Gazetecilik 'Gıybet'e bahane olur mu Ekrem Bey?..

Gülen’i bile “çete reisi” ilân eden bu “sakat hukuk sistemi”ne sen nasıl güveniyorsun?..

ADNAN BERK OKAN

Sevgili Ekrem Dumanlı;
Gülen Hareketi sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada “Ahlâkı temiz insan odaklı cemaat" olarak biliniyor…
Ve sen işte o hareketin yayın organını (ZAMAN) yönetiyorsun…
Ancak...
Kamuoyuna göre artık “sen, sen değilsin”…
Çünkü sen yazdığında, sen konuştuğunda “Fethullah Gülen’den naklen” diye düşünüyor insanlarımız…
Aynen değerli hemşerim Hüseyin Gülerce’de olduğu gibi…
Ne kadar iyi niyetle konuşmuştu kendisini arayan Öcalan’ın avukatlarıyla…
Ama…
Herkes o görüşmenin Gülen’in onayıyla olduğunu düşündü hemen…
Ve Gülen açıklama yapmak zorunda kaldı…

Değerli kardeşim;
Türkiye
kamuoyunda çok büyük bir kitle ZAMAN Gazetesi  patronajının oturduğu temelleri şöyle sıralıyor:

* Dürüstlük
* Doğruluk
* Temiz ahlâk
* Barış
* Sevgi
* Dostluk
* Uzlaşma
* Dinler arası diyalog
* Gıybet yapmama

ZAMAN; “kasıtlı yanlış” haberlerle ya da “gıybet” kokan manşetler atarak bu temellerden bir tekini bile yıkmamalı…
İnsanlar kişiliğine güven duydukları insanların bizzat ya da vekilleri aracılığıyla da olsa “yanlış” yapmalarını hazmedemiyor…
Kendilerini aldatılmış hissediyor…


Ertuğrul gibi olmak mı istiyorsun?..


Sana oldukça eski ama unutulması imkânsız bir örnek vereyim sevgili kardeşim…
Tarih 29 Ekim 1997 Çarşamba…
Hürriyet Gazetesi
1. Sayfada şöyle bir haber yayımladı:

Refah'ta 17'lik aşk skandalı
Refahyol kabinesinde madencilikten sorumlu Devlet Bakanı olarak görev yapan RP Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri'nin, D.Ç adlı 17 yaşındaki bir genç kızla yasak aşk yaşadığı ortaya çıktı.


Daha sonra haberin “YALAN” olduğu anlaşıldı ama Hürriyet’in 500 bin okuru Teoman Rıza Güneri’nin “Reşit Olmamış Kız Tacizcisi” olduğu yalan bilgisini hafızasından silemedi…

Yani Ekrem kardeş…
O haber ve benzerleri Ertuğrul’un boynunda “Deve çanı” gibi mahşere kadar asılı duracak…
“441 el kaosa kalktı” veya “Şerefsiz” başlıklı manşetleri de keza halen kafasına kakılmıyor mu?..
Ertuğrul'un konumuna düşmek istemezsin sanıyorum...
O halde; özdeşleştiğin “Sevgi, barış, uzlaşma ve dinler arası diyalog” hareketinin inanılırlığını, itibarını, saygınlığını yıkmaya hakkın yok..
O halde lütfen insaf ve vicdanına başvurmadan yazma, haber yaptırma…

ZAMAN 28 Şubat'ta neredeydi?..

Sevgili Ekrem Dumanlı;
tarihli makalelerinden “Damat Bey yanlış biliyor” başlıklı olanına gelmeden önce önemli bir bilgi notu vermek istiyorum…
Çetin Doğan’ın damadı Dani Rodrik “yanlış” mı biliyor anlamam…
Bildiğim tek şey şu:
Dani Rodrik 28 Şubat sürecinde RefahYol Hükümeti’ne yapılanlara karşı çıkan samimi bir Liberal akademisyen olarak her zaman demokratların yanında oldu…
Demokratlara destek verdi…
ZAMAN Gazetesi ise 28 Şubat’ta Demokratlarla/Meşru Hükümetle değil, darbecilerle / Medya karteliyle beraber hareket etti…


Gülen'in başına gelenleri unuttun mu?..

Değerli kardeşim;
Bir zamanlar Kökten Laikçi Medya da Hoca Efendi için ortada somut hiçbir kanıt yokken, sadece işgüzar ve Kökten Laikçi bir Savcının açtığı dava dosyasına dayanarak  “Terör Çetesi Reisi Gülen” diye manşet atıyordu…
Gülen o “iftiralar” yüzünden canı kadar sevdiği ülkesini terk etmek zorunda kaldı…
Ve halen dönemiyor...
Neden?..
Çünkü ülkesinin hukukuna (haklı olarak) güvenemiyor…
İyi de sevgili Ekrem;
Gülen
’i bile, olmayan çetenin "reisi” ilân eden bu “sakat hukuk sistemi”ne sen nasıl güveniyorsun?..

