Fuat Uğur: Süleyman'ın yazdığı gibi milyonlar var
Türkiye gazetesi yazarı Fuat Uğur, Türkiye'de uygulanmak istenen senaryoyu bir Hollywood filminin senaryosuna benzetti.
Fuat Uğur'un yazısında anlattığı film "Kriz bizim
işimiz" isimli filmdi. Fuat Uğur 24 Haziran öncesi oynanan
senaryonun bu filme benzediğini belirtti.
Filmin 2.'sinde ise IMF ile ilgili bir senaryo olduğunu yazan Fuat
Uğur, Türkiye'de ise bu filmlerde olmayan milyonlar olduğunu
yazdı.
Süleyman Özışık'ın dünkü yazısını hatırlatan Fuat Uğur; "Dün
Süleyman Özışık yazdı ve devletten TÜRK MİLLETİ ADINA diye bir
hesap açmalarını istedi. Önceki gün eşim bana “Ben bu emeklilere
verilen bayram ikramiyesini istemiyorum, nereye yatırmalıyım,
hazineye girsin bu para” diyordu. Süleyman’ın yazdığı gibi
milyonlar var. Durmayın, haydi..." ifadelerini kullandı.
İŞTE FUAT UĞUR'UN O
YAZISI
Bu filmi izledikten sonra şunu anladım ki 24 Haziran’da Muharrem
İnce’ye oynayan ve yanına stepne olarak da Meral Akşener’i koyan
Kriz Hegemonları, senaryodaki olaylar silsilesini tek tek
uyguladılar.
Başarılı olamadılar çünkü aynı filmi daha önceden Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan ve ekibi defalarca görmüştü.
Şimdi filmin ikinci bölümünü çekiyorlar; “Kriz bizim
işimiz-2”
Adamlarını seçtiremediler madem, kriz çıkartma senaryosu devreye
sokulmalıydı.
Başkan Erdoğan’ın dediği doğru. Bu bir ekonomik savaş. Kuklaları
FETÖ’nün sahneye koyduğu 15 Temmuz hain kalkışmasının ekonomik
piyasalardaki sürümü.
Filme dönelim. 2015 yılı yapımı. Çok ilginç.
George Clooney’nin prodüktörlüğünü üstlendiği film Bolivya’daki
gerçek bir olaya dayalı. 2002 yılında Bolivya Cumhurbaşkanı Gonzalo
Sanchez De Lozada’nın ikinci kez aynı unvan için seçime girerken
Amerikalı bir politik bilimci olan James Carville’ı yardımına
çağırmasından esinlenilmiş. “Kriz bizim işimiz” adlı film
Bolivya’da “Hayali” başkan adayları Castillo ve başkan olup da
yeniden adaylığını koyan Rivera arasındaki mücadeleyi
anlatıyor.
Rivera yerli halkın büyük tutkuyla savunduğu, IMF karşıtı bir
lider. Castilo ise pek çok defosu bulunan, yüzde 25’ten fazla oy
alamayan (şaka değil, filmde aynen bu oran verilmekte) bir siyasal
desteğe sahip. Amerikan yanlısı ve IMF’yi ülkeye yeniden çağıracağı
gerekçesiyle halk tarafından sevilmiyor. Batılı görünümlü, snop ve
nobran biri.
Filmin kahramanı (Sandra Bullock canlandırıyor), strateji uzmanı
Jane, “Bu adamdan bir halt olmaz” diye çaresizce bakınırken
Castillo, o gün karşı ekibin organizasyonuyla kafasına çürük
yumurta geçiren bir vatandaşın suratına okkalı bir yumruk
geçiriyor. Tanıtım ekibinde “Eyvah mahvolduk” paniği hâkimdir ama
tuhaftır Jane’in gözleri parlar.
Jane’in ilginç fikirleri vardır. Adam serttir. İnsanlar sert
insandan korkarlar ama korku ile sevgi kardeştir. Güven duygusu çok
önemlidir. Sert olan güçlüdür ve mücadelecidir. Ülkede ise KRİZ
vardır. Bu krizle baş edebilecek kişinin “Yumuşak, sevgi kelebeği”
olması gerekmez. Halkın sert bir lidere ve güvene ihtiyacı vardır
çünkü.
