hastane kapısında resmi açıklama beklemeye inmiş, haberimiz yok.. Ama çocuk cahil.. Onu oraya gönderende kabahat.. Hiçbir yeni bilgi taşımayan 3 cümlelik haberin, spikerin söylediklerinden tek farkı, çocuğun arkasındaki fon..
İZLEYİCİYE GERİ ZEKALI MUAMELESİ ÇEKİYORLAR...
Orda Şişli Etfal hastanesi uzaktan görünüyor. Çocuk lafı
uzatmak için üç cümlesini "Şimdi özetleyelim" diye aynen tekrar
ediyor. Geri zekalıyız ya, ayni lafları arka arkaya üç defa
dinliyoruz.
Ben de, öfkeyle, farklı olmadıklarını bile bile öteki
haber kanallarını zaplıyorum.
İşin o yanı daha felaket.. Onu da yarın yazacağım.. Aslında
günlerce yazsam bitmez ya!.