Gazeteciler 'helalliği' kimden isteyecek?

Gazeteci saymadığım borazanları bir kenara bırakıp mutant gazetecilere seslenmek istiyorum. Çünkü onların da helallik istemesi gerekiyor artık.

GAZETECİLER.COM - Başbakan'ın seçimden sonra attığı "helalleşme" adımı çok tartışıldı. Kimileri bu adıma neredeyse kutsal değer atfetti.

BirGün'de medya analizleri kaleme alan Ümit Alan, bu haftaki Köşe Vuruşu yazısında "gazeteci saymadığım borazanları bir kenara bırakıp mutant gazetecilere seslenmek istiyorum. Çünkü onların da helallik istemesi gerekiyor artık. Kimden diye sorarsanız mesleklerinden, yani gazetecilikten. Çünkü bir meslek ölmek üzere. Bakın neden?" dedi ve şöyle yazdı:

GAZETECİLER TUTUKLUYKEN "HELALLİK" ARAYANLAR

Geçen hafta Ahmet Şık ve Nedim Şener'in arkadaşları Galatasaray Lisesi'nin önünde toplandı ve arkadaşlarının 100 günü aşkın süredir suçlarının ne olduğunu bile bilmeden tutuklu bulunmasını protesto için yürüdü. Önemli bir mazeretle katılamadığım bu yürüyüşün ayrıntılarını Ruşen Çakır'ın "Mesleğimizi kaybetmenin eşiğinde" başlıklı yazısından okudum. Çakır'ın yazısında bir dostundan referansla yaptığı "Eskiden işimizden olur muyuz diye endişelenirken şimdi mesleğimizi kaybetmekten korkuyoruz" tespiti aslında süreci açıklamak için yeterliydi. Gazetecilik bu durumdayken bir helalliğin olabileceğine ufak bir ihtimal vermek bile artık gazetecilikten helallik istemek için kâfi bir neden. Ne var ki, mutant gazeteciler ama köşelerinde, ama ekranlarda sırıtarak Başbakan'ın helallik adımının samimiyetine inanıyorlar hâlâ.

GAZETECİLİĞİ UZLAŞMA SANANLAR

Bir de gazeteciliği siyasetçilik zannedip "uzlaşma" şartına bağlayanlar var. Hatta genellikle genel yayın yönetmenleri uzlaşmacılardan seçiliyor ülkemizde. Son zamanlarda radikal uzlaşmacıların bile çıkması bize yeni bir dönemi müjdeliyor gibi. Oysa uzlaşmanın sözlük tanımı bile gazetecilikle çelişiyor. TDK sözlüğü uzlaşma için "Bireylerin ya da toplumsal kümelerin, toplumsal değerlerin paylaşılmasında karşılıklı ödünlerle aralarında bir anlaşmaya varmaları" diyor mesela. Gazeteciliğin gerçeğe ulaşma amacını düşününce, gerçekten ödün vererek nasıl gazetecilik yapacaksınız peki? Gerçeği manipüle ederek mi? Örneğin; "Sivas'ta Madımak Otel'de çıkan yangında onlarca kişi yanarak öldü" demek bir uzlaşmadır mesela. Gerçeğin bir kısmından ödün verilmiş, bu yangının aslında başkaları tarafından gerçekleştirilen bir katliam olduğu atlanmıştır. Bu sadece ileride nasıl uzlaşılabileceğine dair bir örnek. Şurası açık ki, gazetecilik değil. Diyebiliriz ki, bunun böyle olduğunu düşünenler hiç gazeteci olmamış ya da çoktan meslekleriyle helalleşip yollarını ayırmış zaten.

HOPA'DA YAŞANANLARI SORAMAYANLAR

Seçim öncesi Hopa'da yaşananları hepimiz biliyoruz. Emekli öğretmen Metin Lokumcu'nun nasıl can verdiğini de.. İşte bu olanlar ortadayken üstelik Başbakan, Hopa'da polisin sebep olduğu bu ölümle ilgili aşağılayıcı laflar etmiş, hiç umursamamışken hangi helallikten söz ediyorsunuz ki siz? Sorun bakalım bir Metin Lokumcu'nun ailesine hakkını helal edecek mi? Sizin bir göreviniz de Metin Hoca'nın ailesi adına iktidara sorular sormak değil mi? Başbakan 17 tane tazminat davasını geri çekip, balkondan el sallayınca ödeşmiş mi oluyorsunuz yani? Bu hareket, Başbakan'ın toz kondurmadığı has evladı polisin zulmünü affettiriyor öyle mi?

İşte tüm bunları unutup "helalleşme" diye bir şeyin söz konusu olabileceğini düşünmeniz bile sizin bu meslekten helallik istemeniz için yeterli.
Kendisini öldürmenize rağmen mesleğiniz size helallik verir mi orasını bilemem tabii.

Fatih Altaylı'dan Serhat Akın iddiası: Fenerbahçeli iki yöneticinin adları öne çıkıyor