Bu yüzden ne yapacağını bilemez hâldeki tanıtım ekibine o ünlü sözü
söyler:
“Adamı hikâyeye uyacak şekilde değiştirme, hikâyeyi adama uyacak
şekilde değiştir.”
İdrak edemezler ilk önce. Sonra anlarlar ve kampanya bunun üzerine
kurulur.
Derhal kriz tellallığı başlar. Krizle baş edebilecek kişi de sert,
vahşi, nadan ama güvenilir kişi Castillo’dur. Birini olmadığı kişi
gibi davranmaya zorlamayacaksın, zaten sıkıştığında özüne döner.
Oysa hikâyeyi adaya göre değiştirirsen söyleyeceği her söz,
küstahlık, sert hareket ya da patavatsızlık artık vatandaşa batmaz
hâle gelir.
Castillo gömlek kollarını sıvar, bisiklete biner. Tanıdık geldi mi
size?
Ancak sorun şudur. Castillo IMF ile anlaşacak mıdır? Castillo bir
gün dağ başında yolunu kesen köylülere “IMF ile anlaşmayacağım. Ama
IMF konusunu halka soracağım ve referanduma götüreceğim” sözünü
verir.
Sonunda seçilir ve seçildiği gün New York’a uçmak üzere
hazırlanmaktadır. Çünkü IMF ile anlaşma masasına oturacaktır.
Halk bunu duyar duymaz, Castillo’ya oy verenler, hatta o sözü
tutmamasını içine sindiremeyen Jane dâhil sokaklara dökülür...
Şimdi CHP kanadından ve çeşitli sermaye çevrelerinden IMF çağrıları
geliyor.
24 Haziran’dan sonra umudunu kaybeden küresel emperyalizmin elinde
şimdi tek çare kaldı.
Türkiye’deki Batı yanlılarını da gözden çıkararak ülkenin
ekonomisini çökertmek için, Türkiye’yi tekrar IMF ile masaya
oturtmak üzere saldırıya geçtiler.
Yapacaklarını çok evvelden yazdırdıkları Bloomberg sitesi, DW ve
Washington Post’tan öğreniyoruz bunu.
Bloomberg’e göre Yatırımcılar, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Türk
lirasına istikrar kazandırmak için gereken faiz artışının önünde
durmasından kaygılanıyor ve Türkiye'yi dipten çekip çıkaracak tek
yolun bundan böyle sermaye kontrolü ve IMF başvurusu gibi radikal
önlemler olduğunu söylüyor.
Bu arada IMF bünyesinde oluşturulan bir “acil durum ekibi” tedbir
amaçlı senaryo üzerinde çalışmaya başlamış.
Amacı anladık.
ABD ve küresel emperyalizm bir kez daha “Kriz bizim işimiz” diyor
ve Türkiye’yi krizle terbiye edip IMF masasına oturtmaya ve teslim
almaya çalışıyor.
Durum hayli ciddi.
Bazı eleştirilerimiz oldu ama şimdi bunları değil, ileriyi
konuşmanın zamanı.
Kriz onların işi, biliyoruz. Bizim işimiz de onların oyunlarını
bozmak ve liderimize güvenmek.
Erdoğansız, IMF’ye ve küresel emperyalizme teslim edilmiş,
kuklaların yönettiği Türkiye istiyorlarsa avuçlarını
yalayacaklar.
STK’lar ve odalarla başlayalım. Dünyadaki tüm gazetelere, çeşitli
dillerden ülkelerini savunacaklarına dair ilanlar yayınlamalarını
beklemek çok mu ağır bir talep olur?
Ne vakit harekete geçecekler?
Dün Süleyman Özışık yazdı ve devletten TÜRK MİLLETİ ADINA
diye bir hesap açmalarını istedi. Önceki gün eşim bana “Ben bu
emeklilere verilen bayram ikramiyesini istemiyorum, nereye
yatırmalıyım, hazineye girsin bu para” diyordu. Süleyman’ın yazdığı
gibi milyonlar var. Durmayın, haydi...