Gazeteci Kışanak MHP liderine ne sorardı?
Devlet Bahçeli'yle röportaj yapacak olsa gazeteci Gültan Kışanak'ın yönelteceği tek soru ne olurdu.
KIŞANAK GAZETECİLİĞE NASIL BAŞLADI?
Gazetecilik yaptığı yıllara ilişkin anılarını paylaşan, Gültan Kışanak 'Gazeteciliğe nasıl başladığı' yönündeki bir soruya, "Güneş gazetesinin İzmir bürosunda staja başladım. Kim habere gitse arkasına takılıyordum. Bir gün Bülent Ersoy'un Alsancak Stadı'nda konseri var. Magazin muhabirinin peşine takıldım. Bir ton makinası var. Bana çantasını taşıttı. Stat büyük. Bülent Ersoy'un performansı çok enerjik. Stadın bir başından bir başına gidiyor, geliyor kadın. Bizim muhabirimiz onun arkasında, ben de muhabirin arkasında çantayla koşturuyorum. Dört saat sürdü. 'Duralım, zaten birazdan buraya gelecek' diyorum. 'Ya bizim yetişemediğimiz bir yerde ayağı takılıp düşerse, yakalayamazsak fotoğrafı' diyor. İlk dersi öyle aldım. Ben de kendi makinemle çekmeye başladım Bülent Ersoy'u." şeklinde yanıt verdi.
İşte Kışanak'ın kendisine yöneltilen sorulara verdiği yanıtlar;
-Şimdi gazeteci olsanız kiminle röportaj yapmak isterdiniz?
İnsan röportaj yaparken, "Öyle bir ropörtaj yapayım ki sarssın, kimsenin bilmediği bir şey çıksın" istiyor. Bence Sayın Öcalan'la röportaj imkanı olsa en kolay bana izin verirler. Hem gazeteciyim hem milletvekiliyim. Cezaevlerine en kolay girebilecek kişiyim. Çok isterim.
- Obama ile görüşmek ister misiniz?
Obama bana gazeteci olarak cazip gelmiyor. Cevapları çok
kontrollü.
Birçok röportaj veriyorsunuz.
"TÜRKÇEM İYİ, KÜRTÇEM İYİ DEĞİL"
-Hiç "asıl şunu sormalıydı" diye içinizden eleştirdiğiniz oluyor mu?
Hâlâ haberlere baktığımda "Ben olsaydım şöyle yazardım, şöyle sorardım" diye bakıyorum. Uzun süre editoryal işler yaptığım için kitap okumaktan zevk alamaz hale geldim. İmla hatası, anlatım bozuklukları görüyorum. Türkçem iyidir. Kürtçem iyi değil.
-Abdullah Öcalan'la röportaj yapmışsınız. Nasıl oldu, niye siz yaptınız?
1994'te yaptım röportajı. Özgür Ülke'deydim. Çok kıskanıyordum. Mehmet Ali Birand'ın ropörtajı çıktı. Güneri Cıvaoğlu, Çengiz Çandar gidiyor, geliyorlar. Ama ben yapmak istiyordum. Kendi kendime görev verdim.
-Güzel sorular hazırlamış mıydınız?
Tabii. Şam'da yaptık röportajı. İlk tanışmamdı Sayın Öcalan'la. Enteresan duygular. Muhtemelen tanıyordu beni gazeteden. Yaklaşık iki ay sürdü koşulların oluşması. Uzun bir görüşme oldu. Üç gün yayımlamıştık.
"ÖCALAN'A CESUR SORULAR SORMAMIŞTIM"
-Haberci gözüyle baktığınızda yanıtlarında iyi başlık veren biri miydi size göre Öcalan?
Kesinlikle. Çok başlık veriyor. Ben şimdi buradan bakınca kendimi gazeteci olarak eleştiriyorum. Ben çok cesur sorular sormamıştım. Belki atmosferle ilgili, belki kendi kendime, "bunu sorsam da söylemez" diye rezerv koyuyordum. Keşke o kadar rezerv koymasaydım. Şimdi baktığımda çok tutuk olduğumu görüyorum. O çok rahattı. 1993 ateşkesi bozulmuş, arkasından bir çatışma başlamıştı. O dönemde Türkiye'de Yeni Demokrası Hareketi ortaya çıkmıştı Cem Boyner'le. Sayın Öcalan'ın ilgisi o tarafaydı. "Özal'la başaramadık acaba yeni bir şey çıkar mı? Acaba bununla deneyebilir miyiz? Bu sorunu yeniden görüşerek çözmenin koşulları oluşabilir mi"ye kafası takılıydı.
BAHÇELİ'YE TEK BİR SORUM OLURDU
-Devlet Bahçeli'yle röportaj yapsanız ilk sorunuz ne olurdu?
Gazeteci olayım, birden her şeyi unutayım. Unuttum. Soruyorum: "'Vur de, vuralım, öl de, ölelim"e karşı verdiği cevaptan bence kendisi de memnun değil. Şunu sorardım: "Pişman mısın? Şimdi olsa bir daha böyle der miydin?" Bence mitingin havası içinde bir refleksle bunu söyledi. Sonra bir lider olarak geri adım atmış pozisyonuna düşmek istemedi.
-Gazeteci olarak Öcalan'a bir tek soru sorma şansınız olsaydı ne sorardınız?
Hayallerini. Liderler hep ileriye bakar, hayallerini gerçekleştirmek için de koşulları zorlarlar. Hayallerini sormayı tercih ederim ki nasıl bir yol izleyeceğiz, bizi nasıl bir yol bekliyor. Çünkü hayallerinden bunu yakalamak mümkün.