Yargılama sonunda Gülen beraat etmişti...
Yarın Balyoz şüphelilerinin de beraat etmeyeceklerini nereden biliyorsun?..
Ya da “Darbecilikten mahkûm olacaklarından” nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?..
Bizzat yönettiğin ZAMAN gibi ciddi bir gazete henüz yargılama aşamasındaki bir dosyanın şüphelilerinden biri olan emekli general (Çetin Doğan) için nasıl olup da “Darbeci Paşa” sıfatını kullanabiliyor?..


"Yanlış" diyor, yanlışları göstermiyorsun!..

Değerli kardeşim;
Yazının bir yerinde diyorsun ki:

“.... Lakin beyefendi (Rodrik) hem Balyoz davası ile ilgili yanlış bilgi veriyor hem de bazı insanları zan altında bırakıyor.”

 
Karı – Koca Rodrik’ler (kendilerince elbette) Balyoz iddianamesini çürütecek deliller bulduklarını iddia ediyor, belgelerin üretildiğini ifade ediyorlar...
Kanıt olarak “2003’te hazırlanan CD’lerde 2009’da olan olaylar yer alıyor” diyorlar…
O belgeleri de insanların adeta gözlerinin içine sokuyorlar…
Ama sen yazdığın makalende bunun cevabını vermek yerine sadece “… hem Balyoz davası ile ilgili yanlış bilgi veriyor hem de bazı insanları zan altında bırakıyor” diyorsun…
Ama…
Yanlışlarının neler olduğunu söylemiyorsun…
2003’te oluşturulduğu iddia edilen bir CD’de nasıl olup da 6 sene sonrasının haberlerinin yer almış olabileceğini açıklamıyorsun…

Diyeceksin ki:
“TÜBİTAK, bilirkişi…”
İyi ama kardeşim, Rodrikler "CD’ler yalan” demiyorlar ki…
CD’lerin varlığına da, içinde yer alan plan programlara da ve hatta konuşmalara da (zira seminer notları açıkça belli) itirazları yok…
Çünkü o tür seminerlerde ses kayıtlarının alınması TSK İç Hizmetler Kanunu gereğidir...
Rodrik'lerin dedikleri şu:
“CD’lerde suç unsuru olarak yapılan eklemeler var ve tarihleri, seminer CD’lerinin oluşturulduğu tarihten çok sonra”…
İşte cevabı istenen soru bu!..
Eğer biliyorsan bunun cevabını ver…
Veremiyorsan vermeleri için yargıya çağrı yap…
Okuruna işin doğrusunu anlat…
Hem sevgili Ekrem; Türk hukuk sisteminde “bilirkişi” denildiğinde herkesin tüylerinin diken diken olduğunu bilmiyor musun?..


“Gıybet”!.. Ne büyük günah!..

Ve bir diğer yanlışın sevgili kardeşim;
“Hakaretler ediyorlar” dediğin çift bugüne kadar alışık olmadığımız kadar naziktiler…
Belli ki sen bizzat izlememişsin…
Birileri sana “çok kabaydılar” demiş…
Ne büyük yalan…
Keşke senin tarafındakiler de Rodrik’ler kadar sakin bir şekilde anlatabilseler meramlarını…
Bağırmadan, çağırmadan, kırmadan, dökmeden…
Zira Rodrik’ler aklımızın almadığı, alamayacağı kadar kibardılar…
Seslerinin yükseldiğine tek bir saniyeye bile tanık olmadım…
Nasıl oluyor da buna rağmen “hakaret ediyorlar” diyebiliyorsun anlaşılır gibi değil…
Daha da fenası “Gıybet”!..
Ne büyük günah!..

Olmuyor Ekrem olmuyor…
Kendi okurların, o nezaket sahibi çifti dinlememiş olabilirler ama biz dinliyoruz…
Biz olan bitenin farkındayız…
Kendi okurlarını o çiftin “kaba, saba, yalancı” olduklarına ikna edebilirsin ve zaten inanmaya hazır bir okur kitlen de var…
Ama…
Bizler sana olan saygımızı kaybediyoruz…
Ben şahsen senin yazdıklarını, konuştuklarını Gülen Hoca Efendi ile özdeşleştirmiyorum fakat herkes ben değil ki…
Çoğunluk Fethullah Gülen’in senin yaptığın gıybete ortak olduğunu düşünüyor; ne yazık ki…

adnanberkokan@gmail.com

Yazının bir yerinde diyorsun ki:

“Yaptığını (Rodrik’in) vefalı bir davranış biçimi olarak nitelemek hatta bir bakıma takdir etmek mümkün. Lakin beyefendi hem Balyoz davası ile ilgili yanlış bilgi veriyor hem de bazı insanları zan altında bırakıyor.”

Sen “doğru” bilgi verdiğinden nasıl bu kadar “emin” olabiliyorsun Ekrem?..