Gazetecilerin sorunu toplumun da sorunudur!
Gülay Göktürk Şamil Tayyar ve Mehmet Baransu'ya destek verirken okuyculara da sesleniyor. Bu sizin de sorununuz!
GAZETECİLER.COM
Taraf muhabiri Mehmet Baransu ve Star yazarı ve Ankara temsilcisi Şamil Tayyar'ın hukukla yaşadığı sorunlar medyada tartışılmya devam ediyor. Bugün gazetesi yazarı Gülay Göktürk meslektaşlarına destek verirken okuyculara da Bu sizin de sorununuz!
Gidebileceğiniz başka bir yer var mı?
Şamil Tayyar Ergenekon iddianamesinde yer alan bilgileri "basına
sızdırdığı" gerekçesiyle 20 ay hapis cezasına çarptırıldı. Mehmet
Baransu da Kafes Eylem Planı'nı yazdığı için tutuklama talebi ile
mahkemeye sevk edildi. Tutuklanmaktan kıl payı kurtuldu.
Bu olayların tek mağduru
gazeteciler mi?
Bu haberleri, biz gazetecileri ilgilendiren haberler gibi
okuyorsanız; mağdur olanın bizler olduğunu sanıyor, bizler için ah
vah ediyorsanız fena halde gaflet içindesiniz demektir. Asıl tehdit
altında olan sizlersiniz. Sizlerin gerçekleri bilme hakkı elinizden
alınmaya çalışılıyor.
Şamil Tayyar'ın ve Mehmet Baransu'nun başına gelenler
Genelkurmay'ın aylardır yaptığı basını susturma çağrılarının
yargıda etkisini göstermeye başladığını gösteriyor.
Açık konuşalım, eğer bu bir operasyonun başlangıcı ise bu şimdiye
kadar derin devletin deşifre olmasını engellemek için hazırlanan
birçok eylem planından, birçok andıçtan daha tehlikeli bir
operasyondur. Çünkü bu, derin devletin temizlenmesi sürecinin
durması demektir.
Türkiye'de şimdiye kadar basın tarafından deşifre edilmeyen hiçbir
"derin" faaliyet, savcıların gündemine gelemedi. Tersten söylersek,
savcıların paçaları ancak basın olayın ipliğini pazara çıkardıktan
sonra tutuştu. Bunun sayısız örneği var.
Ama biz sadece son yıllarda yaşadığımız birkaç örneğe bakalım.
Nokta Dergisi'ne yollanan Darbe Günlükleri'nin Nokta'ya gelene
kadar devletin bütün üst katlarını dolaştığını; neredeyse herkes
tarafından bilindiğini ama Nokta'da yayınlanana kadar kimsenin
gıkını çıkarmadığını biliyoruz. Yine, bugün önümüzde olan Ergenekon
adlı yapılaşmanın şemasının, bundan yıllar önce MİT tarafından
bütün devlet yetkililerine gönderildiğini, yani bu yapının
varlığını ve yediği haltları halkımız dışında bütün devletin
bildiğini de öğrenmiş bulunuyoruz.
Şimdi, yıllardır bütün bu bilgilere sahip olduğu halde kıllarını
kıpırdatmayanlar, olayı açığa çıkaran basını "bilgi kirliliği"
yaratmakla suçluyor; "basın sussun, söz yargının" diye sözde
yargının tarafsızlığını sağlamaya çalışıyor.
Eğer sizin o "bilgi kirliliği" adını koyduğunuz cesur yayınlar
olmasaydı, Ergenekon denen örgütle ilgili bilgilerin ilelebet
devletin gizli arşivlerinde uyuyacağını, klikler arası güç
savaşlarında şantaj unsuru olarak kullanılmaktan başka işe
yaramayacağını bilmiyor muyuz?
Özetle söyleyecek olursak, özellikle bizde, yürümekte olan
davalarla ilgili yayın kısıtlamaları, zaten basının çabalarıyla zar
zor açılmış davaları kamuoyunun gözünden ve vicdanından kaçırmak
için kullanılıyor.