Gazeteciden yemek kitabı
Coşkun Aral Circolo Roma Derneği’nin mutfağında... “Bizdeki yemekler herkesin evinde pişenlerden farklıydı”
Asya Hint Japon Siirt Viagra Amazon kabile Vietnam Malatya Trabzon Tayland Meksika Karadeniz Hindistan Güneydoğu Afganistan savaş fotoğrafçısı ve belgeselci Coşkun Aral, “Annemin Yemekleri” adlı bir kitap hazırladı. Aral evlerinde her coğrafyadan malzeme ve pişirme yöntemi kullanıldığı için bazı yemekleri başka hiçbir yerde yemediğini söylüyor
Ünlü savaş fotoğrafçısı, gezgin, macera insanı, belgesel
yapımcısı Coşkun Aral, annesinin evde yaptığı yemeklerini
kitaplaştırdı. Hotpoint-Ariston’un desteğiyle hazırlanan “Annemin
Yemekleri” adlı kitapta Aral Karadeniz’den Ege’ye, Güneydoğu’dan
Orta Anadolu’ya kadar yedi bölgenin yemeklerini 74 yaşındaki annesi
Nilüfer Aral’ın tarifleriyle anlatıyor. 37 tarifinin bulunduğu
kitapta Coşkun Aral’ın favorileri çerkeztavuğu ve pilavlar...
Nereden aklınıza geldi bir yemek kitabı çıkarmak?
Boğazıma düşkünüm. İmkanım varsa kötü şey yemem. Her şeyi yediğim
zamanlar oluyor ama lezzeti seviyorum. Aklımda zaten uzun zamandır
yemekle ilgili bir kitap yapmak vardı. Annemden yemek tarifleri
aldım. Kalp ameliyatı geçirdiği bir dönemde “Anne yılbaşına kadar
elinde kitabın olacak” dedim. Kadıncağız da mutlu oldu.
“Pırasayı ağzıma sürmezdim; pırasa yeme dersleri aldım”
Evinizdeki sofrada nasıl yemekler olurdu?
Biz Siirtliyiz. Ama annemin annesi Trabzonluydu. Trabzon’daki
birtakım pişirme yöntemlerini eve getirmiş. Örneğin hamur işleri,
peynir ve tereyağının daha farklı kullanımlarını öğrendik. Amcamın
eşi Konyalıydı. O da Orta Anadolu’nun mantı gibi bizde olmayan
hamur yemeklerini getirmiş. Ülkenin değişik bölgelerinden farklı
tatlar gelmiş ailemize. Böylece evimizde füzyon yemekler ortaya
çıkmış, Siirt’te bulunmayan pişirme yöntemleri ve tatlar gelmeye
başlamış. Herkesin evindeki yemeklerden farklıydı bizim yemekler.
Annem lezzetleri koruyup yemeklerin içeriğini, biçimini,
pişirme yöntemlerini değiştiriyordu. Örneğin perde pilavı tarifi
yayımlandığı an bana beş telefon geldi. “İçinde niye ciğer yok?”
diye. Çünkü ciğer hem kolesterolü yükseltiyor hem de yeni kuşaklar
ciğer yemiyor. O yüzden ciğeri koymadık. Kitabın özgünlüğü annemin
mutfağı olması. Annemin evinden başka hiçbir yerde yemedim bunları.
Annem geleneksel yemekleri çağa uyduruyor. Siirt’in yemekleri ve
Siirt’e başka bölgelerden gelen insanların bize öğrettiği Anadolu
lezzetleri, Orta Anadolu, Ege ve Karadeniz yemekleri var
kitapta.
Eskiden beri her şeyi yer miydiniz? Annenizin size zorla
yedirdiği bir şey yok muydu?
Vardı. Pırasayı ağzıma sürmezdim mesela. Pırasa yeme dersleri aldım
kendi kendime.
Size yemek yapmayı anneniz mi öğretti?
Hayır. Aksine beni mutfağa sokmazdı. 11 yaşında halamla yaşamaya
başladım. Halam da beni mutfağa sokmazdı. Şimdi eşim de sokmuyor.
Ben seyahatlerde yemek yapıyorum. Çok iyi börek yaparım.
“Mecburen yediklerim: Fare, köpek, solucan, kobra, böcek...”
Türk mutfağı dışında hangi mutfakları seversiniz?
Hint, Tayland, Filipin, Meksika ve Japon mutfağını. Mecburiyetten
yediğim şeyler de oluyor. İnsanları kıramıyorsunuz. Mesela
Malatya’da üç gün kaldım abartısız 8 kilo kayısı türevi şey
yemişimdir.
“Kabile reisi beni öldürecekti, vazgeçti, maymun eti ikram etti”
Dünyanın her köşesinde bulunmuş birisiniz. Alışık olmadığımız
yiyecekleri de tatmışsınızdır. Sizin için “Her türlü şeyi
yiyebilir” diyorlar...
Mecburiyetten fare, köpek ve solucan yemiştim. Bir gün Hindistan’da
beni kazıkladılar, karga yedim. “Tavuk yaptık” dediler. Tavuk
yerine karga geldi. Kafasını gördüm. Çıtır çıtır yedim. Vietnam’da
da canlı yılan yedim. Hem de zehirli kobra. Tadı balığa da, timsaha
da, tavuğa da benziyor.
Hiç aç kaldınız mı?
Çok. Mesela Afganistan’da. Hamam böceğinin üzerine elimi koyup
ağzıma götürdüğümü biliyorum. 21 gün aç kaldım. Aç insan her şeyi
yer. Bir keresinde çölde üç gün aç kaldık. Ölmüş bir devenin
kemiklerini kaynattılar, suyun içinde de bir sürü böcek vardı,
içtik. Kızıl Kmerler’in kampına gittim. İkram ettiklerini
isterseniz yemeyin! Amazon’da Jivarolar var mesela. Bu kabile
öldürdüğü kişilerin kafalarını üzerinde taşıyor. Oraya gittim. Beni
yakaladılar, “Asın, kesin” derken kabile reisinin ayağındaki
yaraları gördüm. İlaç sürmek istedim, izin verdi. İyi geldi. Çok
sevindi, yüzümü boyadı, kafama tüyler taktı, kurtulduk. Bizi
ağırlamak için de şişe geçirilmiş maymun getirdiler. Gel de
yeme!
Peki bir maymunun, yılanın, farenin tadı nasıldır?
Hepsi birbirine benziyor. İnsan eti yiyenlerle konuştum. Domuz
etinden farkı yokmuş. Ama unutmayalım:?Herkes her şeyi yer.
Özellikle de cinsel gücü artırmak için. Gergedanların boynuzları
kesilir, maymun beyni yenir, kaplanların kanı içilir, cenin bile
yiyenler var Asya’da. Viagra’nın çıkışı pek çok hayvanı kurtardı
aslında. Cinsel güç uğruna bunlar insan beyni bile yerler.