Gazeteci milleti adam olmaz

Fatih ve Hıncal abisi, “gazetecilik muhabirliktir” dediler ya; herkes başımıza “muhabir” kesildi…

ADNAN BERK OKAN

 Hatırlıyor musunuz bir sene öncesini…
TV kanallarımız hemen her gece haber bültenlerinde yarım saat küresel ısınmayı, sularımızın çekildiğini, çatlayan toprakları gösterir:
“Kıyamet geldi mi?” diye sorardı…
Peki bu sene ne yapıyor aynı kanallar?..
Her gece sel sularını gösteriyor…
Ya siyasi haberler, doğal afet tellâllığından daha mı az ürkütücü?..
Nerdeee?..
Daha felâket!..
Daha korkunç…

                                    ***

 En fenası da köşe yazarlarımız…
Gazetelerde “Yorum” yapan yok artık…
Fatih ve Hıncal abisi, “gazetecilik muhabirliktir” dediler ya; herkes başımıza “muhabir” kesildi…
Ama bunlar; “yan gel yat Osman” türü muhabirler…
Yattıkları yerde haber uyduruyorlar kıçlarından…
Gazetelerimiz; kendi kafasına göre “haber” üreten, kendine düşman bellediği siyasileri “sıfatlandıran”, belki de o insanların aklının ucundan bile geçmeyen düşünceleri niyetlerini okuyarak onlara izafe eden yazarlarla dolu…
Hele birbirlerine karşılıklı “çamur” atmak, “iftira” etmek vakayı adiye…

                                    ***

 Bekir Coşkun bugünkü yazısının bir yerinde bakın ne diyor:
“Bülent Arınç, tarikatı soruşturan başsavcılığın basılmasına….”
Bu yorum mu şimdi?..
Hayır…
Bu yorum değil, “iftira”!..
Bekir Coşkun’un böyle bir şeyi yazabilmesi için, başsavcının tutuklanma gerekçesinin tarikat soruşturması olduğuna dair elinde somut bir belge olması gerekir…
Var mı öyle bir belge?..
Yok…
Ya ne var; Bekir ve yandaşlarının “niyet okuma yetenekleri”(!) var sadece…

                                    ***

 Şimdi de köprüden karşıya geçip, Bekir'in “yandaş medya” dediği kesimden bir örnek vereceğim…
Bakın, Emre Aköz ne diyor bugünkü yazısının bir yerinde:
“… Yüksek Yargı, Ergenekon soruşturmasının Erzurum ayağının önünü kesmek için bir hamle yaptı.”
Peki bu “yorum” mu?..
Asla yorum değil…
Bu, alenen bir “yalan haber”…
Yahu yüksek yargının, Ergenekon soruşturmasının Erzurum ayağını kestiğinden nasıl bu kadar eminsin?..
Yüksek yargının o niyette olduğunu beyinlerine girip de okudun mu?..

                                   ***

Peki, yazarlarımız neden “yorum” ve “analiz fukarası”…
Çünkü bilgisizler…
Çünkü ihtirasları akıllarının birkaç basamak üstünde…
Çünkü ideolojileri beyinlerini kemirmiş…
Çünkü yazarlarımızı okurları yönetip yönlendiriyor…
Okurları ne isterse o nu yazıyorlar…
Çünkü “yeni bir şey” yazacak kapasiteleri yok…
Kendilerine verilen köşelerde, kendi yandaşlarının fikirlerine destek vermek, “bakın ben de sizin gibi düşünüyorum” demek hem işlerine geliyor, hem de kolaylarına…
Çünkü bir tarafın işine gelen şey; “bütün çevremiz pislik, felâket, enkaz ve umutsuzluklarla dolu” demek…
Diğer tarafın çıkarı ise, “pembe bir dünyamız var, her şey mükemmel, kötü hiçbir şey yok” demekte yatıyor…
Yani yazıları beyinleriyle değil, mideleriyle yazıyorlar…